Gözlerini açtığında havanın aydınlanmış olduğunu gördü. Yatağının yanında duran komodinin üzerindeki telefonunu aldı. Kurduğu alarmdan 15 dakika önce uyanmıştı. Telefonu tekrar komodinin üzerine bırakıp yattığı yerden bakışlarını hafifçe görünen gökyüzüne çevirdi. Mavi gökyüzüne her baktığında huzuru buluyordu ama ayna karşısında kendi gözlerine baktığında aynı huzuru bulamıyordu. Çünkü o mavi gözler gökyüzünün mavisi kadar güzel parlamıyordu.
On dakika sonra yatağından isteksizce kalktı. Lavaboya doğru yürüdü. Aynanın karşısına geçtiğinde gördüğü görüntüyle yüzünü buruşturdu. Ne olmuştu böyle? Mavi gözlerinde belirgin bir kızarıklık vardı. Gözlerinin feri gitmiş, uyuyamamaktan gözlerinin altı hafif morarmış ve çökmüştü. Siyah saçları iyice uzamış ve uzun zamandır yatağının dışına adım atmadığı için yağlanmıştı. Dudakları kurumuş olmasına rağmen pembeliğini hala kaybetmemişti. İyice zayıflamış, yanakları çökmüştü. Sadece yüzünü yıkamasının çare olmayacağını anlamıştı.
Üzerindeki kıyafetlerden kurtulup duşakabine döndü. Kapalı olan kapıyı iki yana açıp içeri girdi. Suyu ayarlayıp duş başlığını ortaladı. Ilık suyun altında birkaç dakika durdu. Duvara montelenmiş olan raftan naneli şampuanını aldı ve eline sıktı. Diğer eline de biraz bulaştırıp ellerini saçlarına çıkardı. Suyun altından çekilip saçlarını iyice köpükledi. Daha sonra tekrar suyun altına girip köpüklerden kurtuldu. Kenarda duran mavi lifi alıp çilek kokulu duş jelinden biraz sıktı. Lifi bedenine yaklaştırıp boynundan başlayarak, duş jelini yavaşça vücudunun her yerine yaydı. Suyun altına girip iyice durulandı. Sıcak suyu tamamen kapatıp soğuk suyun altında biraz bekledi. Duşakabinin kapısını açıp dışarı adım attı. Askıda duran siyah bornozu alıp üzerine sardı. Beyaz çekmeceden saç kurutma makinasını alıp fişe taktı ve saçlarını kurutmaya başladı.
Tekrar aynanın karşısına geçti. Biraz daha toparlanmış görünüyordu, banyo iyi gelmişti. Gözaltlarındaki morluğu kapatmak adına annesinin fondötenlerinden birini aldı. İşaret parmağına bir damla sıktı. Sağ gözaltına sürdü ama ten farkından dolayı morluğu kapatmasına pek yardımcı olmamıştı. Parmağıyla biraz daha yedirdi. Diğer gözaltına da aynı işlemi uyguladı. Dişlerini fırçalayıp bulunduğu alanı terk etti.
Odasına girdiğinde, zaman kaybetmeden dolabının önüne geldi ve sağ kapağı açtı. Annesi lise gömleğini dünden ütülemişti. İyice kurulandıktan sonra bornozundan kurtuldu. Gömleği çıkardı ve altına atlet giymeden kollarından geçirdi. Altına gri bir boxer geçirdi. Dar siyah pantolonunu da beline oturtup çekmeceden bir çift çorap aldı.
Telefonu çalmaya başladığı sırada aynada kendine çeki düzen vermekle meşguldü. Telefonuna dönüp arayan kişiye baktı. Sezgin arıyordu.
"Hazır mısın? Çıkacağız birazdan."
"Hazırım, hazırım. Beş dakikaya orada olurum."
"Tamam kardeşim, görüşürüz."
Okula giderken herkesin evine aynı uzaklıkta olan çeşmenin önünde buluşuyorlardı. Önceden onu arayan kişi Baran olurdu. O buluşma yerine birlikte giderlerdi. Aklına gelen bu düşünceyi unutmaya çalıştı. Bugün üzülmek yoktu.
Üzerine siyah bir kot ceket geçirip son kez aynaya baktı, ona göre gayet iyi durumdaydı.
Apartmanın kapısını açtığı sırada aynı anda karşı apartmanın da kapısı açıldı. Çıkan kişi Baran'dı. Her zamanki gibi uykuluydu ve saçları 'yataktan yeni çıktım' der gibi dağınıktı. Baran karşısında Ege'yi görünce birkaç saniye baktı ve daha sonra kafasını çevirip yürümeye başladı. Ege birkaç saniye arkasından baktı. Daha sonra buluşma yerine doğru yürümeye başladı.