3

12.2K 598 84
                                    

cumartesi
02.54

Önündeki kağıda bakarken ne düşündüğünü kendisi bile bilmiyordu, sadece bakıyordu. Ucu maket bıçağı ile açılmış 2b kalem parmaklarının arasında hareketsiz duruyordu.

Normalde ezbere bildiği yüzü eline kalemi aldığı gibi gözü kapalı çizerdi. Zaten bundan başka ne çiziyordu ki? Ama şimdi, sevdiği adamın yüzünü anımsamakta zorlanıyordu. Çünkü hafızasını dolduran başka düşünceler mevcuttu.

Neden sevgisine bu kadar nefret beslemek zorundaydı? Ona neden bu kadar kötü davranıyordu? 

Bütün bu resim saçmalıkları yüzünden ele vermişti kendisini. Ona göre bu bembeyaz kağıtları kirletmenin bir tek sebebi olabilirdi, sevdiği adamın yüzünü o kağıtların üzerinde görmek. Başka bir şey görmek ya da çizmek istemiyordu. Sadece onu çiziyordu. Sadece onu görmek istiyordu. Ama o, yüzüne bile bakmıyordu. Bakmasa da olurdu. Önünde duran her kağıdın üzerinde birliktelerdi zaten.

O günden sonra bir daha yazmamıştı. Taktiği ortaya çıktığı için değil. İstenmemek, sevilmemek ağır geliyordu artık. Bırakmış değil, yorulmuştu.

Oturduğu sandalyeden kalkıp belinden düşmek üzere olan gri eşofmanı çekiştirdi. Sandalyeyi bacağıyla ittirip pencereye doğru yürüdü. Perdeyi aralayıp camı açtı. Hava hafif serindi ve ılık bir rüzgar esiyordu. Birkaç saniye karşı pencereye baktı. Daha sonra yorgun gözlerini yavaşça kapattı. Üstünde bir şey olmadığından çıplak vücuduna değen rüzgarı hissetti. Bu hep iyi hissettirmişti. Bazı serin gecelerde, pencereyi yatağı belliyordu. Gün doğana kadar karşı pencereye, sevdiğini görmesine engel olan perdelere bakıyordu.

Gözlerini açtığında sevdiği adamla gözleri birleşti. Vücudunu anlamsız titreme almıştı, rüzgarın etkisi değildi bu. Elleri soğumaya başlamıştı. Kalbi yokuş çıkmış kadar dengesizdi. Onu her gördüğünde hala böyle hissetmesine nefret duyuyordu.

Karşısındaki genç çocuk camın kenarından çekilip iki dakika sonra elinde sigarası ve çakmağıyla geri döndü. Uzun ve esmer parmaklarında duran sigarayı hafif kırmızı dolgun dudaklarına götürdü ve çakmağını kaldırdı, rüzgarın ateşi söndürmesine engel olmak için sol elini sigaranın üzerine siper ettikten sonra çakmağı ateşledi. İçine derin bir duman çekti. Elini indirirken gözlerini tekrar vücudu tir tir titreyen çocuğu kaldırdı. Sigarasını sol eline aldıktan sonra sağ elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve mesaj kısmına girdi.

Ege, gelen mesaj sesiyle arkasını dönüp masanın kenarında duran telefonuna doğru yürüdü.

Baran: Üzerine bir şey giy, hasta olacaksın.

Ege: Olmam.

Elinde telefonuyla cama doğru yürüdü, karşısındaki genç kaşları çatılmış bir şekilde ona baktı ve kafasını indirdi.

Baran: Üzerine bir şey giy.

Ege: Hayır.

Baran: Ne yaparsan yap amk.
(03.34)

Kafasını kaldırdı ve sigarasını hızlı hızlı içen gence baktı. Sinir hala terk etmemişti gözlerini. Ege, kafasını çevirip camın önünden çekildi ve duvarın kenarındaki koyu lacivert renkli çarşafı olan yatağına bıraktı kendini. Gözlerini kapatıp sessizliğe teslim oldu.

Baran: Camı kapat.
(03.47)

le pouvoir de l'amour [b•b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin