27

4.9K 292 140
                                    

psikolojisi iyi durumda olmayanlar ve etkilenebilecek yaşta olanlar okumasın lütfen...

04.38

Rahatsız edici telefon sesiyle uyandım. Odama mavi loş bir ışık vuruyordu. Gözlerim parlak ekranı görünce acıyla kısıldı. Baran arıyordu. Açmadım. Telefonu ters bir şekilde masaya koydum. Tekrar çaldı yine açmadım. Tekrar çalınca oflayıp telefonu elime aldım. "Ne var Baran? Ne istiyorsun?"

"Cama çıkar mısın sevgilim?"

Ağlıyor muydu o? Bir dakika. Sevgilim mi? Üstümdeki yorganı topuğumla itip ayağa kalktım. Bastığım zeminden bir ses gelmeyince şaşırdım ve bakışlarımı zemine çevirdim. Ahşap tahta gitmiş yerine mavi bir zemin gelmişti. Kafamı kaldırıp cama yürüdüm. Beyaz perdeyi açtım. Baran açık camda benim gelmemi bekliyordu. Üstünde bir şey yoktu.

"Üzerini giyinsene. Hasta olacaksın." dedim. Hala onu düşünüyordum.

Gülümseyip cama biraz daha yaklaştı. Bir değişik bakıyordu. "Üşümüyorum sevgilim. Seni görünce içim ısınıyor." bir şey demek için ağzımı araladım. Elini kaldırıp konuşmamı engelledi. "Sadece beni dinle."

Telefonu kulağından çekip yüzünü sildi. Sanırım ağlıyordu. Derin bir nefes aldı ve telefonu kulağına yaklaştırdı.

"Her şey için özür dilerim Ege. Beni hiç sevmemeliydin, buna izin vermemeliydim. Sana söyledim, seni uyardım. Üzüleceksin dedim ama beni dinlemedin." arkasında biri varmış gibi dönüp bağırdı. "Sus artık!" Tekrar bana döndü ve gözlerinde yaşlarla gülümsedi.

"Ben çok yoruldum Ege. Seni de çok yordum. Ama artık seni rahat bırakacağım. Ben bu gece kendimi özgür bırakacağım. Bir kuş gibi." histerik bir şekilde güldü. Hem gülüyor hem ağlıyordu. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. "Bugün uçacağım." dedi fısıldıyormuş gibi.

"Hayır..hayır.." Aklıma gelen düşünceyle kendi kendime söylendim. "Baran sakın." ağlamaya başlamıştım. "Aklından ne geçiyorsa sakın yapma. Affediyorum seni. Sakın yapma."

Baran gökyüzüne bakmayı bırakıp gözlerini tekrar gözlerime kilitledi. "Beni affetme. Ben sana çok kötü davrandım." tekrar aynı gülüş kulaklarımı doldurdu. "Ben kimim bilemiyorum. Beynimin içinde bir sürü ses var. Kendi sesimi duyamıyorum." gülüşü birden kesildi. Ani ruh değişimleri yaşıyordu. Yüzünü tekrar hüzün bürüdü. "Kendi sesimi bile duyamazken, duyduğum en net ses sana aitti."

"Şarkımızı hatırlıyor musun?" gözümden yaşlar bir bir düşerken kafamı salladım. "Ben o kuşu ürkütmedim, öldürdüm." kafamı sağa-sola salladım. "Ben seni seviyorum. Bunu çok iyi biliyorsun. Bana bunu yapma Baran."

Derin bir nefes aldı. Bir ayağını kaldırdı ve dışarı sarkıttı. Gözlerim korkuyla aralandı. "Selma Teyze!" diye bağırdım. "Baran yapma!" tam arkamı dönmüş gidecektim ki Baran bağırdı. "Ayrılma oradan Ege!" olduğum yerde kalakaldım. Sevdiğim çocuğun intiharına şahit olacaktım. Bunu isteyen de oydu.

Baran'ın odasının kapısı zorlanmaya başladı. Annesi ve babası bağırıyorlardı. "Baran aç şu kapıyı!" insanlar kafasını camdan çıkarmaya başladı.

Baran onlara aldırmadan bana bakıyordu. "Yapma.." diye fısıldadım. Dokunamayacağım kadar uzağımda olmasına rağmen onu tam karşımda hissediyordum. "Dayanamam, bana bunu yapma..."

Baran sesli bir şekilde ağlamaya başladı. "Çok yoruldum Ege." Burnunu çekti. "Sana hiç söylemedim." bir süre durdu. "Seni çok seviyorum sevgilim."

Gözlerimden yaşlar akarken hipnoz olmuş gibi hareket etmeden Baran'a bakıyordum. "Sen de beni seviyor musun?" diye sordu. "Seviyorum." dedim. Gülümseyip diğer ayağını da kaldırıp camdan sarkıttı. Camın pervazında oturmuş bana gülümsüyordu.

"Beni hiç bırakmayacaktın değil mi?" diye sordu. Kafamı hızlıca olumsuz anlamda salladım. "Bırakmayacağım." Sol elini bana doğru uzattı. Gülümsemesi hala yüzündeydi. "Gel sevgilim, biz buraya ait değiliz."

Cama doğru yürüdüm ve ben de bir ayağımı kaldırıp camdan sarkıttım. Telefonu elimden bırakıp diğer ayağımı da kaldırdım. Baran'a baktığımda telefonu elinden bırakmış, tutmak ister gibi bir elini de bana doğru uzatmıştı. Ben de aynı şekilde ona doğru elimi uzattım.

Birbirimize gülümserken artık zamanı gelmiş gibi ikimiz de aynı anda kendimizi boşluğa bıraktık. Hissettiğim son şey yüzüme çarpan sert ve soğuk havaydı.

le pouvoir de l'amour [b•b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin