"Tanrı aşkına Chanyeol!"
"Tamam, özür dilerim. Yanımda bir göz bandı getirmeliydim."
Kendi kendine mırıldanıyor ve tahminimce Ah Ri'yi diğer tarafına geçiriyor. Çünkü gözlerimi kapattığı elini diğeriyle değiştiriyor. "Neden böyle şeylere kalkıştığını anlamıyorum sevgilim."
Tutunduğum kolundan hissedebiliyorum gerildiğini. Kıkırdıyorum ve tereddütle attığım adımlara bir yenisini daha ekliyorum. "Chanyeol biz neredeyse iki buçuk yıldır birlikteyiz ve sen hala senin için kullandığım sıfatlara şaşırıyorsun."
"Bu benim suçum değil."
"Bu bir suç değil hayatım. Sadece çok-"
"Adımına dikkat et.
"Balım daha çok mu var gideceğimiz yere?"
"Kes şunu. İnadına yapıyorsun."
"Ama-"
"He Ran?"
"Efendim sevgilim."
"Sana kes şunu dedim."
"Tamam. Yüz ifadeni göremediğim için o kadar da zevkli değildi zaten."
"Ha-ha çok komik."
"B-" Ayağımı çarptığım için cümlem küçük bir çığlıkla sonlanıyor. "Ups! Önünde basamak var. Söylemeyi unutmuşum."
"Bilerek yaptın!" Dişlerimin arasından tısladığımda küçük bir gülüş bırakıyor havaya. Sonra da gözlerimdeki eline omzuma konanı da ekleniyor ve durduruyor beni. "Hazır mısın?"
"Hadi artık Chanyeol." Yerimde kıpırdanıyorum ve kendime görüş alanı açabilmek adına parmaklarını çekiştiriyorum. Hedefime ulaşınca da yüzüme bir gülümseme yayılıyor. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp aydınlığa uyum sağlamaya çalışıyorum. O sırada da Chanyeol beni göğsüne çekiyor ve omuzlarımın üzerinden sarılıyor bana. "Bu ne Chanyeol?"
Beni yanıtlayan küçük kızımız oluyor.
"Bu bir araba anne. Hiç bir şey bilmiyorsun sen de."
"Hah! Biliyorum bunun bir araba olduğunu küçük hanım." Boynuma sarılı kolların izin verdiği kadarıyla Ah Ri'ye dönüyorum. Kaşlarım hafif çatık.
"O zaman neden soruyorsun? Bana bildiğim şeyleri sorunca kızıyorsun."
"Sen daha iki yaşındasın!"
"Hayır, ben bu kadar yaşındayım!" Elini havaya kaldırıyor ve küçük parmaklarını bana göstererek gülümsüyor. Kendinden emin. Onun bu halini görünce daha fazla sinirli kalamıyorum ve o küçük parmaklara kocaman öpücükler konduruyorum. Kıkırdıyor.
"Hanımlar! Süprizim konusunda bir yorum alabilir miyim artık?"
Chanyeol'ün asılmış yüzüne bakıyorum kısacık ve arabaya biraz daha yaklaşıyorum. "Harika da..."
"Da?"
"Nereden buldun sen bu kadar parayı Yeol? Banka falan mı soydun?"
"Zaten birikmişim vardı. Motoru da satınca-"
"Motorunu mu sattın?!" Gözlerim kocaman. Ama bu şaşkınlığım onu çok ilgilendirmiyormuş gibi Ah Ri'yi kucağına alarak benimle ilgilenmiyor. "Neden böyle bir şey yaptın?"
"Çünkü babam beni gezmeye götürmek istiyormuş. Hep gezecekmiş benimle." Kollarını Chanyeol'ün boynuna sarıp kocaman da öpüyor yanağını kızımız. Ben ise hala karmaşık duygular içerisindeyim.
"E artık tam bir aile olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bebeğim anneye anatarları ver hadi."
"Bende kalsa olmaz mı baba?"
"Sana daha güzelini alacağım."
"Pembe olanını mı?"
"Evet. Pembe olanı."
Bunun üzerine kızımız küçücük ellerine sığdırmaya çalıştığı anahtarı bana uzatıyor. Söylenerek alıyorum. Chanyeol'ün motorunu satmasından hala memnun değilim. Avucuma aldığım anahlatara iç çekerek baktığımda anahtarlık olarak düşündüğüm şeyin ince bir zincire takılmış yüzük olduğunu görüyorum.
Bir an için dünya duruyor.
Beklediğim bir geleceğin bu kadar beklenmedik olacağını hayal edemiyorum çünkü.
Kalp atışlarım kulaklarımı uğuldatıyor.
"He Ran?"
"Hıh?"
"Nefes al." Gözlerimi kırpıştırıp bana gülümseyen ikiliye bakıyorum. "Ağlıyor musun?"
"Hayır."
"Baba annem yalan söylüyor."
"Evet güzelim. Ona ne ceza versek ki?"
"Chanyeol bu ne?"
"Of anne bu gün hep saçma konuşuyorsun." Benim yerime Chanyeol uyarıyor bu sefer onu. Ah Ri onu usulca onaylayıp benden özür diliyor ama ben sanki transtayım.
"Ee? Evlenecek misin benimle?"
"Anne evet de!"
Burnumu çekip ikiliye sıkıca sarılıyorum. "Bu evet demek mi?"
"Hayır. Hiç romantik olmadı bu. Daha güzel teklif edersen kabul ederim."
"Ne yaparsam yapayım yeterince iyi olmayacaktı."
"Şansını deneseydin."
"Prenses sen yeni arabamızı bir incele bakalım. Senin için sürprizler hazırladım." Ah Ri'nin koşarak küçük bedenini metal yığınına taşımasını izliyorum. Hemen sonra da yanaklarımı kurulayarak Chanyeol'e dönüyorum. Yüzümü avuçluyor ve burnuma bir öpücük konduruyor.
"Evlensene benimle."
Kıkırdıyorum. "Sen daha romantik bir adamdın. Ne oldu sana?"
"Üç senedir şu anı bekliyorum. Sabrederek yeterince romantik hareket ettim."
Huysuz yüz hatlarını incelerken söylediği birkaç şeyi kaçırıyorum. Sonunda cevap bekler gibi yüzüme baktığında kendimi toparlıyorum. "Efendim?"
"Beni dinlemiyor musun sen?"
"Sana dalmışım." Gülümsüyorum. Cevabım öfkesini anında söndürüyor ve dudaklarıma çok hafif, hayalet bir buse bırakıyor. "Artık evet dediğin benim de seni öptüğüm kısma geçebilir miyiz?"
O kadar yakınımdaki konuşurken dudakları benimkilere sürtünüyor. Bu huylanmama sebep olsa da geri çekilmiyorum. "Evet o zaman."
Rahatlarmış gibi soluduğunda sırıtmaya başlıyorum. Gülüşümden öpüyor beni. Sıkıca sarılıyorum ona. "Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum güzelim." Yavaşça ayrıldığımızda kızımız sanki hissetmiş gibi ellerini cama yapıştırıp Chanyeol'ü çağırıyor. Sürprizini bulamamış. Kolunu omzuma atarak beni de kendiyle birlikte yürümeye zorluyor.
"Sanki biraz büyük bir tercih yapmışsın araba konusunda."
"E kalabalık bir aile olacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F A L L I N G | Park Chanyeol
FanfictionŞşt! Sessiz ol. O... Uyuyor. *** Angst değil.