1: güvercinleri de vururlar

314 34 21
                                    




1 // güvercinleri de vururlar


"Sehun, saçlarımı tarar mısın?"

Hava güzel, güzel bir bahar günü. Karşımdaki sandalyeye oturmuş ablam daha güzel. Saçlarını taramam için beni çağırıyor. Şaşırıyorum çünkü bunca zamana kadar hiç istememişti.

Kafamı sallayarak arkasına doğru geçiyorum, elime tarağı uzatıyor. Yavaş yavaş yumuşak saçlarını taramaya başlıyorum. Çok dikkatliyim canının acımasını asla istemem. Aynadan yansıyan yüzüne bakıyorum, gözleri hafif dolu. Canını acıttığımı zannediyorum daha da yavaş tarıyorum. Sanki saçları cam parçalarından yapılmış gibi tutuyorum, kırmamak ister gibi.
Aynadan gözlerimiz kesişiyor, buruk bir gülümseme bırakıyor.

Saçlarını taramaya devam ederken bana çocukluğumuzdan bahsediyor, "Sehun, çocukluğumuzu hatırlar mısın?" Aklıma dolan anılarla, yüzümde küçük bir tebessüm oluşuyor. Zaman ne çabuk geçiyor öyle, diye düşünüyorum. "Hatırlamaz mıyım hiç?" Özlemle iç geçiriyorum. "Burnumda tüter tüm anılar."

"Sen çok küçüktün, yürüyemezdin bile. Anam yaktığı sobanın önüne oturur, seni de ayaklarına yatırıp uyuman için sallardı. Ben de anamın eteğinin dibinden ayrılmaz, oturur senin yüzünü izlerdim." Aynısı ona da olacak ki, benim gibi derin bir iç geçiriyor. "Okuduğu ninniler kulağımdan gitmiyor."

Küçüklüğümüze ait anıları hatırlaması mutlu ediyor beni. Her ne kadar geçen zamanların acısı yüzüme tokat gibi vursa da, ablamın demesiyle benimde kulaklarımda anamın sessiz, sakin sesi çınlanıyor. Ah şu zaman ne acımasız şey! Bazı şeyleri geri getirememek ve kabullenmekten başka çare olamaması çok yakıyor canımı.

Daha fazla düşünmeyip ablamın, rahatla açtığım saçlarını taramaya devam ediyorum. Artık daha düzgün hâle geldiler, çok daha kolay tarıyorum. Tekrar "Sehun" diye sesleniyor. Saçlarında gezdirdiğim gözlerimi, aynadan yüzüne çıkarıyorum.

"Küçüklüğümüzden beri Tanrı'nın hep affedici olduğunu söylerler. Sence gerçekten de öyle mi, her şeyi affeder mi?"

Ne demeye çalışıyor bir türlü anlayamıyorum fakat, "Elbette, elbette Tanrı affedicidir abla.
Eğer gerçekten yaptığından pişman olduysan, Tanrı seni affedecektir." diye cevaplıyorum.

"Ben çok pişmanım Sehun," sonunda dolu dolu olan gözlerinden bir damla yaş akıyor fakat hemen kendini toparlıyor. "Yemin ederim çok pişmanım." Kafam iyice karışmaya başlıyor. İçimden sayıklıyorum; bal kızım, neden ağlıyorsun? Neden gözlerinden yaş akıtıyorsun? Kaşlarımı çatarak ona bakıyorum. "Abla ne demek istiyorsun, açık açık söyler misin?" Tekrar gülümsemesini yüzüne yerleştiriyor "Hayır bir şey demeye çalışmıyorum, sadece aklıma geliyor arada öyle." Şimdilik üstüne gitmemeye karar veriyorum, akşam tekrar konuşacağım.

Saçlarını taramayı bitirdiğimde, saçlarını birkaç kez okşuyorum. Aynadan biraz kendini inceledikten sonra "Saçlarımı örebilir misin?" diye soruyor. "Eskisi gibi, iki yandan." Ablam eskiden saçlarını iki yandan örmeyi çok severdi. "Ama sen benim örgümü hiç beğenmezsin ki." İki lastiği alıp elime uzatıyor, "Olsun, yine de seviyorum." Sen bilirsin dercesine omuzlarımı silkerken, bal kızımın kömür karası saçlarını iki yandan ayırıp örmeye başlıyorum.

"Sence ben iyi bir insan mıyım?" bir saçının örgüsünü bitirip diğerine geçiyorum.
"Tabi ki abla, sen çok temiz kalpli bir insansın." özenle bu örgünün de sonuna geliyorum. "Neden böyle şeyler soruyorsun durduk yere? Bir haller var sende canım, anlat bana ne oldu?" Omuzlarını silkip; önemli bir şey olmadığını, okuduğu bir kitabın onu çok etkilediğini söylüyor, geçiştiriyor bir şekilde beni.

Örgülerini bitirdiğimde saçlarını bir kez daha okşuyorum. Masasının üstünde duran çiçekli tokayı alıp saçının kenarına takıyor. Aynadan yüzüne bakarken çok güzel göründüğünü söylüyorum. Teşekkür edip ayağa kalkarken bugün ayrı bir özenli olduğunu fark ediyorum.
Giydiği eteği ve gömleğiyle çok zarif görünüyor. Merak edip soruyorum, "Nereye gidiyorsun?" Aynada son kez üzerini düzeltirken "Çok güzel bir yere gidiyorum Sehun," Ellerini saçlarına götürüp düzeltmeye devam ederken, cümlesini tamamlıyor. "10 senedir gitmek istediğim bir yere."

Hava güzel, güzel bir bahar günü. Ablam gideceği yer için çok mutlu ve güzel.

Üzerine ince ceketini geçirirken son kez bana sarılıp yanaklarımı öpüyor. "Kendine dikkat et Sehun, akşama dönerim." Akşam kesinlikle onunla konuşacağım, hiç normal davranmıyor.
Şu an mutluluğunu bozmamak için bir şey demiyorum. "Sende dikkat et kendine."

Kapıdan çıkmadan önce son kez bana dönüyor, ilk başta ağzını açıp kapıyor, sanki söyleyeceği şeyden emin değilmiş gibi. En sonunda konuşuyor. "Sehun, sen çok temizsin...lütfen hep böyle kal. Anamın ayaklarında salladığı Sehun gibi masum kal. Ben senin gibi kalamadım, anamın eteğinin dibinde oturan kız gibi masum kalamadım, affet. Yaptıklarım için affet beni, lütfen." ve kapıyı çekerek çıkıyor. Dedikleri olduğum yerde kalmamı sağlıyor. Ne demişti şimdi böyle, birden neden böyle yapmıştı? Masum kalamamak, affedilmek... ne demekti bunlar? Peşinden koşup gitmek istiyorum fakat çoktan kapıdan çıkıp gitmişti. Son kez.

O zamanlar anlamamıştım fakat ben meğersem o gün, bal kızımı ölümüne hazırlamışım. Meğersem ördüğüm o güzelim saçlarını, kanlı dikenli güllerle sarmalamışım. Taradığım her bir saç teli onun boğazına sarılan ip olmuş. Giydiği o güzelim pileli eteğiyle, çimlerin arasında ölümüne doğru koşmuş. Meğersem akıttığı her bir damla yaş, onun son çaresizce haykırışı olmuş. Fakat ben o çaresiz haykırışları anlayamamış, fark edememiştim.

Masum değilim derken, aslında onun ne büyük bir günaha ortak olduğunu bilememiştim o zamanlar.

Hava güzel, güzel bir bahar günü. Ablam çiçekli tokasıyla çok güzel. Ben temiz değilim diyor; ama hayır o çok temiz, o çok güzel. Masum değilim diyor; hayır o çok masum, o karıncayı bile incitmez.

Güzel bir bahar başlıyor, çiçekler açıyor. Fakat ablamın o kapıdan çıkıp gitmesiyle gençliğinin baharı bitiyor, çiçekleri soluyor.

Beni kara kışlarda yalnız bırakıyor.


Beni kara kışlarda yalnız bırakıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Merhaba aşklarımm

Açıkcası çok gerginim, bu hikayeyi yayımlamak hakkında çok gidip geldim ama sonunda yayımladım fakat hâlâ gidip gelmeler yaşıyorum

Ayrıca size bir şey soracağım, bölümü yazarken satır aralarını istediğim şekilde ayarlıyorum fakat bölümü yayımlayıp açınca satır aralarında boşluklar olduğunu görüyorum ve bu kötü oluyor büyük ihtimalle bu bölümde de olacak bunu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum kusura bakmayın lütfen

Umarım seversiniz, giriş bölümü hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum

Hoş geldiniz

gidersen yıkılır bu kent | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin