9: Setsuko

91 21 7
                                    




9 // Setsuko

Karanlık çökerken gözlerimi harıl harıl yanan sobaya diktim. Jongin öğlenden beri uyuyordu ve hâla uyanmamıştı. Ara sıra onu kontrol etmeye gittiğimde hiç uyandırmaya çalışmadım. Uyurken çok rahat gözüküyordu.

Akşam Mei'e, yanına geleceğimi söylediğim için Jongin'i uyandırmadan evden çıktım. Mei'e her şey için bir açıklama borcum vardı. Yolun başındaki ışığın yarım yamalak aydınlattığı toprak yolu yürürken hemen çaprazımda kalan evin önüne geldim. Akşam olduğu için hava oldukça sertleşmişti ve fundalıklardan soğuk rüzgârlar yelleniyordu.

Yavaşça tahta kapıya vurup kapının açılmasını bekledim. Kapının arkasından "Kim o?" Sesini duyduğumda aceleyle "Mei, benim Sehun." diye kısık sesle seslendim. Üzerimdeki ince ceket soğuktan korumaya yetmiyordu.

Kapı açıldığında Mei'in kenara çekilmesiyle hemen içeri girdim. Soğuktan sıcak ortama geçmemle rahatlarken salondaki tekli koltuğa kuruldum. Aslında şu an burada olabildiğinden az kalmaya çalışacaktım çünkü aklımda, evde uyuyan Jongin dolanıyordu. Uyandığı an bomboş bir evle karşılaşmasını istemezdim.

"Hoş geldin Sehun."

Mei'in sesini duymamla düşüncelerimden ayrılırken yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirdim. "Merhaba Mei."

Tepside tuttuğu fincanları önümdeki küçük sehpaya koyarken teşekkür ettim. Mei, afiyet olsu derken karşımdaki koltuğa oturdu ve bakışlarını bana dikti. Gözlerinde hangi duyguları taşıyordu kestirmiyordum. Hüzün, öfke, korku, endişe. Hepsinin sebebinin ben olduğumu biliyordum fakat elimde sadece bunu kabul etmek vardı. Aksi halde, yaşanan her şeyi geri getirme gibi bir şansım yoktu.

Sıkıntıyla ellerimi saçlarımdan geçirirken, öne eğilip dirseklerimi dizlerime yasladım. Nasıl başlayacağımı bilmiyordum ve Mei sessizliğini korumaya devam ediyordu. Sıkıntıyla iç çektim.

"Setsuko uyuyor mu?"

Oldukça alakasız bir konudan bahsetmiştim fakat o küçük meleği merak ediyordum. Her şeyin yeni bilincine varırken, o uçurumun kenarında Setsuko aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Yeni uyuyabildi, bugün huysuz günüydü."

Dediğine gülümserken kafamı yavaşça salladım. Tekrar sessizlik odayı kaplarken, ben hâla nasıl konuşacağımı düşünüyordum. Kelimeler bir türlü ağzımdan çıkamıyordu. En sonunda  isteyen bakışlarımı Mei'e çevirdim. Buna kendim başlayamazdım.

Mei, yardım isteyen bakışlarımı anlamış olmalıydı ki "Anlat Sehun." dedi. "Neler olduğunu, bana neden hiçbir şey anlatmadığını ve neden senin intihar etmeye kalkışmanı başka insanlardan duyduğumu anlat."

Başka insanların duymasına şaşırmamıştım. Burası küçük bir yerdi ve en küçük bir olay ondan ona yayılır, küçük bir kar topunun büyük bir çığa dönüşmesi halini alırdı. Umrumda değildi.

Ciğerlerime derince nefes çekerken baştan sona her şeyi anlatmaya başladım. Bu düşüncenin uzun zamandır aklımda olduğunu, ablamın mezarlığında bayılmamı, Jongin'le karşılaşmamı, olan her şey ve sonunda intihar. Bunları anlatırken kimi zaman Mei ağlamış, gelmiş bana sarılmış ve inanamayan gözlerle bakmıştı.

"İşte her şey böyle oldu Mei." Uzun zamandan sonra anlatamadıklarımın yükünden kurtulmamla rahatlamıştım. "Özür dilerim, kırgın hissetmende haklısın fakat beni biliyorsun..anlatamadım."

"Sorun değil Sehun, önemi yok geçti gitti." Anlayışı için ona minnettar kaldım. "Peki bahsettiğin çocuk, Jongin. O nerede?"

"Jongin şimdi benim evimde kalıyor. Kalacak doğru düzgün hiçbir yeri yok. Anladığım kadar yakını kimsesi de yok. Ben de, sağlığı yerine gelene kadar yanımda kalmasını istedim. Zar zor da olsa kabul ettirdim bir şekilde."

gidersen yıkılır bu kent | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin