Jimin, her günün rutini olarak dolabından tenefüsten sonraki dersin kitabını aldı. Dolabını kapatıp sınıfa doğru ilerlemeden önce kafasını kaldırdı. Biraz uzağında ona gülümseyerek bakan Jungkook'u görmeyi beklemiyordu.
Çok güzel bakıyordu. Bakışları güzeldi. O kadar güzel bakıyordu ki elindeki kitabı yere düşürecekti neredeyse. Dün aklına gelince dudağını ısırıp yere baktı. Yine utanmıştı.
Dün onun göğsünde uyuyakalmış ve Jungkook onu taşıyarak yatağına bırakmıştı. Yatağına bıraktığında hafif uykusu açılmıştı.
Alnındaki saçların çekilmesini ve oraya tüy kadar hafif dudakların değişini hissetmişti. Gözlerini açamayacak kadar uykuluydu. Öpücüğü aldıktan sonra derin bir uykuya dalmıştı.
Önüne bakmadan sınıfına ilerlemeye başladı. Bileğinin tutulduğunu hissedince kafasını kaldırdı. Ne olduğunu idrak edemeden bileğinden hafifçe tutan Jungkook tarafından sürüklenmeye başladı.
Yanakları kızarırken sessizce seslendi.
"Hey! Noluyor?"
Sesini duymadığını farkedince biraz hızlı adım atarak ona yaklaştı.
"Ne oluyor hyung?"
"Bir şey olduğu yok. Her tenefüs sınıfındasın. Dersin başlamasına daha var. Zil çalana kadar biraz takılabiliriz."
Jimin, Jungkook ile bu kadar yakın olmayı doğru bulmuyordu. Doğru bulmuyordu çünkü o çok samimi davranıyordu. Ve Jimin haddinden fazla utangaçtı. Bu şekilde iletişim kuramazdı. Ama Jungkook onunla konuşmakta ısrarcıydı. Akışına bırakmaya çalışacaktı. Jungkook gerçekten inat edeceğe benziyordu.
Kantine geldiklerinde Jimin'i bir yere oturtup bileğini bıraktıktan sonra kendi de karşısına oturdu Jungkook.
Jimin karşısında büzülmüş bir şekilde otururken kalbi sızladı, büküldü.
Elleriyle yüzünü sıvazlarken içinden düşünüyordu.
"Nasıl ya, nasıl bu kadar güzel olabilir? Bir insan bu kadar mükemmel olamaz."Ellerini yüzünden çekip derin nefes aldı ve gülümsedi. Tabii ki de attığı çığlıklar, ettiği isyanlar içindendi. Bunu belli edemezdi.
"Ee Jimin? Ah dur! Şey soracaktım sana."
Jimin hafifçe kafasını kaldırıp dinlediğini belirtti.
Jungkook elinin altındaki bacağını cimdikleyip kendine geldi.
"Sizin evin önünde bir sürü çiçek vardı. Gerçekten çok fazla. Çok seviyor olmalısın."
"Ah, evet... Petunyaları severim."
"Bu sevgin nasıl başladı, anlatabilir misin?"
Jimin elleriyle oynarken mırıldandı.
"Şey, birisi hediye ediyor."
Duraksayıp devamını getirdi.
"-du."
Jungkook gizlice bir derin nefes alıp tavana baktı. Dilini ısırıp Jimin'e döndü tekrar.
"Hepsini o mu verdi?"
"Evet..."
"Bir anlamı var mı? Özel olmazsa tabi."
"Aslında ben de bilmiyorum."
Yanakları kızardı Jimin'in. Her petunyanın üstünde yazan o not dışında son aldığı notun başında sevgili sevgilim yazmıştı. Bunu şokunu hala yaşıyordu. Kimdi, neydi asla bilmiyordu. Ama bu denli kalbine dokunması, ona çok garip geliyordu.
"Hımm..."
"Ah!"
Jimin yüksek çıkan sesle kafasını tamamen kaldırıp meraklı gözlerle ona baktı.
Jimin'le göz göze gelince gülümseyen Jungkook kafasını kaşıdı.
"Bir şey içer misin, ya da yer misin? Sormayı unuttum, kusura bakma."
Jimin kafasını sallayıp kısık sesle,
"Hayır, teşekkür ederim."
Bu konuşmadan sonra sessizlik oluştu. Kulaklarında kantinin uğultusu vardı.
Jungkook yine Jimin'i izlerken, Jimin yeri izliyordu. Jungkook bayılmamak için zor tutuyordu kendini.
Ders zili çalınca Jimin kafasını kaldırıp masanın üstündeki kitabını aldı. Ayağa kalkıp Jungkook'a baktı. Zaten hep ona bakan Jungkook'la göz göze geldi.
"Şey, ben gitmeliyim."
Jungkook hemen atağa geçerek ayağa kalktı.
"Seni bırakayım."
"Gerek yok, gerçekten."
Jimin cevap beklemeden hızla oradan uzaklaştı.
Jungkook hülyalı hülyalı onun arkasından izlerken yerine oturdu.
Hayallerinden onu ayıran küçük peçete parçalarıydı. Peçetelerin geldiği tarafa döndü. Sırıtan Taehyung'la göz göze gelince o da sırıttı.
Taehyung karşısındaki sandalyeye adeta uçarak oturup çığırdı.
"Of ya! Nasıl tatlısınız siz öyle?! Çıldırdım oğlum, çıldırdım!"
Jungkook dirseğini masaya koyup eline çenesini dayadı. Sırıtarak konuşurken gerçekten saf bir aşığa benziyordu.
"Değil mi ya? Çok yakışıyoruz bence de."
Taehyung salak salak sırıtan arkadaşına eşlik edip sırıtırken aynı şeyi düşünüyorlardı.
Aniden ayağa fırlayıp kolları birbirine dolandı. Söyledikleri sözlere melodi uydurarak koridorda hoplaya zıplaya giderlerken okuldakiler bu hallere çok alışıktı.
"Çok yakışıyoruz biz! Çok güzeliz biz! Çok tatlıyız biz!"
*********
