14: kar yağıyor fakat bitmiyor gönlümdeki bahar

110 17 16
                                    




14 // kar yağıyor fakat bitmiyor gönlümdeki bahar


Elimdeki mandalina poşetiyle eve doğru yürürken yüzümü kabanıma iyice gömdüm. Artık kış tam anlamıyla gelmişti ve kendini belli etmekten çekinmiyordu. Dükkanlar kapı önüne koydukları masa sandalyedeleri kaldırmış, şehir sanki daha da sessizleşmişti. Kışı hiç sevmezdim. Sıcağı severdim ben, güneşi severdim, güneşin kokusunu, açan çiçekleri severdim. Jongin'i o sıcak yaz günlerinde hayal ediyordum.  O günlerde Jongin'i görmek benim için şu anlık gerçekleşmemişti fakat bir sonraki yaza kadar bekleyecektim. Sıcak güneşin tenine değmesini izleyecek, tüm o parlaklığın altında kollarıma alıp öpecektim. Fakat Jongin'i görmek, bu sevmediğim kış aylarını daha katlanır hâle getiriyordu. Üşüyen ayaklarını kendine çekip birbirine sürtüyor, üşüdüğü için önüne kıvrıldığı sobadan yüzü kıpkırmızı olana kadar ayrılmıyor, sıcaktan mayışıp bazen yerde, sobanın önünde, kıvrılmış şekilde uyuyakalıyordu. Onu rahatsız etmekten korkar şekilde tüm gece onu izliyordum. Gezen böceklerin tıkırtısını duyacak kadar sessiz kalıp sadece yüzünü ezberime kazıyordum.

Adımlarımı biraz daha hızlandırıp eve gidebileceğim kadar hızlı bir şekilde gitmek istiyordum çünkü Jongin evde yalnızdı. Her ne kadar belli etmese de evde yalnız kalmaktan hoşlanmadığını biliyordum. Sonunda ev görüş açıma girerken merdivenlerin önüne oturmuş Jongin'i de görmem bir olmuştu. Üzerinde sadece kahverengi örme hırkası vardı. Dizlerini kendine çekmiş başını üzerine yaslamıştı. Nasıl da üşümüştür kim bilir. Ne diye dışarıda böyle vaziyette oturuyordu ki?

Tam önünde dururken ayak seslerimi duymuş ve o da kafasını kaldırmıştı.

"Hoş geldin Sehun."

Hoş geldin. Belki de yıllar sonra duyduğum bir cümleydi bu. Her eve dönüşümde yalnızlık karşılardı beni. Sahi en son ne zaman duymuştum bu cümleyi? En son kim, ne zaman söylemişti bu cümleyi bana. Fakat şimdi Jongin vardı, yanımdaydı. Bu yüzden, çok uzun zaman sonra dilimden dökülen kelimelerin yaşattığı özlemle, "Hoş bulduk." dedim. "Hoş bulduk Jongin, sen de hoş geldin." Yüzümde bir gülümseme oluşurken dudaklarımın kıvrılmasının yüzümde ne kadar eğrelti durduğunu tahmin edemiyordum. Gülümsemeyi başarabiliyor muydum?

"Ne yapıyorsun burada? Hava soğuk, evde kalsaydın keşke."

"Seni bekliyordum." dedi. "Bir de...kar bekliyorum."

Yanına otururken havanın tüm soğukluğunu unuttum. Bir tek onun sıcaklığı vardı. Kar yağar mı ki bugün diye düşündüm. Daha çok yağmur yağacak gibi bir hava vardı ama ona bir şey söylemedim. Belki de yağardı kim bilir? Bir süre öylece oturup kar bekledik. Fakat kar hiç yağmadı. Aksine tahmin ettiğim gibi yağmur atıştırmaya başlamıştı. Ayağa kalkıp Jongin'e içeri geçmemiz gerektiğini söyledim. O da benim gibi ayaklandı ve birlikte eve girdik. 

O an aklımdan, ilk kar yağdığında Jongin'i kollarıma sarmalayıp onu öpeceğimi geçirdim. Bir sonraki yazı karşılayacağım gibi kışı da onu öperek, koklayarak karşılayacaktım.

-

Eve girdiğimiz an hemen ateşi sönmüş sobaya birkaç odun atmış ve tekrardan alevlenmesini sağlamıştım. Neyseki ev çok soğumamıştı. Şimdi ise ben koltukta otururken Jongin'de karşımdaki masaya oturmuş ve önceden okuduğum kitapları inceliyordu. Bazen onu, otururken olduğu yerde sallandığını görürdüm şimdi de yaptığı gibi. Gülümsedim. Muhtemelen yaptığının hiç farkında bile değildi. Konuşmak için boğazımı temizleyip dikkatinin kitaptan ayrılmasını sağladım. Dikkati hemen dağılmış ve kafasını kaldırarak  meraklı bakışlarını bana çevirmişti. Bu sabah evden çıkarken Jongin'e nereye gittiğimi söylememiştim. Çünkü bazı durumlardan emin olmam gerekiyordu. Artık emin olduğuma göre bu durumu ona da açıklamalıydım. Sonuç olarak biz biraz da olsa aynı hayatı paylaşıyorduk ve birbirimizle ilgili şeyleri bilmeliydik.

gidersen yıkılır bu kent | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin