Bölüm 2

186 15 0
                                    

Burayı seviyorum. Gün boyunca ne yaşanmış olursa olsun, burası bana huzur veriyordu. Sanki tüm olumsuzlukları bir rüzgar gibi alıp götürüyordu benden. Küçük bir yerdi ve deniz kokusu ve sesi her zaman vardı. İlkbahar olduğu için ve havalar fazla soğuk olmadığı için dışardaki oturma yerinde oturuyorum. Sahte yeşil bi bahçesi vardı ve yerde oturmak için olan yuvarlak masaların etrafında midye seklinden açılan ve içlerinde yumuşak puflar olan oturma yerleri vardı. Buraya her geldiğimde sanki deniz kokusu üstüme sinmiş gibi hissediyordum. Sınav haftasından dolayı girdiğim stresi bu kafe üstümden atıyordu.

Bide bugün yaşananlar vardı tabi. Tüm erkekler böyleydi. Yakışıklılar diye özgüven patlaması yaşıyorlardı ve bu gerçekten itici duruyordu. Tüm kızları elde edebileceklerini sanıyorlardı. Bu tip erkekleri görünce gerçekten hayattan soğuyordum. Ama ne yalan söyliyim gerçekten yakışıklıydı. Giydiği beyaz dar tişortün altından taş gibi duran kasları kafasını kaldırıp ben burdayım der gibiydi.

Ama ben erkeklerden uzun zaman önce ümidimi kesmiştim. Küçük bir kız çocuğunun elinden kayıp uçan balonu gibiydi beklentilerim. İki yıl önce beni bıraktığı zaman beklemiştim. Geri gelecek diye. Gelmemişti. Haftalarca ağlamıştım.Yanımda Evren ve Beril'den başkası olmamıştı. Hergün bıkmadan usanmadan yanıma gelmişlerdi. Hergün onların omuzlarında ağlamıştım. Beril her seferinde gelip bana makyaj yapıp cadı gibi görünen suratımı düzeltmeye çalışmıştı.Ama onlar gittikten sonra yine ağlamıştım.Tekrar tekrar.

Taaki artık ağlamaktan sıkılana kadar.Gözyaşlarım bitene kadar. Ve onun gelmeyeceğini anlayana kadar. Düşününce bile kalbime ağrı saplanıyordu ve gözlerim doluyordu. Masaya konulan kırmızı koca bardakla irkildim ve düşüncelerim suya damlatılan bir mürekkep damlası gibi dağıldı. Ardından da bi tabak konuldu.

''Başka birşey ister misiniz?'' diye sordu gülümseyerek. Buraya her geldiğimde vişne suyu ve meyveli pasta istiyordum ve oda bi zamandan sonra ben istemeden ne isteyeceğimi bilip getiriyordu. Tatlı birisyidi. Koyu siyah saçları ve yanık bir teni vardı. Yüzündeki kirli sakalla gayet çekici duruyordu.

''Teşekkür ederim. Hayır''.başını hafif eğip kaldırdı ve gitti. Bakışlarımı hemen tabağımdaki koca pastaya çevirdim. Obur bi kız olduğumu biliyordum. Ama ne yersem yiyeyim kilo almıyordum. Metobolizmam hızlıydı ve bu durum beni mutlu ediyordu. Vişne suyumdan koca bir yudum aldım ve önce pastamdakı muzlu olan kısımları yedim. Sonrada çilekli olan kısımları yedim. Bunları yaparken pastanın şeklini bozmamaya çalışıyordum.

Telefonuma gelen mesajla pastaya verdiğim dikkatim dağıldı ve çantamda telefonumu aramaya başladım. Sonunda bulduğumda tuş kilidini açtım ve Beril'den gelen mesaja tıkladım.

''Nerdesin kızım? İki saattir bekliyoruz Evren'le ders çalışacaktık bugün bizde!''

Mesajı okuduğumda sanki kafamdan aşşağı ılık bi su dokulmuş hissettim ve ardından saat ikide Beril'in evinde ders çalışmaya sözleştiğimizi hatırladım. Saate baktım saat iki buçuktu.

''Tamamen unutmuşum ben ya. Uçağa binip büyük hızla geliyorum :D''

Diye yazıp göndere bastım. Bu espriyi onu yumuşatma umuduyla yapmıştım. Pastamda kalan bikaç parçayıda yiyip bitirdikten sonra vişne suyumu elime aldım ve bikaç yudum içtim. Son yudumuda alıp masaya bıraktığımda mesaj geldi.

'':'( Gelme vazgeçtim.''

Ciddi anlamda söylemediğini biliyordum ama bence çok güzel bi espriydi. Zaten ne anlardıki o. Kasaya gidip parayı ödedikten sonra hemen yan tarafında taksi durağına gidip vakit kaybetmeden bi taksiye bindim.Gideceği yeri söyledikten sonra telefonu açtım ve wattpad'a girip sınavlardan dolayı zaman bulamadığım için okuyamadığım hikayemi açıp okumaya başladım. Yeni bölümü gelmişti.!

ULAŞILMAZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin