"Ya! Şşş! Aloo, Jungkook!"
Taehyung kendisine tepki vermeyen Jungkook'un kafasına vurarak ona dönmesini sağladı. Jungkook sinirli gözlerle ona baksa da umursamadı.
"Oğlum, ne mahvettin kendini? Jungkook çocuğu sen böyle değildin. Hani hırsın lan?"
Jungkook karton kutudaki bir miktar kalmış sütü hafifçe sallarken gözlerini masaya dikmişti.
"Tae... Ne kadar hassas olduğumu biliyorsun onun hakkında. Sevmiyorsa bir şey yapamam ki."
Taehyung arkadaşının normalde parıldayan kocaman gözlerinin şimdiki uyuyamamaktan zor açılan halini izledi bir süre.
"Ama pes edip geri çekilirsen nasıl sevmesini sağlayabilirsin? Sana gerçekten iyi uymuştu. Arkadaş olarak da olsa sevdiği belliydi zaten. Daha fazlasını da yapabilirsin."
Umutsuz, kafası eğik Jungkook'un kafasının üstünden tutup kendisine çevirdi.
"Bana bak. Peşinden gideceksin. Bunun başka çaresi yok. Şimdiye kadar Jimin'im de Jimin'im diye tutturan ben değilim. Arkadaş kalalım dedi diye bırakacak mısın hemen?"
Jungkook kaşlarını havaya kaldırınca Taehyung aklına girdiğini fark etti. İyice hırslandırmak için en büyük atışı yaptı.
"Ya şu beraber takıldığı çocuğa aşık olup seni unutursa? Sen de bööyle izlersin söylemedi deme."
Jungkook'un kaşları anında çatıldı. Oturduğu yerde diklendi.
"Saçma saçma konuşma. Önce ben sevdim onu. Sonradan gelmeler onu benden alamaz."
"Tabii lan. Dünkü bebeler Jungkook'u geçebilir mi ya?"
Jungkook boynu yine eğrildi.
"Ama ne yapabilirim ki beni sevmesi için?"
"Ohoo orası kolay. Ne kızlar, oğlanlar tavladım taktiklerimle. O iş bende."
Jungkook yüzünü buruşturup ona baktı.
"Senin taktiklerin bonibon şeker vererek kandırma değil miydi? Sonra karşı taraftan çocuk muamelesi görüldüğü için azarlandığın taktikler."
Taehyung tek kaşını kaldırıp ona bakıp arkasına yaslandı.
"İyi. Sen bilirsin. Yeni çocuk da kendi taktikleriyle yaparsa bir şeyler..."
"Başlatma yeni çocuğuna. Taktik falan yapamaz o. Jimin beni sevecek."
"Tabii..."
Jungkook Taehyung'u takmayarak düşünmeye başladı. Taehyung düşünmesine tabii ki izin vermedi.
"Bence ne yap, biliyor musun? Onunla konuşmaya çalış önce. Arkadaşlığımız iyiydi, bozmayalım falan. Sonra içten fetih."
Jungkook düşünceli bir tavırla onayladı.
"Yani, başka yapabileceğim bir şey yok sanırım. Ama benimle konuşmak istemezse?"
"Niye istemesin? Sanki adam öldürdün. Olumlu düşün az."
Jungkook sertçe yüzünü ovaladı. Aralarının bozuk olalı iki hafta oluyordu. Onunla vakit geçirmeyi özlemişti. Bazı geceleri düşünmekten uyuyamazken bazı geceleri onu düşünerek bir şeyler yazıyordu. Jimin onu tanımazken hiç beraber olmadığı için ayrı durmaya alışıktı. Fakat bunca zaman birlikte gülüp eğlenmişlerdi. Eksikliği çok büyük geliyordu.
Kantinde bir köşeye oturduğu zamanlar Jimin yanındaki çocukla kantine gülerek girdikten sonra onu görünce yavaşça yüzünün asılmasından yorulmuştu. Kalbi çok kırıktı. Ve ancak kıran kişi onarabilirdi.
Jimin gözünün önünde kahkaha atıyor, başkasına dokunuyor ve gözünün içine bakıyordu. Ama yakınından bile geçmiyordu. Uzak durmaya çalıştığının farkındaydı.
Jimin açısından ise her şey daha farklıydı. Bir süre zaman geçirdiği çocuğun ona petunyalar veren onu seven biri olması gerçekten afallatmıştı. Bir yandan da kendiyle savaşıyordu. Farkındaydı, içindeki hislerin farkındaydı. Ama tercihi onları kabullenmek yerine onlardan kaçmaktı.
Jungkook'u nerde görse uzağından geçmeye, göz göze gelse kendine sinirinden suratını asmaya başlamıştı. Ama benliği dayanamıyordu Jungkook'suzluğa. Her geçen gün kendine olan sinirliliği ve pişmanlığı artıyordu. Hiçbir hamle yapmasa bile sadece artık aralarının düzelmesini bekliyordu. Sevdiği oğlanın kalbini ne kadar kırdığını bilmeden o da içten içe kendisi kırıyordu.
Bu olanlar esnasında muhteşem gözlemci Kim Taehyung her şeyi gözlemlemişti. Jimin'in kaçma girişimlerini de fazlasıyla görüyordu. Yanındaki aklı havada Jungkook görmese bile o görmüştü Jimin'in sayısız yol değiştirmelerini. Bir şeyler olduğunu sezince de Jungkook'a gaz vermezse eğer bu iki şapşalın bir araya geleceğini sanmıyordu.
Taehyung sinsice kantin masasına kafasını koymuş uyuklarken salyalarını akıtan yıkık arkadaşını izlerken yan gözle de yan masada oturan Jimin'in bakışlarını görmekteydi.
Taehyung aniden Jimin'e döndüğünde Jimin panikleyip yerinde zıplamış ve karşısında oturan Hoseok'u da irkiltmişti. Taehyung sırıtıp önüne döndü ve keyifle çayından yudum aldı.
Jimin'in yanakları kırmızının her tonunu alırken ayaklandı. Hoseok merakla bakınca da konuştu.
"Benim lavaboya gitmem gerek. Sınıfta görüşürüz."
Cevap beklemeden hızlı adımlarla kafasını çevirmeden Jungkookların masasının yanından geçerken Taehyung kıs kıs gülmekteydi.