19

6.4K 402 184
                                    

Sezgin kahvesinden bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Lan bu nasıl kahve?" Ağzındaki tuzlu kahveyi yutar yutmaz önündeki suyu alıp tek dikişte bitirdi.

"Kanka valla bizimkiler güzel olmuş." Caner küçük beyaz fincandan bir yudum alıp geri tabağa bıraktı.

"Yavrum o sana özel." diyerek Sezgin'e göz kırptı Burak. "Ön prova." diyerek güldü.

Burak'ın gülüşüne Sezgin hariç diğer arkadaşlarının gülüşleri de eşlik etti. "Çok mu komik lan? Kalk bana başka kahve yap."

Sezgin'in gözlerine bakıp nispet yapar gibi kahvesinden bir yudum aldı. "Kahve bitti gülüm. Şansına küs."

Sezgin ayağa kalkıp Burak'ın oturduğu koltuğa gitti. Burak önce korkuyla kaçmaya çalışsa da Sezgin buna izin vermeyip elindeki kahveyi aldı. "Höpürdetiyor bir de yavşak."

Burak, Sezgin'in dediğine güldü. "Haşin erkeğim." Arkadaşları bu ikilinin birbirilerine sataşmasından büyük keyif alıyordu.

Ege, ikilinin arasında olan duyguyu hissediyordu. Henüz kimseye bir şey söylemese de bundan emindi. Ege'nin telefonu çalmaya başlayınca gözler onun üzerine döndü. Arayan Baran'dı. Arkadaşlarının yanında rahat konuşamayacağı için telefonu açmadı.

"Ege.." diye lafa girdi Sezgin. "Geçen gün söylediğin şey gerçek miydi?" Ege, Sezgin'in 'şey' kelimesinden neyi sormak istediğini anlamıştı.

Kafasını olumlu anlamda salladı. "Gerçekti." Telefonu tekrar çaldı fakat bu sefer meşgule atıp onu sonra arayacağına dair kısa bir mesaj attı.

Atakan kahvesini bitirip ters çevirdi. "Neden bize söylemedin?"

"Nasıl tepki vereceğinizi bilemedim."

"Ne olursa olsun birbirimizin yanında olacağız diye söz vermemiş miydik?"

"Öyle ama bilemedim." Ege, gözlerini arkadaş grubunda gezdirdi. "Benimle bir daha konuşmazsınız diye düşündüm."

Burak Sezgin'in bitmiş kahvesini ters çevirip arkadaşına döndü. "Salak salak konuşma oğlum. Kime ne senin aşkından?" diğer üçlü de Burak'ın dediğine katılır gibi mırıldandı.

"Baran'la aranız nasıl şu an?"

Ege söylemekle söylememek arasında kaldı. Söylese ne olacaktı ki? Zaten arkadaşları her şeyi biliyordu artık. "Beni sevmeyi deneyeceğini söyledi. Konuşuyoruz şu an."

Atakan 'sevmeyi denemek' kısmıyla dalga geçmek için ağzını açmıştı fakat konunun hassaslığından dolayı açtığı ağzını konuşamadan geri kapattı.

"Biz senin hep yanındayız kardeşim." dedi Sezgin.

"Evet, kardeşiz lan biz." diyerek ayağa kalktı Caner. Ege'nin yanına gelip onu da kaldırarak sıkıca sarıldı.

Burak kendisiyle birlikte Sezgin'i ve Atakanı da kolundan tutup kaldırdı. "Grup sarılması."

Beş arkadaş birbirlerine yuvarlak oluşturacak şekilde sarıldı. Dağıldıktan sonra Sezgin bozulan saçlarını düzeltti. "Kaç yaşına geldik hala parlayan yıldızlar takımı modundan çıkamıyoruz."

Ege belki de yüzüncü defa çalan telefonuna baktı. Baran sekiz defa aramış iki de mesaj atmıştı.

'Aç şu telefonu.'

'Neredesin sen?'

Ege, Baran'ı aramak için arkadaşlarının bulunduğu odadan çıkıp boş bir odaya girdi. Baran'ı arayıp telefonu kulağına götürdü. Telefon ilk çalışta açıldı.

"Niye açmıyorsun lan telefonu?" Baran'ın sinirli olduğu her halinden belli olan ses tonu Ege'yi korkutmuştu.

"Bir şey mi oldu?"

"Neredesin sen?"

"Buraklardayız. Ne oldu?"

"Kim var?"

"Bizim çocuklar. Neden bu kadar soru soruyorsun?" Baran'ın kıskanç halleri ilk başta hoşuna gitse de bazen sınırları aşıyordu.

"Kaç tane koltuk var?"

Ege, bu soruya anlam veremeyip kaşlarını çattı. "Ne yapacaksın kaç tane koltuk olduğunu?"

"Ege, onlarla aynı koltuğa bile oturma." Baran bir süre sessiz kaldı. Sinirle burnunu çekti. "Dokunmasınlar sana."

Ege sinirlenmeye başlamıştı. "Ne saçmalıyorsun Baran? İyice yeminli rahibe yapacaksın beni."

Baran sinirli bir şekilde homurdandı. "Lan şaka yapma bana." sesindeki siniri birden sildi. "Sen en iyisi eve gel bebeğim."

"Gelemem."

"Neden gelemezsin?" Sesine, o sinir geri gelmişti.

Ege yutkundu. "Daha yeni geldik. Oturacağız birkaç saat daha."

Baran bir şey demedi. "Dediklerimi yapacak mısın?" diye sordu pes ederek.

Ege bir süre düşündü. Tamam diyerek onu rahatlatacaktı. Dokunsa bile nereden haberi olacaktı ki? "Yapacağım."

Baran güldü. Normal bir gülüş değildi bu. "Tamam." Ege bir şey diyemeden telefon kapandı. Ne olduğunu anlamayarak telefona bakakaldı. Bu konuyu daha sonra Baran'la konuşmaya karar verdi.

Ege içeri döndüğünde Burak, Sezgin'e fal bakıyordu. "Sana büyük ve kalın bir yol görünüyor."

Sezgin ciddi bir ifadeyle onu dinliyordu. "Ne yolu bu?"

"Bilmiyorum ki. Böyle 20-25 cm kadar var." Burak fincanı iyice gözlerine yaklaştırdı. "Dur bakayım." fincanı biraz çevirdi. "Ha bu yol falan değilmiş ya."

"Neymiş lan?"

"Böyle damarlı bir şey."

Atakan ve Caner gülmeye başladı. Sezgin de neye güldüklerini anlayıp fincanı Burak'ın elinden alıp kafasına sertçe vurdu. "Ben de dinliyorum bir de. Hata bende zaten. Bu herifte ciddiyet ne gezer?"

Burak eliyle acıyan kafasını tuttu. "20-25 cm kısmı doğruydu ama." diyerek güldü.

Ege'de onların gülmesine eşlik ederken telefonuna bir mesaj geldi.

Baran
Çok kötüyüm, sana ihtiyacım var. Lütfen gel.



eyşan mısın be...

le pouvoir de l'amour [b•b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin