Bu hikayeye dalmadan evvel birkaç bir şey var... İlkönce, bizler acıları hissetmezsek zar zor ruhsuzlaşırız. Acı çekmeyen kadın veya adam hissizlik içinde kendiyle savaşmaz. Öyleyse benim ve sizlerin bildiği belki de bilmemiz gereken kuramlardan şöyle kısaca birkaç kuramın var olan mantığını da bilemeyiz oysa Aristo mantığında şöyle yer alıyordu; eğitilmek, birşeyi bilmeden eğitilemezsin değil mi? Düz ve tek boyutlu... Yaşamın çok ince çizgisi var, hani yanlış mayına basmak gibi, basarsan ölürsün, kıyısından geçersen yaşarsın bu da Hegel'in mantıgı ile işler. Mantık düz değil diyalektiktir, yaşam sürecinin kendisi ise diyalektiktir, yani zıtların buluşması. Ve yaşam bu diyalektik süreç içinde geçer: tezden antiteze, antitezden senteze ve sonra yeniden sentez teze dönüşür. Tüm süreç en baştan başlar. Ki Aristo haklıysa eğer o zaman sadece erkekler var, kadınlar ise yoktur veya sadece kadınlar vardır veya erkekler yoktur. Eğer ki dünya Aristo'nun dediği gibi olsaydı sadece aydınlık olurdu ve hiç karanlık olmazdı. Mantık bunun gerektirirdi. Ya yaşam yada ölüm olurdu ama ikisi birden de olamazdı. Ama yaşamın Aristo mantığı üzerine kurulu olmadıgından içinde ikisini de barındırıyor. Ve aslında yaşam her ikisi sayesinde, zıtların seviyisnde mümkün olabiliyor: kadın veya erkek yin ve yang, gece-gündüz, doğum ve ölüm , aşk ve nefret. Her ikisini de yaşamı ele almakta.. Kalbimin , kalbinin, kalbinizin derinliklerinde ilk hissetmen gereken şey işte budur. Çünkü herkesin beyninde Aristo ve kuramları var. Dünyadaki tüm eğitim sistemi Aristo'ya inanıyor. En ileri düzeydeki bilim insanları Aristo'yu modası geçmiş saysa bile. O artık geçerli değil. Bilim Aristo'yu aştı çünkü bilim varoluşa bir tık daha yaklaştı. Ve şimdi de bilimin yaşama mantık değil diyaletik üzerine kurulu oldugunu anlamış oluyor. Aşkın bir tür kavga olduğunu biliyoruz , aşk olmadan kavga olur mu ? olamaz tabiki... düşüncelerimden sıyrılmama neden olan kapının çalınmasıydı, hala aklım Aristo ve Hegel'in muhteşem mantığındayd. Ki mantık olmayan herhangi bir şey bana göre hiçti, duygularınla hareket edersen ölürsün mantığıyla hemen hemen eş değerdi. Bunca zaman güçlü bir kadın olmak için binlerce insanın canını yakmadım mı ? Sırf ileride keşke dememek için... Bak annecim küçük Naz büyüdü.. Ah gene düşüncelere daldım hemen silkelenip kendime gelmem lazım yapılması gereken bir ton iş-mesele vardı oysa ben bazı şeylerin planlamasını yaparken bunların hepsini de bu hayatta en çok değer verdiğim Demir Bulut'a bırakmıştım. O da tüm karizmatikliğiyle karşımda duruyordu.. Ben böyle düşüncelere dalmışken Demir'in hafif öksürmesiyle, düşüncelerimi bi kenara bırakıp karşımdaki adama yoğunlaştım..
" Neyin var , Hare " dedi, Demir.
' Bir şeyim olduğunu nereden çıkardın Demir ' dedim ve karşımdaki adama gözlerimi dikip konuşmasını pür dikkat bekledim.
" Hare, sabahtır konuşuyorum ve sen karşındaki herhangi bir noktaya takılı kaldığın için şuan anlattığım her konudan fransızsın, herşeyi baştan anlatacağım sende beni can kulağınla dinliyorsun. "
' Haklısın lakin herhangi bir şey yok, merak etme iyiyim ve nereyi kaçırdıysam anlat bakalım, herhangi bir gelişme mi var ? '
" Şahin'lerin büyük oğlu Ömer Asaf bugün geri döndü üstelik herkes yurtdısında olacak olan oturumun konuşmasını yapıyor bu konu hakkında ne düşünüyorsun Hare. " dedi Demir. Ömer Asaf'mı gelmiş hala inanamıyorum. Giderken çok insanın canını yakmıştı, belli ki halada yakmaya devam edicek buna izin vermem, veremem.
' Şahin'lerin oğlunun gidişi biliyorsun ki ortalığı karıştırdı şimdide elli adamın kanından sonra buraya geri gelip oturuma ortak olması, ortalığı çok kızıştıracak'
" Farkındayım da bu işe engel mi olacağız yoksa izin verip birbirilerini yemelerine izin mi vereceğiz?"
' Şahin'lerin her işine müdahale edeceğiz tüm ataklarını izleyip , harekete geçeceğiz tabiki öldüreceği insanları onlardan önce bulup kendi ellerimle işkence edeceğim, herşeyin bir intikamı olmalı Bulut. '
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ MASALI
Ficción GeneralBirer oyunun parçasıydık, ikimizden biri sobelenecekti. Saka kuşu & Efsunkar