12: gidersen yıkılır bu kent

107 18 16
                                    



12 // gidersen yıkılır bu kent

"Hastaneye gitmek ister misin? İyi görünmüyorsun."

Mei'in solgun yüzüne ve halsiz bedenini inceledim. Zaten beyaz olan teni iyice solgunlaşmış, teninin beyazlığına zıt gözaltılarında mor halkalar oluşmuş, hastalanmış gibi duruyordu. Şimdi ise kucağında uyuyan Setsuko'yu tutarken, ona birkaç saat bakmamızı istemişti. Muhtemelen o birkaç saati kendine ayıracaktı.

"Hayır hayır gerçekten ben iyiyim Sehun, merak etme. Yalnızca birkaç saat dinlensem iyi olacak." Kolları arasına yatırdığı Setsuko'ya eğilip yüzüne öpücük kondurdu. "Setsuko şimdi öğle uykusunda, uzun süre uyanmaz. Uyanmadan hemen gelip alırım." Kolları arasındaki Setsuko'yu kendi kucağıma dikkatle alırken "Sorun değil." dedim. "İstediğin kadar dinlen, Setsuko'ya biz bakarız."

Mei tekrardan teşekkür edip evin önünden ayrılırken, kapıyı kapatıp kucağımdaki Setsuko'yu salona taşıdım. Uyanmaması için oldukça sessiz hareket ederken kollarımın arasında kaybolan küçük bedenini, yastıklarla doldurduğum koltuğun üzerine yatırdım. Emdiği emziğiyle şişip inen yanaklarının üzerinde parmağımı gezdirirken dünyanın en güzel şeyine dokunuyordum sanki. Hayat, daha o doğmadan en büyük varlığını, babasını, ondan alsa da Setsuko çok güzel ve güçlü bir kız olacaktı. Bunu biliyordum.

Setsuko'yu izlemeye devam ederken yanıma gelen Jongin'in varlığıyla irkilmiştim. Jongin ise ne ara getirdiğini anlamadığım battaniyeyi katlayıp Setsuko'nun üzerini örterken "Üzeri açık uyuyanın üzerine kar yağarmış." diye fısıldadı. Benim gibi Setsuko'nun kısacık saçlarını okşadı. "Üşümesin canımın içi."

Onun hitabına gülümserken olduğum yerden sobayı yakmak için kalktım. Ev her ne kadar soğuk olmasa da artık kışa giriyorduk ve Setsuko bizden daha dirençsizdi. Sobayı yakarken kulağıma dolan mırıltılarla arkamı döndüm. Jongin Setsuko'nun yanına uzanmış, tam olarak anlayamadığım ninniler mırıldanıyordu. Bu, o kadar huzur vericiydi ki yüzümde engel olamayacağım bir tebessüm oluşmuştu.

Son günlerde evin üzerinde garip bir huzur mevcuttu. Belki de hayatımda ilk defa bir kışı bahar gelmiş gibi karşılayacaktım. Artık bunun elbetteki Jongin'le alakalı olduğunun bilincindeydim. Bunu inkar edemezdim. Kendi içinde savrulup durduğum bu küçük dünyamda baharı getiren, çiçek yerine ipler sallandırdığım  ağaç dallarına güneş değdirip onları yok eden Jongin'di. Onun varlığını hem kalbim hem ruhumla kabullenmiştim.

Bu kabullenişin getirecekleri ne olacaktı bilmiyordum fakat sonunu düşünmeyecektim. Bir kez olsun sevgiyi tatmamış kalbime izin verecektim, orada Jongin'i en güzel şekilde saklayacaktım. Her ne kadar yakında gideceğini bilsem de.

Sobayı yakıp Jongin ve Setsuko'nun uzandığı koltuğun önüne otururken, sırtımı koltuğa yasladım. Yanan odunların çıkardığı çatırtılar ve Jongin'in hâla devam eden ninni mırıldanışları mayıştırmıştı. Belli süre sonra Jongin ninni söylemeyi bırakırken "Mei nerede?" diye sordu.

Sıkınıyla iç çekerken "Evinde biraz dinlenecek, çok yorgun görünüyordu." diye sorusunu cevapladım. Sessizce kıkırdadı. "Setsuko yormuş olmalı." Yüzümü görmemesine rağmen gülümseyip kafamı salladım. Umarım ki bu bitkinliği Setsuko yüzündendi.

Biraz daha oturduktan sonra Setsuko'nun mırıldanışları etrafı doldurmaya başlamıştı. Bu onun uyanma çanlarıydı. Ayağa kalkıp Jongin'le Setsuko'yu yalnız bırakırken, mutfağa ilerleyip Mei'nin verdiği mamayı hazırladım. Öğle uykusundan sonrası yemek saati oluyordu küçük cadının. Elimde hazırladığım mamasıyla salona geldiğimde Setsuko çoktan uyanmış, etrafa saçtığı gülücükleriyle Jongin'le yerde yuvarlanıyorlardı.

gidersen yıkılır bu kent | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin