5.BÖLÜM

1.4K 51 10
                                    



    Sessizce geçen 15 dakikalık yolculuğun ardından genç adam arabayı denizi gören yolun kenarına çekti. Yüzüğü nasıl vereceğini bilmese de bir şekilde bugün vermesi gerekiyordu. Kendisine şaşkınlıkla bakan kıza açıklama yaptı. 

"Seninle biraz konuşmak istiyorum."

Genç kız adamın amacını anlamasa da başını olumlu anlamda sallayıp arabadan indi. Yolun kenarındaki demirlere dayanıp gözlerini aşağıdaki denize dikti. Harun da kızın peşinden o da onun gibi demirlere dayandı. Eliyle cebini yoklayıp kızı kendisine çevirip ellerini tuttu.

"Biliyorum benimle isteyerek evlenmiyorsun. Benden korktuğunun da farkındayım. Ama korkmana gerek yok. Ben artık düzelmeye çalışıyorum. Sana asla kötü davranmayacağım içki de içmeyeceğim artık. Her ne kadar sen istemesen de bu evlilik ömür boyu sürecek. O yüzden içinde bir şey kalsın istemiyorum." 

Kızın tek elini bırakıp cebindeki yüzük kutusunu çıkardı. Tek elle açmakta biraz zorlansa da sonunda başarmış tektaşı kıza göstermişti. Genç kız karşısında gördüğü yüzüğe şaşkınlıkla bakakalmıştı. Bu adamdan hiç böyle bir şey beklemiyordu. Genç adam kızın şaşkınlığını görünce diğer elini de bırakıp kutudan yüzüğü çıkardı. Küçük ve narin eli avucuna alıp yüzük parmağına tektaşı geçirdi. İçinden avcunda kaybolan ele gülmeden de edemedi. Kızın elin kendi elinin yanında küçücük kalmıştı. Kıza fark ettirmeden yüzük taktığı parmağı okşayıp elini çekti. 

Genç kız sonunda üzerindeki şaşkınlığı atıp bakışlarını karşısındaki adama çevirdi. Yüzüne küçük  bir tebessüm yerleştirip "Teşekkür ederim ama almana gerek yoktu. Zahmet etmişsin" dedi. Harun kıza biraz bozulsa da ses etmeyip arabaya geçti. Kıza bir şey demeye hakkı yoktu. Kendisiyle istemeyerek evleniyordu.

Melek de adamın peşinden gidip arabaya bindi. Aklında da bin bir düşünce vardı. Demek ki bu adam gerçekten de değişmeye çalışıyordu. Bakarsın istemediği bu evlilikle çok mutlu olurdu. İnşallah dedi içinden. Mutsuz olup her gün ağlamaktansa bu adama deli gibi aşık olup mutlu bir hayat yaşamayı tercih ederdi. Ama kaderin onlara oynadığı oyundan ikisinin de haberi yoktu.

Sessiz geçen yolun sonunda Harun kızı evine bırakmış ve kendi evine geçmişti. Annesine durum güncellemesi yapması gerekiyordu. İlk olarak üzerindeki kıyafetlerden kurtulup rahat bir şeyler giydi. Daha sonra da mutfakta yemek hazırlayan annesinin yanına gitti. Yaşlı kadın oğlunu görünce yaptığı işi bırakıp hemen gitti sarıldı. Birkaç gün öncesine kadar oğlunu bu saatlerde asla evde göremezdi  o yüzden biraz duygulanmıştı. Bir yandan da kıza çok üzülüyordu. Oğlunun ne olacağı kesinlikle içkiyi bırakıp bırakmadığı belli değildi. Bu kızla oğlunu evlendirmek kesinlikle kıza eziyet olacaktı ama içindeki oğlunu seven bencil duygular bu durum karşısında sadece susmasını oğlundan tarafa olmasını sağlıyordu. Biraz daha sarılıp oğlundan ayrıldı. 

"Bugün ne yaptınız oğlum Melek kızımla?" 

Harun beklediği soru gelince sırıttı. "Anne Melek'in annesi kıza bir sürü ikram hazırlattı. O yüzden saat 5.30 gibi gittik kuyumcuya. Bir tane nişan yüzüğü bir tanede tektaş aldık" dedi. Kadın oğlunun dediği ilk cümleye takılsa da belli etmedi. O kadında kötü bir şeyler sezmişti zaten. Buna hiç şaşırmadı. Annesiyle biraz daha sohbet eden Harun bir süre sonra odasına çekildi. Kimseye belli etmek istemese de hem başı ağrıyor hem de elleri titriyordu. Bırakmak zor olacaktı ama asla pes etmek gibi bir düşüncesi yoktu. Bu yoldan geri dönemeyeceği için hem Melek hem de ailesi için dayanacaktı. 

Genç kız evine gelmiş yorgunlukla odasına atmıştı kendini. Akşam yemeği hazırlayacak gücü kalmamıştı bugün. O yüzden yaptığı hamur işlerinden yemek daha cazip görünmüştü gözüne. Üzerindeki elbiseyi çıkarıp hemen en rahat pijamalarını giydi. Yemek yer yemez yatıp uyumayı düşünüyordu. Babasının gelmesine çok az kaldığı için mutfağa geçip bugün hazırladıklarında 3 tabak yaptı ve masaya yerleştirdi. Yanına da kola doldurup çalan kapıyı açmak için kapıya koşturdu. Babası gelmiş olmalıydı. Günlük konuşmanın ardından üzerini değiştiren adamla birlikte masaya oturup sessizlik içinde yemeklerini yediler. Bugün konuşacak gücü olmayan Melek babasından izin isteyip odasına çekildi. Telefonla geçirdiği kısa bir vaktin ardından dayanamayıp uyuyup kalmıştı. 


   Genç kız sabah tekrar annesinin başında tünemesiyle uyanmıştı. Neymiş efendim ev baştan aşağıya temizlenecekmiş. Ne saçma şeyse diye düşündü Melek. Zaten evi her gün sabah topluyor da gidiyordu işe. Dağınık hiçbir yer yoktu. İçinden söylene söylene babasına kahvaltı hazırlayıp işe gönderdi. Biraz daha eski olan ya da leke olup da çıkmayan  kıyafetlerini üzerine geçirip bütün evi temizlemeye başladı. Annesi asla yardım etmemiş odasına kapanmıştı. Ara sıra kızı kontrole gelmek dışında asla çıkmamıştı odadan.

 Bütün evi ve odaları dip köşe temizleyen kızcağız misafirlerinin gelmesine az kaldığını görünce bir koşu banyoya gitti. Her yerinden şıpır şıpır ter akıyordu resmen. Aldığı kısa duşun ardından dün arkadaşıyla ayarladığı vücuduna yapışan dizinden 1 karış yukarıda biten mor bir elbise giymişti. En sevdiği renk mor olduğu için çoğu kıyafeti mor tonlarındaydı. Ayağına bir şey giymeyeceği için ayak tırnaklarına elbisesine uyumlu bir oje sürdü. Eline de aynı işlemi yapıp kurumasının ardından saçlarını tarayıp maşa yardımıyla hoş bukleler elde etti. Çok fazla olmayan makyaj malzemeleriyle elbisesine en uygun makyajı yapıp bileğine babasının 2 yıl önce yaptırdığı zarif altın bilekliği taktı. Son olarak tektaşı da parmağına takıp odasından çıkabilmişti. Arkadaşı olmasa bu kadar hazırlanmak asla aklına gelmezdi. Dün kendisini iyice tembihlemiş hazırlandıktan sonra fotoğraf atmasını istemişti. Kapı girişindeki boy aynasından çekmek için oraya ilerledi. Telefonun kılıfı lilaydı ve boyun veya omuzdan asmak için aynı renk ipi vardı. Hızlıca bir resim çekip arkadaşına gönderdi.  Hazırlanmasının ortasında babası eve gelmiş  ve bir şeyler atıştırarak sessiz sedasız salonda  baş köşeye kurulmuştu. Babasının bu hali kızı üzse bile elinden hiçbir şey gelmiyordu. Tam oturma odasına gireceği zaman kapı çalmış ve genç kız içinde oluşan garip bir hisle kapıya koşturmuştu. Tedirginliğin yanında çok azda olsa heyecan vardı. Sonuçta ilk defa kendisini istemeye geleceklerdi. Arkasında babasının olduğunu hissedince yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirip kapıyı açtı. Onlarda fazla kişi gelmemişti. Ülkede virüs varken(henüz yeni başlamış olsada) bu kadar kişi olması bile fazlaydı. Sadece Harun, Harun'un annesi, babası ,kardeşi ve dedesi gelmişti. Büyüklerin elinden öpüp Harun'a ve kız kardeşine başıyla selam verdi. Az gelseler bile daha önce hiçbiriyle tamamen tanışmadığı için çekinmiş ve utanmıştı. Arkadan görünen annesi gıcık gülümsemesiyle gelenleri salona buyur etti. 

Tabiri caizse kızdan kurtulacağı için zevkten dört köşe olmuştu. Annesinin bu hallerine acı tebessümüyle karşılık veren kız gelenlerin kahveyi nasıl içtiğini öğrenip mutfağa koşturdu. Kahveyi cezveye koyduğu sırada mutfağa Harun'un kardeşi girdi. Çekingen tavırlarla ilk bakışta hayran olduğu yengesine yaklaşıp '' Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu. Melek gelen kıza en tatlı gülümsemesiyle "Teşekkür ederim ama ben hallediyorum." dedi. İlk izlenimlerine göre ailede sevmediği ya da itici bulduğu biri olmamıştı. 

Daha fazla beklemeden kahveleri yapıp sahiplerine dağıttı. Tekrar mutfağa girip hazırladıklarından çok abartı olmayan bir tabak ayarlayıp sehpalara yerleştirdi. Artık kaçındığı o sahneye çok yaklaşmışlardı. Remzi Bey kahveyi sehpaya bırakıp boğazına temizleyerek söze girdi.

"Efendim bu iki genç birbirini görüp beğenmiş. Bugün bizde bu iki gencin yuvalarını kurmaları için burada toplanmış bulunmaktayız. Lafın kısası Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Melek'i oğlumuz Harun'a istiyoruz." 

Babam derin bir nefes alıp "Kızım benim her şeyim. Eğer Harun kızıma iyi bakacağına bir günden bir güne kötü davranmayacağına yemin ederse ancak o zaman bu işe onay veririm." dedi. Bu sefer bakışlar Harun'a dönmüştü. Melek'e kısa ama güzel bir bakış atıp kızın babasına hitaben "Merak etme Kemal baba. Kızın artık bana emanettir. Ona gözüm gibi bakacağım, bundan sonra o benim canımın içi" dedi tamamen doğaçlama yaparak. Genç kız duydukların şaşırıp bakışlarını Harun'dan alamadı. Demek ki istese çok romantik ve anlayışlı, kibar biri olabilecek diye düşündü. El öpme faslından sonra söz yüzükleri takılmış ve düğün muhabbeti dönmüştü. Babası itiraz etse bile ısrarlara dayanamayınca düğün 1 ay sonrasına kararlaştırılmıştı. Bunu duyan kız içindeki buruklukla iki damla göz yaşı dökmüş kimse görmeden de silmişti. Bakalım ilerleyen günlerde kızı neler bekliyordu?

Uzuun aradan sonra merhaba. Umarım böyle bir hikaye olduğunu unutmamışsınızdır:) Herkesin ramazan ayı hayırlı olsun. Tuttuğunuz oruçlar kabul olsun<3

AYYAŞ AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin