''Kafayı mı yediniz siz?'' Diye bağırdım. Omuriliğim beynimde taklalar atıyordu.
''Olan oldu, biten bitti kızım. Bunu kabul etmek zorundasın.'' dedi adam.
''Demesi kolay tabi!''
Sonra da kapıyı çarptığım gibi yürüyerek evin yolunu tutmaya karar verdim. Yanımda beş kuruş param yok,ev 3 4 saat yürüme mesafesi uzaklıkta, havada kara bulutlar... Daha ne olsun! Hastane kapısının önünde koca bir araba görmüştüm, ama benim cici babanın(!) arabası değildi. İçinde biri vardı ama, ilk bakışta kim olduğunu anlayamamıştım. Dikkatli bakınca adının Buğra olduğunu öğrendiğim Japon beyi gördüm. Bayağı da kötü görünüyordu. Gidip camı tıklattım. İlk başta bakmasa da, daha sonra kafasını bana doğru çevirdi.
"Bir daha yukarı kaldıracak havamda değilim, saldırma lütfen."
Üşümüştüm ama belli etmemeye çalışıyordum.
"Bir şey olmuş belli, anlatmak ister misin?"
''Kimimsin de anlatayım?!''
''Cici kardeşinim.'' Dedim imalı imalı.
Daha sonra yan koltuğun kapısını açtı. Hiç düşünmeden bir mal gibi arabaya bindim. Başka ne yapacaktım, üşümüştüm de.
''Ee,anlatacak mısın?''
''İrem, yaklaşık 5 senedir konuşup görüştüğüm kız. Lösemiydi.'' Bir iç çekip ekledi. '' Bu aylarda bana çok ihtiyacı olduğunun farkındaydım, öyle güzel, öyle iyi yürekli bir kızdı ki... Ama ben, ona göstermem gereken ilgiyi gösteremedim be. Kollarımda öldü, kollarımda!
Uzun bir sessizlik.
Bir hamle yapıp ona sarıldım. Üzgün birinin ihtiyacı olan şeydi. Kendimden biliyordum. Hüngür hüngür ağlıyordu. Başı omzuma düşmüştü.
''Çok üzgünüm...''
"Ben de öyleyim.''
Ufak da olsa bir gülümseme belirdi yüzümde ayrıldığımızda. Göz yaşlarımaysa engel olamadım.
Bir süre kaldık öyle. Uyuya kalınca, üşüyor olsam da, üstüne ceketimi örttüm. Son bir kez daha bakıp arabadan çıktım. Bu söyledikleri yüreğimde bir sızıya sebep olmuştu. Hiç düşünmeden hastaneye tekrar girip annem ve cici babama bir kaç gün daha vermelerini istedim. Olayı kısaca anlatınca da adam sekreterini arayıp nikahı daha sonraya erteletti. Annemin gözlerinde eski sıcaklığı göremiyordum. Bu ağrıma gidiyordu.Ve bana karşı tahmin edilemeyecek kadar soğuktu.
''İlk önce şu oğluna git bir bak be adam! Umrunda değil.''
''Ben İrem'i istemiyordum zaten, ne gerek vardı ki?''
''Aman Melodi, bir kız için mi teselli edecek, abartma istersen kızım.''
''Sen de zaten bununla aynı kefedesin!''
İkinci kez kapıyı çarpıp hastane kapısının önüne gittim. Buğra'nın arabası yoktu. Bir yere gittiğini düşünerekten evin yolunu tuttum. Ki,tutmaya kalmadan yerde deri cekedimi gördüm. Dağlığın kenarında hem de! Buğra'nın bir delilik yapacağını tahmin ederek dağın zirvesine uzanan yolu takip ettim. Araba uçurumun dibinde, Buğra yere oturmuştu. Daha sonra kalktı, ne yapacağını anlamıştım.
''LAN DUR!''
''SAÇMALIYORSUN BAK ŞU AN!''
Acayip yükseklik korkum vardı ve Buğra'yı durdurmanın tek yolu onun yanına gitmekti. Hiç düşünmeden aptal gibi gittim. Bileğini tuttum.
''Buğra,gel gidelim hadi, bak iyi değilsin lütfen.''
''Ben iyiyim lan!''
Yavaştan nefes almakta zorlanmaya başlamış,gözlerim kızarmıştı.
''Buğra, lütfen..''
Bileğini sıktım.
''Hadi!''
Bir adım daha ileriye gitti.Ve ben belli olacak şekilde nefes alıp vermekte zorlanmaya başlamıştım. Hatırladığım son şey ise, Buğra'ydı.
Buğra Esen
Az önce İrem'in ölmesiyle kendimi kaybettim.Ve Melodi olmasaydı şu an yaşıyor olamayacaktım. Ama belki de, Melodi yaşamayacaktı. Çok korkuyordum. Ulan, bir kızın gözlerimin önünde ölmesine dayanamadığım gibi, başka kız da kollarımda ölecekti neredeyse! Dağın tepesinde intihar ederken, Melodi beni bileğimden yakaladı, azrailin beni yakalamasına bir adım kala kız muza döndü, sarardı soldu, Buğra buğra diye bağırıyor, en sonunda hızlı nefes alması kesilince kendime geldim. Kız yere yığılmıştı. Meğer aşırı derecede yükseklik korkusu varmış! Panik atak geçirip bayılmış!Kızı kucakladığım gibi arabaya bindirdim ve hastaneye götürdüm. Annesinin neredeyse umrunda değildi. Ama hafif de olsa endişeliydi. Tırnaklarımı yerken hemşire yanıma geldi. Ölmesinden korkuyordum.
''Buğra bey siz misiniz?''
''Heee,benim noldu?''
''Melodi hanım sizi soruyor, bir bakın isterseniz.''
''Tamam, Allah razı olsun,eyvallah.''
Parkur yapmış kadar olduktan sonra odayı çalıp içeriye girdim.
''İyi misin lan?''
"Eh, beni dinleseydin burda olmazdım."
''Tamam lan tamam, iyi misin şimdi?''
''İyiyim, iyiyim.''
''İyi öyleyse, ben çıkıyorum.''
''Bekle dur,''
''Ne var yine?''
-''Belki de o ceketi atmasaydın şu an yaşamıyor olacaktın.''
-''Teşekkür ederim, oldu mu?''
Melodi Kızıl
Bayıldığımda son gördüğüm Buğra olduğu yetmezmiş gibi, uyandığımda ilk aklıma gelen onun nasıl olduğuydu. Şans mı diyeyim, şanssızlık mı, karar veremedim. Sağ kolumda serum vardı.
''Kızım,iyi misin?"
"İyiyim." Dedim ifadesiz bir şekilde.
"Ben bir kardeşine bakayım iyiysen."
''Tamam anne,çıkabilirsin..''
''Pekala..''
Sonra da uyudum. Hastaneden çıkana dek.
Uyandığımda Buğra'nın babası beni karşıladı.
''Beni sevmediğini anlayabiliyorum ama, seni eve bırakmak zorundayım, eşyalarını toplaman için.''
''Senle uğraşacak halde değilim zaten."
Annemin beni bırakıp gitmesi,yüreğimde bir burukluğa sebep olmuştu.
Birşey demeden ayağa kalktım ve onu takip ettim.Bir saat sonra evdeydik.
Eşyalarımı toplamaya başladım.Bu evde bir çok anım vardı ve burada kalmak istiyordum.
Ama gitmeye mecburdum.
Odamda asılan fotoğraflara baktım;
Annem ben ve babam..
Çok mutlu gibi duruyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KEZ SARILSAK
Teen FictionHenüz 17 yaşındaydım,olayların göbeğine geldiğimde. Bir çok şeyi bilmiyordum,her şey çok basit geliyordu en başta. Basitti belki,o da Buğra sayesindeydi. Başta her şey çocukçaydı aslında,bir süre sonra fark ettik aslında ne kadar büyük bir şeyin iç...