öncelikle okuyan herkese merhaba! eğer bölüm aralarını çok uzatsam da sonuna kadar okumuş olanlar varsa teşekkür ederim. hala okumayan kişilere de teşekkür ederim. önceki kitabıma nazaran bu kitabım mari sayesinde böyle büyüdü. çok teşekkür etmek istiyorum o bilmeyecek olsa da. çok şey demeyip kaçıyorum. jimin, jungkook ve petunyalar hikayesini sevdiyseniz ne mutlu bana! görüşmek üzere :)
"Jungkook! JUnGKOOK! JUNGKOOOK!"
Jungkook'un sınıfının kapısını açıp pat diye içeri daldı. Nefesini seslice bırakıp en arkada Taehyung ile oturan oynadığı oyundan kafasını kaldırmış şaşkınca ona bakan Jungkook'un yanına hızla yürüdü.
"Neredesin sen?"
"Oha Jimin. N'oluyo? Sen mi bağırıyodun?"
Jimin gözlerini belertip sesini yükseltti.
"Tabii ki ben bağırıyodum! Sana çıkışta hemencecik yanıma gel demedim mi?"
Jungkook zorla gülüp Taehyung'a baktı. Daha doğrusu Taehyung'un olduğu boşluğa. İçinden ona söverken şirince gülümseyip Jimin'e baktı.
"Taehyung tutturdu bir el oynayalım diye. Çoktan açınca oyunu..."
Jimin derin nefes verip Jungkook'un kolundan çekiştirdi.
"Neyse neyse tamam. Kalk hadii."
--------------------------------------------------
İkili konuşa konuşa Jimin'in evinin önüne gelmişlerdi. Jimin durup Jungkook'a döndü.
"Ben şimdi gözlerini kapatıcam ve bahçeye gidicez, tamam mı?"
Jungkook kaşını kaldırdı.
"Niyeymiş?"
"İşte. Ben öyle diyorum çünkü."
Jungkook, Jimin'in ciddi olma çabasına güldü. Eğilip dudağından bir öpücük çalacakken Jimin elini dudaklarının üstüne koydu.
"Bi dur. Tamam mı dedim."
Jungkook omzunu silkip Jimin'in avcunu öptü.
Jungkook'un arkasına geçip gözlerini kapatabilmek için ellerini kaldırdı. Ama bir sorun vardı. Yetişemiyordu.
"Ya Jungkook."
"Noldu Jimin?"
"Yetişemiyorum."
Jungkook kahkaha atmaya başlayınca büzük dudaklarıyla sırtına bakan Jimin dayanamayıp onunla güldü.
"Sus, tamam, gülme."
Jungkook burnunu kırıştırıp sustu.
"Tamam."
Jungkook eğilip hizasına geldi. Jimin ellerini gözlerinin üstüne koyunca Jungkook da boş durmayıp Jimin'in ellerini elleriyle kapattı.
"İlerle."
İtişe kakışa sonunda arka bahçeye vardıklarında durdurup gözlerini açtı ve önüne zıplayarak kollarını açtı.
"Ta-da!"
Jungkook ağacın dibine serilmiş piknik eşyalarına ve piknik örtüsünü çevreleyen balonlara bakıp gülümseyerek şaşkınlıkla Jimin'e döndü.
"Bebeğim... Ne gerek vardı?"
"Şşş! Ne gerek vardı falan yok öyle. Gel hadi."
Jimin kolundan tutup çekiştirdi ve yere oturttu. Ayakkabılarını çıkarıp dizlerinin üstüne otururken Jungkook da karşısında bağdaş kurdu.
"Gerçekten, nerden çıktı?"
"Bir yerden çıkmadı. Yapmak istedim. Annem de yardım etti tabii ki."
Camdan onları izleyen annesine dönüp el salladı. Jungkook da dönüp olduğu yerde eğilip selam verdi. Karşılık olarak bir gülüş alındı ve perde kapandı.
Jimin Jungkook'a ellerini tutup kafasını yana eğdi. Jungkook da gülümseyerek onu izlerken ellerini sıktı.
"Jungkook hep düşünüyorum. Sen iyi ki beni görmüşsün de petunya vermişsin bana. Çok mutluyum seninle."
Jungkook oynadığı elleri kaldırıp tek tek öptü.
"İyi ki görmüşüm seni. İyi ki sevmişim, sana sahibim. Asıl ben çok mutluyum."
Ellerini bırakıp Jimin'in kafasının iki yanına koydu. Elmacıklarının üstüne birer öpücük bıraktı. Jimin'in yüzündeki noktaları hafif hafif öperken Jimin kıkırdadı.
"Jungkook, sen böyle öpünce yüzüm çiçekleşiyor gibi hissediyorum."
Jungkook en son dudaklarına diğerlerinden uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Sen zaten benim çiçeğimsin."
"Sus."
"Ben de sana bir şey verecektim aslında."
Cebinden çıkardığı kutuyu açıp ona çevirdi.
(hyunjin'in kolyesi bu ama jimin de benzerini takmış)
"Jungkook."
Jimin gözleri dolu bir şekilde ona baktı. Jungkook buna karşılık gülümsedi.
Kutudaki kolyeyi çıkarıp Jimin'in boynundan geçirdi. Bunu yaparken çok yakınındaydı. Kancasını takıp alnını alnına yasladı.
"Jimin'im. Sen her zaman benim petunyam, benim çiçeğim kalacaksın. Seni çok seviyorum. Seni asla bırakmayacağım."
Jimin kollarından tutunup gözlerini kapatarak ona sokuldu iyice.
"Hep seninle olacağım Koruyucu J'im."