LOVE | Hyunjin

❦6-𝕀 𝕃𝕠𝕧𝕖 𝕐𝕠𝕦 𝟛𝟘𝟘𝟘❦

Uykuya dalmadan duyduğum tek şey o oldu.
"Şşşh! Onu uyandırmayın. Ben odasına götürürüm. Siz gidip yatın"
_________________________________________

Sabah yüzümde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi araladım. Coco yüzümün dibinde çok şirin bir şekilde uyuyordu. Burnuna bir öpücük kondurdum. Silkelenerek gözlerini açtı. Şuan da yatağımda yattığıma göre dün gece biri beni getirmişti. Büyük ihtimalle Jeongin ya da Hyunjin'dir dedim kendi kendime. Yastığımın altındaki telefonumu çıkardım. Saat kaç acaba diyerek telefonun ekranına baktım. Ne?!?! 11:43 mü!?? O kadar çok uyumuş muyum ya?

Yatağımdan çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Üzerime siyah pantolonum ve beyaz tüylü kazağımı giyidim. Saçlarımı güzelce tarayıp odamın kapısını açtım. Coco direk dışarı fırladı. Bu hali bana cidden çok sevimli geliyordu. Mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Sesler geliyordu. Anlaşılan herkes uyanmıştı. "Günaydın" mutfağa girdim. "Sonunda uyuyan güzel uyanmış" Jihyo unnie benimle dalga geçiyordu. "Özür dilerim geç uyandım" hafif sırıtıp saçlarımı karıştırdım. Masada boş olan bir yere oturdum.

Çok güzel şeyler hazırlamışlardı. Güzelce kahvaltımızı etmeye başladık. Herkes farklı farklı konular konuşuyordu. Bana kalırsa cidden eğlenceli ve komikti. Coco ayağıma gelmişti ve yemek istiyordu. "Acıktın değil mi? Haklısın" onu kucağıma oturtup bir kaç şey yedirdim. Domatesi çok seviyordu. İnsan mısın köpek misin karar ver Coco?! Kahvaltımızı bitirip ortalığı toparlamaya başladık. Tabi ki geç uyanmanın cezası olarak bulaşıkları bana kitlediler. Herkes hazırlanırken bende bulaşıkları yıkama işimi bitirdim.

Odama girip hazırlanmaya başladım. Üzerimi sıkı giyindim. Bu sefer beyaz tüylü kar çizmelerimi giyidim. Saçlarımı toplamak için aynanın önüne geçtim. O sırada kapım tıklandı. "Gelebilirsin" içeriye her zaman ki gibi Jeongin daldı. "Hazır mısın? Hadi!" Sabırsız işte ne beklenir ki bundan. "Hazırım Jeongin. Sabırsız olma ya. Ben sen değilim, hazırlanmam uzun sürüyor" iki pelik ördüğüm saçlarımın ucuna toka taktım. "Tamam tamam. Bu arada bunlar senin için, Al" elindeki beyaz kar taneli eldivenleri bana uzattı. "Teşekkür ederim Bay Yang. Ancak bir sorum var efendim. Neden aldınız?" Benim bu komik konuşmama kahkaha attık. "Hadi giyi şunlarıda çıkalım" kolumdan tutup resmen beni kapıya sürükledi.

Evden çıkıp kayaklar ve teleferiklerin olduğu alana doğru ilerledik. Hava cidden çok soğuktu. Yada bir tek tir tir titreyen bendim. Sonunda istediğimiz yere geldik.

"Hadi kayak yapalım"

"Bence teleferiğe binelim"

Önümüzde saf saf kavga eden bir adet Bambam ve Jaebeom hyung vardı. Teleferiğe binmek isteyenler ve kayak yapmak isteyenler olarak oylama yaptık. Felix ve ben "KAYAK!!" bağırarak ellerimizi havaya kaldırdık. Bir çok kişi de bize katıldı. Ancak; Hyunjin, Chan hyung, Yeji, Lia, Momo, Sana ve Jihyo unnie teleferiği tercih ettiler. Biz kayak malzemelerini giyerken onlar teleferik de yerlerini aldılar. "Yarışa var mısın bakalım?" Felix bana pis pis bakarak sırıttı. "Varım tabiki" bende ona bakıp sırıttım.

Yamaçın başında çizgiye geçtik. Bize komut verilmesini bekledik. İçimde heyecan vardı tabiki. Uzun zaman sonra kayağa geri dönüyordum. Görevlinin bize verdiği komut ile yerimizden fırladık. Yamaç aşağı hızla ilerledik. Felix şuan öndeydi. Hızlanarak onunla aynı konuma geldim. "Şansın varken vazgeç Hwa-shi" Felix'in saçma bağırışlarını aldırmadan devam ettim.

Bir dakika OLAMAZ?! Felix birazdan önümüzdeki ağaca toslayacaktı. Hemen bir şey yapmazsam Felix yaralanabilirdi. Bu isteyeceğim son şey bile olamazdı. Tüm gücümle kendimi ittirip hızlandım. Felix'in önüne kırıp bizi kenara fırlattım. Küçük bir yuvarlanmadan sonra karlar içinde kaldık. "Hwa kafayı mı yedin? Bize bir şey olabilirdi?" Felix'in yüzüne saçma saçma baktım. "Asıl sen kafayı mı yedin? Şurdaki ağaca girecektin az kalsın. Bir de gelmiş bana kızıyorsun!?!" Ona bağırıp yerimden doğruldum. "Ah! Cidden özür dilerim Hwa. Teşekkür ederim. İyisin değil mi?" Endişelenerek bana baktı. "Hmm biraz kardan adama dönmüş olabilirim ama onun dışında süperim!!"