Kendinden kaçarken kendine yakalanması uzun sürmemişti Jimin'in. Her Jungkook ile karşılaştığında ve ona olan buruk bakışlarını gördüğünde içi parçalanır gibi oluyordu. Böyle devam edemeyeceğini düşünüyordu. Bu yüzden tam olduğu yerdeydi.
Jungkook yatağına uzanmış Jimin hakkında hayaller kurup kurup iç çekerken zil çaldı. Duymamazlıktan gelip annesinin açmasını bekledi. Gelen kişi zile daha çok abanınca annesinin evde olmadığını hatırladı. Ayaklarını sürüye sürüye kapıya ulaştı. Açtığında Jimin'le karşılaşmayı hiç beklemiyordu.
Yüzünde hafif bir gülümsemeyle ona bakan Jimin sanki hala hayaliydi. Hayal olduğunu düşünmesi Jimin'in konuşmasıyla kesildi.
"Selam."
Jungkook ne yapacağını bilemeden dudağını ısırdı ve yanağını kaşıdı. Dilini yutmuş gibiydi.
Jimin, Jungkook'un kafası karışık halini fark etti.
"Şey, içeri girebilir miyim?"
Jungkook gözlerini belertip kırpıştı. Kafasını sallarken kapıyı daha çok açıp Jimin'in geçmesine izin verdi. Jimin içeri girerken yere bakıyordu. Arkasındaki elinde olan petunyayı görünce kaşlarını kaldırdı. Jimin çoktan içeri gittiğinde o da kapıyı yavaşça kapatıp içeriye yöneldi. Jimin'i koltuğun ortasında parmaklarıyla oynuyorken gördüğünde sessizce yandaki tekliye oturdu.
Jimin kafasını kaldırıp ona baktı. Birkaç saniye bakıştıktan sonra sessizliği kesti.
"Annen evde mi?"
"Yok."
"Hım."
Jimin kafasını sallayıp ne yapacağını bilemez halde etrafına bakındı. İçten kendine güç verdikten sonra Jungkook'a tam dönüp gözlerine bakmaya başladı yine.
"Özür dilerim. Arkadaşlığımızı bozmamalıydım. Seni incittim. Çok üzgünüm. Sadece kafam çok karışmıştı. Bu ilk kez oluyordu. Yani ben ne diyeceğimi bilemedim. Bana çok kırgın mısın?"
Jungkook yerinde dikleşip elini salladı.
"Hayır, hayır. Ben iyiyim. Benden uzak durman üzdü sadece. Haklısın, hislerimi öyle beklemiyor olman normaldi."
Jimin yanındaki petunya saksısını kucağına alıp yapraklarıyla oynadı.
"Jimin, gerçekten kırgın değilim-"
Jungkook sözünün yarısında Jimin saksıyı ona uzattı. Jungkook kaşlarını kaldırıp şaşkınca baktı.
"Senin için."
Jungkook uzanıp saksıyı aldı. Kucağına koyarken üstündeki kağıdı fark etti. Eline alıp üstündekileri okur okumaz gözleri doldu.
"Beni her zaman koruyan J'im. Kanatlarının altına girmeye hazırım. Seni seviyorum, lütfen beni kabul et."
Jungkook saksıyla birlikte kağıdı yere bırakıp Jimin'in yanına oturdu hemen. Ona bakan Jimin'i kendine çekip sıkıca sarmaladı. Tam geri çekilmeden alnını alnına yasladı. Yavaşça ona yaklaşıp dudaklarını dudaklarına bastırdı. İkisinin de gözleri kapalı bir şekilde öylece beklediler. Jungkook hareketini başlattı. Jimin'i usulca öperken Jimin kalp çarpıntısından orada öleceğini düşündü. Erimek üzereydi. Deneyimsizce karşılık vermeye çalıştı.
Jungkook iki elini yanağına koyup, sevdi. Güzelce sevdi. Sevgisini ona aktarmak istercesine yavaş ve nazikti. Jimin ellerini Jungkook'un kollarına koyup tutundu. Birkaç saniye sonra Jungkook Jimin'in üst ve alt dudağına öpücük kondurup dudaklarını ayırdı. Alınlarını birleştirip soluklandılar.
"Jimin."
"Hım."
"Jimin'im."
Jimin gözlerini kırpıştırarak Jungkook'un gözlerinin içine baktı.
"Seni çok seviyorum. Her şeyden çok seviyorum Jimin'im."
Jimin'in yanaklarına hafif pembelikler yerleşirken aşağıya doğru baktı. Elini Jungkook'un elinin üstüne koyup okşadı."Teşekkür ederim."
Sesi alçaktı.
"Beni sevdiğin için teşekkür ederim. Ben de seni seviyorum. Gerçekten."
Jungkook nefes vererek gülümsedi ve onu kolları arasına aldı. Burnu Jimin'in hafif kabarık saçlarında gezerken mırıldadı.
"Bu anı ne kadar hayal ettiğimi tahmin edemezsin. Şu an benden mutlusu yok dünyada."
Jimin, Jungkook'un belinin iki yanını tuttu.
"Benden de huzurlusu yok."