"Ah Ri! Hayır. Onu yiyemezsin."
Bu gün kızımızın huysuzluğu üzerinde.
Sürekli bir şeyleri fırlatıyor, olur olmadık şeylere ağlıyor. Bu durumun normal olmadığının farkına varmak beni endişelendiriyor. Annemi arıyorum ve ona durumu anlatıyorum.
"Torunum büyüyor. Diş çıkaracak yakında. Normal böyle davranması kızım." Diyerek beni rahatlatıyor ve en kısa zamanda onları görmeye gitmemiz gerektiğini söylüyor. Tamam desem bile o uzun yolu Ah Ri ile gitmeyi gözüm yemiyor. Daha sonraya iteliyorum bu ziyareti.
Kapı zilinin çalmasıyla dua ediyorum. Lütfen gelen Chanyeol olsun.
Çünkü biraz daha bebeğimizle yalnız kalırsam sinirlerime hakim olamayacağımı hissediyorum. Kapıyı aralarken bir yandan da saçımı çekiştiren ellerden kurtulmaya çalışıyorum. Öfkeden gözlerim yaşarmış.
Beklediğim uzun bedenin aksine kapıyı çalan Baekhyun. Bizim bu sarmaş dolaş halimiz onu güldürüyor ve bana yardımcı olmak adına küçüğümüzün ellerini tutuyor. Birkaç tutam saçım parmaklarında kalıyor Ah Ri'nin. Dudağımı dişleyip Baekhyun'a teşekkür ediyorum. Sonra da arka tarafa bakıyorum. "Chanyeol yok mu?"
"O evde bir şeylerle uğraşıyor. Buraya gelmeme izin vermediği için sıvıştım."
"Hayatımı kurtardın Baekhyun. Gel içeri."
Ah Ri'yi onun kucağına bırakırken kenara çekiliyorum ve salona geçişini izliyorum. Yere çökmeden önce yeniden kıkırdıyor. "Savaş çıkmış burada."
"Hiç sorma! Cinnet geçirmek üzereydim!" Sesim bariz öfkeli. Bu sinirime sebep olan küçük beden ise az öncenin aksine son derece keyifli Baekhyun'u görmekten. Benim saçlarımı çekiştirmek için kullandığı parmaklar onunkilerde yumuşak bir gezintiye çıkıyor.
"Bu güzellik nasıl cinnet geçirtebilir sana? Şuna bak." Yanağına kocaman bir öpücük konduruyor. Gözlerimi deviriyorum. "Onun zulmü bir bana."
Baekhyun yeniden kıkırdıyor ve yerden aldığı rastgele bir oyuncağı Ah Ri'nin dikkatini çekebilecek bir şekilde hareket ettiriyor. Soluklanmak adına balkona çıkıyorum. Biraz sakinleştikten sonra yeniden yanlarına gidiyorum. "Bir şeyler ister misin? Aç mısın?"
Düşünceli suratına bakarak vereceği cevabı bekliyorum ama o daha söze başlayamadan zil çalıyor yine. Baekhyun'un keyifli yüz ifadesini korku sarıyor. "Chanyeol sorarsa ben yokum. Kaçtı de!"
Paniğine gülüyorum ve kapıyı açıyorum. Chanyeol öfkeli görünüyor. "Nerede o?"
"Kim?"
"Baekhyun." İçeri adımlamak için hamle yapıyor ama elimi göğsüne yerleştirince duraksıyor. Beklemediğim bu temas kalbimi hızlandırıyor. "Ona kızmayacağına söz verirsen seni içeri alırım."
"Çalışacağız diye geldi, ilk fırsatta buraya kaçıyor. Tabi ki ona kızacağım." Gölgesi kalmış çatık kaşlarına gülümeyerek bakıyorum. Sinirli davranmaya çalışsa bile sevimli duruyor daha çok. Onu biraz daha sakinleştirmek için söze girmeye kalkıyorum ama hemen köşede kucağında Ah Ri ile Baekhyun belirince tüm çabam uçup gidiyor. Chanyeol omuzlarımdan tutarak beni hafifçe geri itiyor ve "İzninle," diye mırıldanıyor.
Baekhyun'un çığlıklarına kızımızın gülücükleri karışıyor. Apar topar içeri koşuyorum. Ama beklediğimin aksine kurban Baekhyun değil Chanyeol oluyor. Salonun ortasına devrilen bedeni kızımızın ve Baekhyun'un onun vücudunda dolaşan parmakları... Komik görünüyor.
Kendimi tutamayıp kahkaha atmaya başladığımda Chanyeol'ün bana yönelen öfkesi daha çok güldürüyor beni. "He Ran! Gülmek yerine beni kurtarıyor olman gerekiyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F A L L I N G | Park Chanyeol
FanfictionŞşt! Sessiz ol. O... Uyuyor. *** Angst değil.