Göndermem gereken son maili de atıp saate bakıyorum. Gece yarısını biraz geçiyor. Parmak uçlarımla şakaklarımla baskı uyguluyorum. Bu biraz olsun baş ağrımı dindiriyor.
Biliyorsun bilgisayar ekranına çok uzun süre odaklanmak başımı ağrıtıyor.
Ayağa kalkıp geriniyorum ve uyuşuk adımlarımı bebeğimizin yanına, yatak odasına yönlendiriyorum. Tam o sırada dışarıdan yükselen ses beni endişelendiriyor. Ah Ri uyanırsa onu geri uyutmam zor olur çünkü.
Kapı deliğinden dışarıda olanları görmeye çalışıyorum. Sonunda beni şaşırtan beden eşiğin önüne yığılıyor. Ne olduğunu anlamadan kapıyı açıyorum. Sehun beliriyor Chanyeol'ün yanında.
"Neler oluyor?" Sesim fısıltı halinde çıkıyor. Sehun ise yardım diler gibi bana bakıyor. "Gece biraz takılalım dedik ama buraya dönemem gerekiyor diye tutturup durdu."
Sehun'un bahsettiği şeyden haberim olduğunu hatırlıyorum. Chanyeol gitmeden önce bana uğramış ve bu gece Ah Ri için şarkı söyleyemeyeceğini açıklamıştı. O zaman buna anlam veremesem bile hoşuma gitmişti bu davranışı.
"Tamam, sorun değil. Onu yatıralım." Zorlukla ayağa kalkmaya çalışan iri bedenin kolunu tutuyorum. Bana dönüyor bakışları anında. Gülüsüyorum kızarmış yanaklarına. Gözleri normalde olduğundan daha parlak sanki.
"Chanyeol hadi kalk bakalım."
Bir şeyler mırıldanıyor yüzüme bakarak ama anlayamıyorum. Koluna biraz daha asılıyorum. Sehun'un da yadımıyla sonunda kalkıyor. Arkamda açık bıraktığım kapıya kayıyor bakışları. "Ah Ri."
Kızımızın adı farklı bir tonda dökülüyor dudaklarından. "O çoktan uyudu Yeol."
Kurduğum cümle onun dikkatini yeniden üzerime topluyor. Gamzelerini göstererek gülümsemeye başladığında Sehun'a gitmesi için elimi sallıyorum.
"Ama-"
"Sorun değil. Ben hallederim. Git sen. İyi eğlenceler."
"Teşekkür ederim."
O merdivenlerden inmeye başladığında yeniden Chanyeol'e dönüyorum. "Hadi içeri girelim."
"Bir daha Yeol dersen gelirim." Pişkin sırıtışı beni de güldürüyor. "Ev soğuyor Chanyeol. Gel hadi."
"I-ıh." Sallanan bedenini dik tutmaya çalışarak dudaklarını birbirine bastırıyor. "Ah Ri'nin hasta olmasını istemeyiz değil mi?"
"Aaah. Doğru." Benden önce yürümeye başlıyor. Eşikte, ayakkabılarını çıkarırken tökezleyince gürültülü bir küfür kaçıyor ağzından. Hemen sonra da elleriyle ağzını kapatıyor. "Özür dilerim. Küfür etmek yoktu."
Yayık kelimelerine karşı kendimi toparlayamıyor ve kıkırdıyorum. "Yürü artık Chanyeol. Sessiz olmaya çalış."
Beni başıyla onaylayıp koca bedenini parmak ucunda salona taşıyor. O kadar komik duruyor ki oturup onu izlemek istiyorum. Sonunda koltuğun birine yığıldığında ben de usulca önünde duruyorum. Elini saçlarına götürüp dağıtıyor ve montunu çekiştiriyor.
"Sıcak."
Ona yardımcı olmak için rahatsızlık duyduğu kalın kumaşı çekiyorum. Biraz boğuşmanın ardından yüzüne tatmin olmuş bir ifade yayılıyor. "Şarkı söyleyecektim ben."
"Ah Ri çoktan uyudu Chanyeol."
"Bir tane söylesem?"
"Uyudu diyorum."
"Küçük bir tane. Hıh?"
"Çok mu istiyorsun?"
Gözlerini açık tutmaya çalışarak başını sallıyor. "Ama saat çoktan gece yarısını geçti." Bana inanmak istemiyor ve kolundaki saate bakıyor. Net görememiş olacak ki gözlerini kırpıştırıp bileğini yüzüne biraz daha yaklaştırıyor. İstediği netliği kazanamayınca ise pes ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F A L L I N G | Park Chanyeol
FanfictionŞşt! Sessiz ol. O... Uyuyor. *** Angst değil.