YİRMİNCİ BÖLÜM

17 2 0
                                    

En sonunda, eve vardığımızda gece olmuştu ama kapıda elinde Kayra'yla annemi gördüm.
"Nerdesiniz siz?" Bir yandan da Kayra'nın gazını çıkartmaya çalışıyordu.
"Kızım, saat kaç farkında mısın sen?"
"Bi arasaydınız anlatırdık." Dedim anneme üzgün üzgün bakarak.
"Telefonum kırıldı!" Dedi bana bakarak.
Buğra derin bir nefes alıp anneme baktı.
"Pelin abla, Enis var ya, bizim arkadaş."
"Ee, bu sefer kimin annesine tecavüz edildi?"
Annem böyle deyince içimde bir şeyler kopmuş gibi hissetsem de, sustum.
"Enis'in kız arkadaşı annesi tarafından saldırıya uğradı, defalarca karnına vuruldu, bir kaç organında zedelenme var ve mosmor."
Buğra bunu çok ciddi bir ses tonu kullanarak söylemişti. O sıra annem, Kayra'yı bana uzatıp anlını sıvazlamaya başladı.
"Endişelendim, baban her ne kadar bir şey olmaz dese de."
"Seni anlıyorum, Pelin abla." Dedi Buğra mahçup bir şekilde.
O sıra Kayra'nın kokusu beni biraz rahatlatmış, yorgunluğumu hafifletmişti.
"Çocuğun gazı var,sev diye vermedim, yavrucuğum," Dedi annem gülümseyerek.
"Sen gaz çıkartmayı biliyormuşsun," dedi annem Buğra'ya bakarak. Hiç bir şey diyemedi.
"Kardeşinin gazını çıkart bakalım." Diyerek kucağımdan alıp Kayra'yı Buğra'ya uzattı.
Kardeşinin gazı. Kayra'nın Buğra'yla benimle olduğundan "daha çok kardeş" sayılmasını unutmuştum.
Salak mısın, aynı organdan çıktılar diye bi onun kardeşi sayılmaz ya!
Tabii. İç sesimle bayağıdır iletişimimiz kopuktu.
"İyi misin sen?" Dedi Buğra bana bakarak.
"Kayra'nın ikimizin kardeşi olduğunu hala tam sindiremiyorum."
O sıra annem çoktan gitmişti. Biz de oturma odasına geçip oturduk. Kayra'da Buğra'nın omzundaydı.
"Ben de sindiremiyorum." Kafamı sallayıp ona gülümsedim.
"Filmlerdeki gibi afilli sözler söyleyemem ama olan olmuş."
Düşününce, birden fazla "bebek" olayı olmuştu etrafımızda. Üçünü de olan olmuş, diye geçiştiriyorduk ama o bebekler bize bir şekilde katkı sağlıyordu.
Buğra haklıydı. Yapacak bir şey yoktu.
En sonunda yorgun argın Kayra'yı uyuttuktan sonra odama geçtim. Aylardır WhatsApp'a girmiyormuş gibi hissetsem de, bu gün hiç girmemiştim. Girip mesaj var mı diye bakarken, Akif'in mesaj attığını gördüm.

AKİF 17:54
Melodi selam, arkadaşlarınla beraber sizi yemeğe davet etmek istiyoruz, size de uygunsa. Bana haber ver müsait olduğunda.

Bütün arkadaşlarım mı?
Düşününce, son zamanlarda bir çok arkadaşım olmuştu. Eski arkadaşlarım çoktan bana yüz çevirmiş, konuşmaya bile tenezzül etmeseler de, şimdi bir çok arkadaşım vardı ve bana karşı hepsi samimiydiler.
Bunları daha sonra düşünürüm, deyip düşüncelerimi bir kenara bırakıp mesajı tekrar okudum. Bu niye çağırmıştı ki şimdi durup dururken? Kesin Nilay'ın bir parmağı falan olmalıydı.
Söyleyeceksin dimi?
İç sesim yine oyunlar oynuyordu.
Salak mısın? Şu davetiye olayını, Akif'e söyle!
Bu daha önce neden aklıma gelmedi diye düşünüp anlımı tokatladım. Azıcık film havasında olması için ona yemekte, herkesin ortasında söylemeliydim. Bunu yapmalıydım.

Neden olmasın, saat kaç gibi? Bana söylersin geliriz. 02:59

Bunları yazarken saat 3 olmuştu. Kıyafetlerimi değiştirip, kedilerimin bakımını yapıp uyudum.

Ertesi gün, yavruların bir tanesi yüzümü yalarken beni uyandırmayı başarmıştı. Saate baktığımda 8 olduğunu görsem de, geri uyuyamayıp balkona çıkmıştım. Kedilerin gelmemesi için arkamdan kapıyı çekip yere bağdaş kurarak oturdum. Bu aralar her şey garip geldiği gibi, bilmediğim bir şeyin içine sürükleniyor gibi hissediyordum kendimi. Asya'yı özlemiştim. Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Bu arada videom hala deli gibi yayılıyor, teyzeler bile facebooktan beni görüp tanımaya başlamışlardı.
"Acaba Selim'e tazminat davası açsam, para koparır mıyım?" Diye sesli bir biçimde düşünürken, Buğra'nın camının açık olduğunu gördüm. Balkonun hemen dibinde olduğu için kafamı uzatıp bakasım vardı.
Ölecek değilsin ya?
İç sesime ilk defa katılıyordum. Sabahın soğuğu içimi ürpertse de, ellerimi balkon demirine koyup cama uzandım. Bilgisayarın başında, koltukta uyuduğunu gördüğümde, bir saniye şok geçirsem de, kendimi toparlayıp balkondan çıktım. Saçlarımı toplayıp Buğra'nın kapısını sessizce açtım. Arkamdan yavrunun bir tanesi gelmişti ama neyseki sesi rahatsız etmiyordu.
Ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken,koltuğu yatağa doğru çekip bacaklarını yatağa koydum. Ayı gibi uyuduğu için uyanacağını pek düşünmesem de, koltuktan gövdesini kaldırmaya çalışırken uyandı.
"Napıyorsun lan?" Kollarımı ben çekmeden önce o geriye atmıştı.
"Napıyım oğlum, koltukta uyuduğunu görünce üzüldüm, dedim belki yatağa koyabilirim!"
Buğra kafasını kaşıyıp bana doğru baktı.
Anlamlı ve güzel şeyler söylemesini beklerken, sadece esneyip yatağına yatmıştı.
Ayı işte, ne olacak?
Üstüne yorganını örtüp odasından çıktım.
10da okula gidecektik ama saat daha 8di ve gram uykum da yoktu. Ben de, Asya'ya uzun ve güzel bir yazı yazmaya karar verdim.

BİR KEZ SARILSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin