Okulun kapısından eve kadar ayağımla sürüklediğim taşa bir kez daha vurdum. Taş sağ tarafa gidip Baran'ın üç adım ilerisinde durdu. "Bize gelsene."
Baran, büyük bir uğraş sonucu buralara kadar getirdiğim, vizesiz gezdirdiğim taşa sert bir şekilde vurup siyah bir arabının altına girmesini sağladı. "Olur."
Oturduğumuz sokağa girdik. "Ne yapıyorsun Hatice teyze?" Kapısının önünde oturmuş çekirdek yiyen kadının yanına gittim. "İyiyim oğlum, oturuyorum işte ne yapayım. Siz ne yapıyorsunuz?" Çekirdeğinden bir avuç alıp Baran'a uzattım. "Okuldan geliyoruz." diyip gülümsedim. "Çok yoruyorlar bizi valla." Hafif kilolu yanakları gülümsemesiyle sıkılaştı. "Yorulmadan başarı olmaz oğlum."
Çekirdeğin kabuğunu Hatice teyzenin önündeki poşete attım. "Haklısın teyze." Aslında bu muhabbeti devam ettirirdim ama nasihat dinlemeye hiç halim yoktu. "Sağ ol çekirdek için." diyip gülümsedim. "Ne demek oğlum, annene selam söyle." Elimi uzatıp yanağını sıktım. "Olur, söylerim."
"Bakıyorum da pek iyi anlaşıyorsun insanlarla." Baran cebine koyduğu çekirdekten tane tane alıp kabuğunu avucuna topluyordu. "Daha çok çekirdek seviyorum diyelim."
Baran yarım ağız gülerek kaşlarını kaldırdı. ''Seni bir kilo çekirdekle rahatça tavlayabilirim yani?''
"Böyle şeylere gerek yok. Boş olta atsan yine gelir takılırım ağına." dudaklarımı büzüp kimsenin görmeyeceği şekilde bir öpücük attım.
Baran elindeki çekirdek kabuklarını atmak için yeşil çöp kutusunun kapağını hafifçe kaldırdı. "Sen çık, ben gelirim birazdan." Kafamı sallayıp arkamı döndüm ve cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açtım.
"Anne, ben geldim." Ceketimi çıkarıp askılığa astım. Odama girip çantamı masamın yanına bıraktım.
"Hoş geldin yavrum. Aç mısın?"
"Yok değilim. Baran gelecek birazdan." ellerimi yıkamak için banyoya girdim. Musluğu açıp elime sıvı deterjandan birkaç pompa sıktım. Kırmızı havluyla ellerimi kuruladım. Aynaya bakıp saçlarımı düzelttim.
"Anne." mutfağa girip annemin yaprak sarışını izlemeye başladım. "Efendim oğlum." Bu sarmayı nasıl bu kadar ince sarabiliyordu? Tezgaha doğru ilerleyip ikinci çekmeceden bir çay kaşığı aldım. "Senin küçük bir radyon vardı ya.." çay kaşığını içinde sarma içi olan tencereye uzattım. "Nerede o?" küçük bir parça alıp ağzıma götürdüm. Değişik bir damak tadım vardı. Mesela çiğ pırasa yemeye bayılırdım.
"Odamda." elindeki sarmayı, sarma dolu olan tencereye koydu. Tek kaşını kaldırdı. "Ne yapacaksın?"
Ayağa kalkıp elimdeki kaşığı suya tuttum. "Hiiç." kaşığı bırakıp mutfaktan çıktım. Odama gidip üstümü değiştirdim. Zil çalınca gidip kapıyı açtım.
Odamda oturmuş Baran'ın, annemle hasret gidermesini bekliyordum. Küslüğümüzden dolayı annemle hiç konuşamamışlardı. Annem genelde nöbette olduğu için ben de pek göremiyordum zaten.
Annemin odasına gidip küçük radyoyu aldım. Bazı zamanlar resim çizerken bu radyodan şarkı dinliyordum. Şarkılar rastgele çaldığı için daha çok hoşuma gidiyordu.
Odama geldiğimde Baran masamın önündeki sandalyeye oturmuş, odamı inceliyordu. "Giderdiniz mi hasretinizi?" diye sordum. Odamı incelemeyi bırakıp bana baktı. "Giderdik." dudakları tatlı bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı. "Elindeki ne öyle?"
Elimdeki radyoyu masaya koyup Baran'a döndüm. "Radyo." Baran elini küçük kutunun üzerinde gezdirdi. "Ne için?" elinden tutup masanın üzerindeki radyoyu da alarak yatağıma yürüdüm. "Bugün bize şarkımızı çalacak."
Dişlerini göstererek sırıttı. "Ne şarkısı?" elimi radyonun açma düğmesini götürdüm. "Bilmem, göreceğiz." işaret parmağımla düğmeye bastım. "Üçüncü şarkı bizim için çalacak."
Radyoyu masaya koyup kalktığım yere geri oturdum. Baran sırtını duvara yaslamıştı. Ona biraz sokulup başımı göğsüne yasladım. "Annen gelmesin?" Dilimi damağıma yapıştırıp onaylamaz bir ses çıkardım. "Gelmez."
İlk olarak, 'Zeki Müren-Sevemez Kimse Seni' çaldı. "Keşke ilk çıkan şarkı deseymişim." diye mızmızlandım. Baran'ın güldüğünü vücudunun titreyişinden anladım. "Hissediyorum, üçüncü çalan tam bizlik." dedi. Dalga geçtiğini sesinden anlamıştım. "Ya Ajdar falan çıkarsa?" küçük bir kahkaha attı. "Yok yavrum.." boğazını temizleyerek devam etti. "Zeki Müren çalan kanalda Ajdar'ın ne işi olur?"
Şu an yattığım yer o kadar rahattı ki her an uyuyabilirdim. İkinci şarkı Sezen Aksu'dan bir parçaydı. Hislerini şarkıya çok güzel bir şekilde işlemişti. "İyi ki sanat var, yoksa insanlar aşklarını başka türlü nasıl anlatacaklardı?"
Gözlerini kapatmış, şarkıyı dinleyen Baran'a baktım. O kadar güzeldi ki.. Ben onu incelemeye dalmışken gözlerini açtı. "Evet, iyi ki var." kısılı gözleriyle bana baktı. "Sen aşkını resme dökmesen ben nasıl görecektim?"
"Şarkılar, resimler, şiirler.." başımı göğsünden hızlıca kaldırdım. Hızlı kalktığım için başım hafif dönmüştü. "Ezbere bir şiir biliyor musun?" kaşlarını hafifçe çattı. "Bilmiyorum." gözlerimi devirip başımı tekrar göğsüne koydum. "Sen gerçek bir öküzsün."
O dediğime gülerken ikinci şarkı bitmek üzereydi. Sanki süper loto açıklanıyormuş gibi nefesimi tutarak çalacak şarkıyı bekledim. Şarkı çalmaya başladığında ne olduğunu anlayamadım. Baran'a baktığımda dudaklarının kıvrıldığını gördüm. "Cem Karaca." dedi. Cem Karaca, Baran'ın en sevdiği sanatçıydı. Baran'ın duvarında siyah-beyaz bir posteri bile vardı. Şarkının sözlerini tam bilmiyordum. Baran bir iki kez yanımda dinlediği için kulak aşinalığından melodisi tanıdıktı sadece.
Baran şarkının sözlerini mırıldanırken ben kalkıp masamın çekmecesine doğru yürüdüm. Çekmeceyi açıp içinden, 2 defa katlanmış beyaz bir kağıt aldım. Baran'ın yanına döndüm. O da toparlanmış elimdeki kağıda bakıyordu. "Bu ne?" diye sordu.
Elimdeki kağıdı ona uzattım. Alıp açtı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bir süre kağıda baktıktan sonra yüzünde duygu dolu bir gülümseme belirdi. Bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinde gördüğüm duygu çok tanıdıktı. "Çok güzel olmuş." dedi.
Burakların evinde toplandığımız gün Atakan çaktırmadan ikimizin fotoğrafını çekmişti. Fotoğraf çok hoşuma gittiği için resme döktüm. Ben kafamı Baran'ın omzuna yaslamış gülerken, o da gözlerini kapatmış saçımı öpüyordu.
"Beğendin mi?" diye sordum. Heyecanla parka gitmeyi bekleyen bir çocuk gibi kafasını salladı. "Beğendim." Kağıdı katlayıp yanına koydu. Kollarını belime doladı. Ben de hemen boynuna sarıldım. "Seni seviyorum." diye fısıldadım. Cevap vermese de biliyordum, o da beni seviyordu. Birbirimize sarılı dururken şarkımız küçük kutudan çalmaya devam ediyordu.
Tepeden tırnağa aşığım ben
Koskoca bir hayat var önümde...