ON DOKUZUNCU BÖLÜM

16 2 0
                                    

*Herkese merhaba. Normalde böyle bölüm aralarına yazı yazmayı seven birisi değilim ama size bir şeyler söylemek istedim. Okuduğunuz bütün bölümlerin gerçekle bir ilgisi yoktur,tersine benim hayal gücüme dayalı, bunu bilmeniz gerektiğini düşündüm. Bir de, uzun zamandır bölüm yayınlamadığım için bu bölümü biraz daha kısa tutup hızlı yayınlamak istiyorum. İyi okumalar :)*

Her ne kadar yol boyunca tekrar sinirlenmeye başlasam da, Aras'tan aldığım bir mesaj beni mutlu etmişti.

Aras 11:14
Bu hafta sonu taburcu olacağımı söylüyorlar. Bize gelmek ister misin?
Yani,taburcu olduktan sonra.

Aras'la buluşmanın bana biraz daha iyi geleceğini düşünürken, Buğra'nın sinirlendiğini biliyordum. Enis'in evine geldiğimizde, onu arayıp kapıyı açmasını söylemiştik. Kapıyı açmıştı ama gözleri kıpkırmızı ve yüzü de sapsarıydı. Buğra ona sıkıca sarıldıktan sonra omzuna elini attı ama Enis Buğra elini atar atmaz ağlamaya başladı. O kadar kötü bir ruh haline sahipti ki, ona baktıkça gözlerimin dolduğunu hissetmeye başlamıştım.
"Az mı zamanımı harcadım ben ona?" Dedi ama sesi sanki küflenmiş gibi çıkıyordu.
"Az mı teselli ettim bir şey yaşadığında?"
Aynı şekil sözleri devam ediyordu ama bür şekilde ikimiz bir şey yapıp neler olduğunu sormalıydık. Buğra'ya bakmıştım ama benimle bir salise bile göz teması kurmamıştı. Enis o kadar çok ağlıyordu ki, Buğra ona bakmayı kesse gidip camdan atlayacak gibi bir hali vardı.
En sonunda Enis susunca Buğra hemen Enis'i kafasının arkasından tutup yüzüne bakması için zorladı.
"Ne oldu lan? Düzgünce anlat."
Enis, ona hiç bir şey demeden bir süre boşluğa baktı.

Enis Sevmez
Doğum gününe ne alsam ki? Diye düşünüyordum Ece için. İki senedir ya buluşmalarımızda vermiştim hediyesini, ya da kargoyla yollamıştım. Normalde hep kendisi de bana bir şeyler yollamak ister, her hediyeme mutlaka küçük bir hediyeyle karşılık verirdi.
En sonunda gidip ablama danışmaya karar verdim. Kendisi nişanlıydı ve nişanlısının ona aldığı hediyelerden yola çıkarak bana tavsiye verebilir diye düşünmüştüm. Sonra, ona hem anlamlı hem de hoşuna gidecek bir hediye almaya karar verdim. Suç ve Ceza'yı okuduğunu ve çok sevdiğini biliyordum. Kitapçının yeni getirdiği kutulara bakarken, Suç ve Ceza kapaklı bir kutu görmüştüm. Hemen alıp içine sığdırabildiğim kadar güzel ve ince kitapları doldurmuştum. Büyük bir kutu olduğu için bir kaç tane de kalın kitap sığmıştı kutuya. Benim için pahalıya mâl olmuş olsa da, hiç bir şey onun kadar değerli değildi gözümde. Her şeyin olması gibi gittiğini düşünmem, Ece'ye ertesi gün hediyesini göndereceğim zaman bir telefon geldi. Özel numaralara her zaman telefonum açık olurdu çünkü açıp bir güzel söver, rahatlardım.
"Ne var lan a**** koyduğum?" Böyle dediğimde, karşıdaki adam bas bas bağırmaya başlamıştı. Telefonu tam kapatacağım sırada
"Senin yapamadığını ben yaptım," dedi. Böyle demesi beni hem sinirlendirmiş hem de meraklandırmış olsa da telefonu masaya koyup diğer diyeceği şeyi beklemeye başladım.
"Seninki hamile. Hem de benden."
Seninki mi? Ece'den bahsettiğini anlamam yarım saatimi almış olsa da bir şerefsizin sözüne inanamazdım.
"Hadi lan ordan, Ece'yi kıskanıyorsun dimi!" Bundan sonra da, ağıza alınmayacak küfürler etmiştim.
"Tamam dur, Ece'nin baş parmağındaki beni biliyorsun, değil mi?"
Anlımı tokatlayıp duruyordum, bir yandan yutkunuyor, bir yandan da iki senemi nasıl çöpe atmış olabileceğimi düşünmeye başlamıştım.
Bir süre sonra instagram'dan fake bir hesaptan bir fotoğraf geldi. Ece'nin eli olarak düşündüğüm elde bir hamilelik testi vardı ve çift çizgiydi.
"Shop yapmadığını nerden bileyim lan?"
"Git sor, kürtaj yaptıracak parası yok, haberin olsun."
Ece'nin abileri ve babası çok korumacıydı ve kızlarının hamile olduğunu öğrenseler, neler olacağını hayal bile edemiyordum.
Telefonu kapatıp defalarca Buğra'yı aramıştım ama açmamıştı.
Yastığa kafamı koymuştum ama bir saat bile uyuyamamıştım. En sonunda sabahın köründe kalkıp Ece'yi aradım. Uzun uzun dıtladıktan sonra telefonu açtı.
"Enis?" Dedi ama sesinden onu uyandırdığım bariz belliydi.
"Akşama doğru evine geleceğim."
"Ne? İyi misin sen? İçki falan mı içtin sabahın köründe, aşkım?"
"Hayır, seninle konuşmam gereken bir şey var."
"Tamam gel, kapatıyorum ama şimdi. Çok uykum var, seni seviyorum."
Deyip yüzüme kapatmıştı ama onun hamile olabileceğine o kadar çok inanmıştım ki, Buğra'yla birlikte cidden de onun yaşadığı şehre gidecektim. Onunla birlikte gitmeyi istememin sebebi de arabası olmasıydı.
Bunları kafama koyduğum yastığımda düşünürken, uykum düşüncelerimden daha ağır basmıştı.

BİR KEZ SARILSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin