"Ne diyorsun sen?"
"Doktorlar öyle dedi, on sekizimden önce ve kalp hastalığım tedavi olmadığı için, çocuğumun olmaması gerekiyormuş."
Duvara dayanma ihtiyacı duydum.
"Ben önemli değilim, istesem de istemesem de bu çocuğu doğuracağım zaten." Dedi ama gözlerinin dolduğunu görmem içimi acıtmıştı.
"Enis'in iyi bir baba olacağından eminim ama Melodi'nin yakınlarında büyümesini istiyorum."
"Neden ki?" Dedim kollarımı bağdaştırarak.
"Anne tarafından hiç kimseyi tanımayacak, onu teyzesi olarak görmesini istiyorum."
"Ah be kızım..." dedim yüzümü kapatarak.
Çünkü, ben de ağlıyordum.
"Üzgünüm.." derken, burnunu çektiğini duydum.
Ellerimi yüzümden indirdim.
"Haftaya cinsiyetini öğreneceğiz."
Bunu derken benim de burnum akmaya başlamıştı.
"Ece gerçekten..."
"Hiç kimseye söylemeyeceksin, birine söyleme ihtiyacı duyduğum için sana söyledim."
"Hayır, bunu kabul etmiyorum."
Yüzü birden değişmişti.
"Buğra, güvenerek söyledim!"
Söylemek istemiyordum ama söylemek zorundaydım.
"Son..." cümle ağzımdan çıkmıyordu.
"Öldüğün gün öğrenirlerse herkes yıkılır," Dedim ona bulanık gözlerle bakmaya devam ederek. "Son günlerini güzel geçirmelisin."
"Önümde daha beş ay var, en azından biraz zaman geçsin." Dedi.
"Hangi doktor söyledi?"
"Annemin arkadaşı bir doktor vardı, o söyledi."
Uzun uzun ofladım.
"Gelecek ay söyleyeceğim, itiraz istemiyorum." Diyerek kapıyı açıp yatağıma(!) girdim.
Ertesi gün uyandığımda belim, kıçım her yerim tutulmuştu. Diğerleri hala uyuyordu.
Yüzümü yıkayıp geldiğimde Melodi'nin de uyandığını gördüm. Göbeğinde ve belinde dikişler, acıtıyor olacaktı ki hemen yüzü ekşimişti.
Tam ona dün olacakları anlatacağım sırada hemşire geldi.
"Herkese günaydın." Diyerek gülümsedi.
"Dünki olay yüzünden tekrar kusura bakmayın, tamamen bizim hatamız." Bunları derken, Melodi'nin kablolarıyla ilgileniyordu.
"Sanırım bir hafta sonra seni eve gönderebiliriz."
Melodi acı acı gülümsedi.
O sıra, telefonumun titrediğini fark ettim.
"Kanka, acil hastanenin çıkışına gel." Diye bir mesaj göndermişti Utku.
"Utku gelmiş, ben bir ona bakayım." Diyerek hızlıca çıkışa doğru ilerledim.
Utku, yanına geldiğimde gözlüklerini temizliyordu.
"Kanka dün olanlardan bahsetmene hiç gerek yok, Görkem bana gelip yeterince ağladı."
Tam bir şey diyeceğim sırada tekrar konuşmaya başladı.
"Görkem'in annesi Nilay'ın ifadesini göndermiş." Deyip iç cebinden bir kağıt çıkardı. Kağıdı ondan alıp baktım. Sesli bir şekilde okumaya başladım.
"Benim tek yapmak istediğim onun biraz kendinden geçmesini istememdi. Durumun bu derece kötü olacağını tahmin edemezdim. Dünkü olay da Akif'in bir salaklık yaptığını anladım. Asya'nın telefonunu iç çamaşırımın içine koymuştum ve kimse fark etmedi. Ben de onu kurtarmaya çalıştım." Okumamı bitirdiğimde sinirle kağıdı katlayıp cebime koydum.
"İki haftadır konuşmamış, daha yeni vermiş kanka ifadesini."
Parmaklarımla şakaklarıma masaj yaparken tekrar sinirden köpürmeye başladım.
"Bizim başımız neden özürlülerle çevrili?!" Diyerek gördüğüm ilk banka oturdum.
"Kanka atlatırız be." Diyerek bana sarıldı.
Sarılmasına karşılık vermedim çünkü kızgındım.
"Görmek istiyor musun?" Dedim benden ayrıldıktan sonra. Yanaklarının kızardığı çok belliydi ama neden kızardığını bilmiyordum.
"Yok kanka, taburcu olduğunda görüşürüz."
"E, peki madem."
"Ha bir de, Batuhan'ın selamı var, yarın okulda görüşürmüşsünüz."
"Tamam kanka." Diyerek hastaneye geri girdim. O da gitmişti.
Aradan bir saat kadar sonra Feyza hoca aramıştı.
"Efendim hocam?"
"Melodi nasıl? Okul bitişinde görmeye geleceğim."
"İyi hocam, bir hafta sonra taburcu olacak."
"Tamam canım, okula ne zaman dönüyorsunuz?"
"Ben yarın geliyorum, Melodi'nin yanında Elmas teyze olacak."
Vedalaşıp telefonu kapattığımda, Melodi'nin doktoru yanıma geldi. Çok ifadesiz bir yüzü vardı.
"Melodi hakkında konuşabilir miyiz Buğra Bey?"
Kafamı salladım. Ofisini gösterince arkasından ofisine girdim.
"Otur lütfen." Deyince hemen karşısındaki koltuğa oturdum.
"Melodi'nin tekrar yürümesi imkansız değil ancak seneler alacak."
Bunu duyduğuma sevinsem mi, üzülsem mi, bilememiştim.
"Aslında, söylemek istediğim bir şey daha var."
"Melodi'nin babası benim liseden arkadaşımdı. Daha sonra aramız bozuldu tabii. Nedeni de senin babanı kıskanmasıydı."
"Ne?" Dedim sahte bir gülümsemeyle.
Kafasını kaşıdı.
"Bak, seni uyarmak istedim. Melodi'nin babası çok tekin biri değil."
"Ne demek istiyorsunuz?" Dedim. "Babam başarılı olduğu için kıskanmış olabilir? Ne var ki bunda?"
"Peki, daha sonra karısının onu boşayıp senin babanla evlenmesi normal mi?" Dedi yüzünü ekşiterek.
"Çok sağolun, ben ilgilenirim." Diyerek oturduğum koltuktan kalktım.
"Dikkatli olmanı öneririm." Dese de, arkama bakmadan kafamı sallayarak oradan çıktım.
Kafam tamamen karışmıştı tabii. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.
Ama şimdilik bu konuyu düşünmemeliydim. Melodi iyileştiğinde onunla konuşurdum.
Düşüncelerime dalmış bir halde doktorun ofisinin önünde otururken omzumda bir el hissettim. Enis'indi.
"Buğra? İyi misin ciğerim?"
Kafamı kaldırıp ona baktım.
"İyiyim kanka, biraz fazla yorgunum sanırım."
"Sen dinlensene eve gidip? Biz bekleriz Melodi'yi."
"Kanka akşam Ali gelecekti, yarın sabah da Elmas teyze, bir kaç saat sonra kaçacağım yani. O zamana kadar biraz daha kalmak istiyorum yanında."
"Ece'yle bahçeye çıktılar."
"Ne? Niye haber vermedin? Başlarına bir şey gelirse? Koş, bakalım!" Diyerek ayaklandım.
"Kanka sakin ol, her yerde güvenlik var bir şey olmaz." Diyerek bana güldü.
"İyice paranoyak oldum lan." Diyerek ben de güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KEZ SARILSAK
Teen FictionHenüz 17 yaşındaydım,olayların göbeğine geldiğimde. Bir çok şeyi bilmiyordum,her şey çok basit geliyordu en başta. Basitti belki,o da Buğra sayesindeydi. Başta her şey çocukçaydı aslında,bir süre sonra fark ettik aslında ne kadar büyük bir şeyin iç...