"Şu yaptığın harika tarçınlı kekten yap ve ona kahve içmeye git."
"Dün ona çok sert çıkıştım Dae. Beni görmek isteyeceğini sanmıyorum." Duyduğum sıkıntı sesimden anlaşılıyor. Karşı taraftan Jongdae'nin iç çektiğini duyuyorum. Sabır diler gibi bir ses tonuyla yeniden konuşuyor: "He Ran ona durumu açıklaman gerekiyor. Anlattığın kadar nazik biriyse büyük ihtimalle kendini kötü hissediyordur."
"Daha çok tuhaf biri olduğumu düşünüyor olmalı."
"İlk ve büyük ihtimalle de tek komşun güzelim. Herhangi bir yardıma ihtiyacın olduğunda ona gidebilirsin. O yüzden lütfen daha fazla üsteleme ve şu lanet olası keki yap!"
Yükselen sesi Ah Ri'nin oyuncağındaki dikkatini üzerime çekerken uyarıyorum onu: "Şşt! Telefon hoparlörde. Düzgün konuş."
"Ah Ri kelimelerin anlamını kavrayabilecek yaşta değil He Ran." Kızımız kendinden basettiğimizi anlamış gibi yanındaki telefona uzanıyor ve sesler çıkarıyor. "Sana daha önce de onun anlayabildiğini söyledim."
"Her neyse. Kalk ve kek pişir. Benim de artık kapatmam gerekiyor."
"Tamam." Sesim hoşnutsuz. Jongdae'de bunu anlayıp daha yumuşak bir tonda yeniden konuşuyor: "Kimseyle konuşmak istemediğini biliyorum ama kendini daha fazla soyutlayamazsın."
Senden öncesini, sessiz günlerimi hatırlatıyor bana her kelime.
Yalnızlıktan hoşlanmadığımı düşünüyorum yine.
"Haklısın. Yarın buraya uğrayabilirsen gel. Ah Ri seni özledi."
"Sen özlemiş olmayasın?"
"Jongdae!"
"Tamam, tamam. Bana kekinden birkaç dilim ayırırsan gelirim."
"Kocaman bir kalıp da senin için pişireceğim. Görüşürüz."
Gülümseyerek telefonu kapatıyorum. "Bebeğim?" Kaşlarımı kaldırarak kızımıza yaklaşıyorum ve bana uzanan kollarını tutarak kucağıma tırmanmasına izin veriyorum. "Hadi bakalım. Chanyeol amca için kek yapalım."
***
"Güzel görünüyor değil mi?" Keke doğru uzanan minik elin sahibi anlaşılan benimle aynı fikirde. Gülümsüyorum bu şirin haline ve saate bakıyorum. Sekizi biraz geçiyor. "Hadi gidelim artık."
Dikkatli davranarak tabağı elime alıyorum ve kendimi sakinleştirmeye çalışarak karşı eve ilerliyorum. "Tamam, benim için zile basabilir misin güzelim? Hım? Hayır mı?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp zili nasıl çalacağımı düşünüyorum. Hemen sonra boşverip ayağımla birkaç kez, yavaş olmaya özen göstererek, vuruyorum kapıya. Büyüyen minik kızımızın git gide ağırlaşan bedeni kolumu ağrıtmaya başlıyor yavaştan. Şikayet edeceğim sırada ise kapı aralanıyor. Chanyeol iri gözleriyle bize bakıyor. "H-he Ran?"
"Merhaba. Müsaitsin değil mi?"
"Tabi ki. İçeri gelin lütfen." Elimdeki keki ona uzatıyorum. İlk başta şaşkınca yüzüme bakıyor ama kendini toparlayıp tabağı alıyor. Ayakkabılarımdan kurtulup içeri adımlıyorum. Bizimkinin yanında daha sade kalan ev sanki.. Daha geniş görünüyor.
Etrafı izlemeye bir son verip büyük bir heyecanla çırpınan bebeğimizi yukarı kaldırıyorum. "Çok mu mutlu oldun sen? Anneyi görmekten sıkıldın mı yoksa? Ondan mı bu mutluluğun?"
Karnına sarılmış ellerimi tutuyor minik parmaklarıyla. Keyfi yerinde. Kocaman gülümsüyor bana. Şımardığını belirten bağrışları da eksik kalmıyor tabi. "Otur lütfen. Rahatına bak."
Gülümseyerek gösterdiği yere oturuyorum ve etrafa saldıran bebeğimizi sakinleştirmeye çalışıyorum. Evi keşfetmekte çok istekli.
Gergince ayakta dikilen bedende gezdiriyorum ben de kısaca bakışlarımı. Gergin görünüyor. Bu içime bir huzursuzluk ekiyor. "Müsait olduğuna emin misin Chanyeol?"
"E-evet, evet. Sadece şaşırdım. Dünden sonra... Geleceğini düşünmemiştim." Jongdae'nin söylediği gibi kendini suşladığını anlıyorum yüzünden. Sıcak bir ifadeyle gözlerine bakıyorum. "Üzgünüm dün sana sert çıkıştım. Nereden bilecektin ki?"
"Burnumu sokmamalıydım." Anlayışlı ifadesiyle bize doğru adımlıyor. Konuşmak yerine gülümsüyorum yine. Ah Ri'ye uzanıyor. Kızımız onun kucağına gitmekte kararlı. Sesimi çıkaramıyorum o yüzden.
İkili kahkaha dolu bir diyaloğa giriyor. İçime yayılan garip duygulara sebep oluyor bu görüntü. Sanırım... Seni özlüyorum.
Belki de... Kızımızın ihtiyacı olan bu adamda vardır sevgilim?
Belki benim için de iyi bir arkadaş olur?
"Chanyeol?"
"Efendim?"
"Temiz battaniye ya da çarşaf gibi bir şey var mı? Yere sersek ve onun üzerinde oynamaya devam etseniz? Onu uzun süre kucağında tutamazsın."
Yanlarına yaklaşıp kızımızın saçları arasında dolaştırıyorum parmaklarımı. Hep olduğu gibi heyecenalı. Ellerini çırpıyor. "Benim güzel kızım gün geçtikçe büyüyor değil mi?"
Parmağımı yakalıyor ve dudaklarına götürüyor. Kıkırdıyorum ve kokulu yanağına küçük bir öpücük bırakıyorum. "Anneler yenmez Ah Ri."
Odağımı Chanyeol'e çeviriyorum. Bakışlarımız buluştuğunda boğazını temizliyor ve gözlerini kırpıştırıyor. O zaman fark ediyorum.
Kirpikleri uzun. Seninkilerin aksine...
"B-ben battaniye getireyim." Kucağıma bıraktığı bebeğimizi büyük bir hevesle alıyorum. O koridorda kaybolurken ben de mutfak olduğunu düşündüğüm yere ilerliyorum. Ah Ri'yi sağ tarafıma sabitleyip ısıtıcıya su koyuyorum. Sakınca görmediğim için de çekmeceleri karıştırarak bir bıçak arıyorum. O sırada Chanyeol'ün bana sesleniyor. Bunun üzerine keki boş verip içeri geçiyorum.
"Hangisi daha iyi olur?"
"Fark etmez. Ser birini."
Dudağını sarkıtıyor ve kararsızca bana bakmaya devam ediyor. Bu aksak hareketleri beni yeniden güldürüyor. Sol elindekine uzanıp alıyorum ve tek elimle imkanı olduğunca sermeye çalışıyorum. Onun da yardımıyla kızımızı yere bıraktığımda yukarı bakmaktan hoşlanmayıp ters dönüyor. Ben hayran hayran onu izlerken Chanyeol'ün de bana baktığını hissediyorum.
"Ne kadar oldu?"
"Efendim?"
"Ah Ri. Kaç aylık?" Sorusu üzerine kısa bir süre düşünüyorum.
Sen gideli ne kadar oldu?
"Altıncı ayı bitmek üzere."
"Çok hızlı büyüyor olmalı." Yerde bağdaş kurup kızımızın parmaklarıyla oynamasına izin veriyor. "Öyle." diyerek onu onaylıyorum.
"İlk başlarda çok fazla ağlıyordu. Büyüdükçe daha sakin bir yapı kazandı sanırım. Sesini artık daha az duyuyorum."
"Rahatsızlık vermiş olmalıyız. Üzgünüm." Mahcup sesim onu panikletiyor. "Hayır, hayır. O yüzden söylemedim. Aslına bakarsan sizi ziyarete gelmeyi düşündüm ama rahatsız olabileceğinizden korktum."
"Bizi istediğin zaman ziyaret edebilirsin Chanyeol. Ah Ri doğduğundan beri çok sosyalleşemiyor. Onun için üzülüyorum. Yeni bir yüz onun için çok iyi olur."
Kocaman gülümsüyor bana. Gözlerinin içi parıl parıl.
Farkında olmadan seninkiyle karşılatırıyor zihnim. Bunu yapmam yanlış ama yanında canlanıveriyorsun işte.
Hoş değil.
Senin gülüşün neden daha soluk duruyor onunkinin yanında sevgilim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F A L L I N G | Park Chanyeol
FanfictionŞşt! Sessiz ol. O... Uyuyor. *** Angst değil.