Hüseyin çalan telefonunu sağlam koluyla açtı.
"Efendim?"
"Askerler içeri girmeyi başardı mı Hüseyin? Vaziyet ne şuan?""Maalesef efendim. Ekibin hepsi öldü ve buradaki zombi sayısı daha da arttı."
Seni ağzın ne söylüyor? Nasıl olur bu? Nasıl ölürler Hüseyin? Ben oraya resmen bir ordu gönderdim! Tamı tamına 500 asker. Nasıl olur, nasıl?"
" Askerler, zombileri alt edemeyince olanlar oldu efendim."
"Kahretsin! Bak Hüseyin, buralar çok karıştı. Zombilerin şehirlere yaklaştığı söyleniyor. Oldukça fazla askere ihtiyacımız var. Yine de oraya 10 kişilik bir ekip daha gönderiyorum. Merak etme. En güvendiğim adamlarımı göndereceğim. Umarım sabaha doğru yüz yüze konuşuruz."
" Umarım efendim."
" Sen ne durumdasın? Kanaman durdu mu?"
" İyiyim efendim. Kanamam şu an durmuş durumda. Beni bırakın da siz Hasan'ı düşünün efendim. Onu kurtarmalısınız."
"Bana bak Hüseyin o adama hiçbir şey olmamalı. Gerekirse diğer kolunu da feda et ama o adamı asla!"
Hüseyin telefonun yüzüne kapandığını anladıktan sonra kesik kolunu yavaşça kendine çekti. Onun asık yüzünü gören Hasan hemen yanına çömeldi.
"Ne diyor senin patron?"
"Yeni bir ekip gönderecekmiş. Son şansımızmış bu ekip."
"Tabiki de son şansımız bu ekip olur. Rastgele, tecrübesiz bir orduyu gönderirsen olacağı buydu. Zombilerin sayısını 10'larca kat arttırdınız."
Hüseyin yavaşça doğrulup Hasan'ın gözlerine alaycı bir bakış attı.
"Sen ciddi misin? Sen mi yakınıyorsun bundan? Tüm bu olanların sorumlusu olan adam şimdi bizden hesap mı soruyor?"
Hasan gözlerini yere devirerek ayağı kalktı. Doğru, tüm bu olanlar onun suçuydu. Belki de kendisi yüzünden insanlığın sonu gelecekti. Hastalık durmadan yayılıyor, insanlar ölüyordu. Ölümsüzlüğü isterken, ölümü ensesinde buluvermişti. Bunca hayat, bunca insani duygu yok olup gidiyordu. İnsanı insan yapan duygular... O zaman birbirini yiyen aç hayvanlardan ne farkımız kalırdı ki!
Aslında çözüm yolunu bulmuştu. Yani kısmi bir çözüm yolu. Zombilerin kafalarını keserken ölüyorlardı ama bu kesin çözüm değildi. Daha etkili bir çözüm yolu bulmalıydı. Çünkü bunu yapamaz ise o korkunç son daha da yaklaşacaktı. İçinden düşünmeye başladı. Farkında olmadan sesi duyulmaya başladı.
"Aslında Haydar Hoca burada olsaydı belki bir çözüm yolu bulabilirdik. Ah Haydar hoca Ah!"
Alican şaşkın bakışlarla Hasan'ı izliyor, gözlerini ondan ayırmıyordu.
"Haydar kim abi?"
Hasan aninden şaşırarak Alican'a baktı.
"Hıı?"
"Haydar dedin ya abi. O kim?"
"Haydar, deneydeki bilim adamlarından biriydi. Aslında aralarından en iyisiydi. Bu deneyi yapmamda bana yardımcı olmuştu. Deneyi yaptığımız an o da içerde kaldı. Çoktan zombi olmuştur bile. Bana çok yardımı dokunabilirdi."
Hüseyin o sırada elindeki telefonu açıp kulağına dayadı. Hasan söylediklerinden uzaklaşarak ona baktı.
"Ne o, yardım hemen geldi mi?"
"Hayır sevgilimi arıyorum. Adı Filiz. Çok merak ediyorum. Ona bir şey oldu mu diye."
Ve nihayet karşıdaki açmıştı. Hüseyin aniden yaralı koluna aldırmadan daha fazla doğruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİRAYET
HorrorŞimdiye kadar hiç okumadığınız bir türde kitap okumak istermiydiniz? Bu kitap sadece bir konu üzerinden değil çeşitli konular üzerinden işlenmiş, hayatın her alanından kesitler ele almıştır. Mevzu bahis kitabımızda bir grup insanın yaşama tutunma ç...