Briseis baş dönmesi ve mide bulantısıyla gözlerini açtı. Yüzünü yakan sıcaklık ve gözlerini kamaştıran ışık kendine gelmesini hızlandırmıştı.
Odasında, şöminenin bir metre önünde yerde yatıyordu. Yerdeki postun tüylerini yüzünde hissedebiliyordu.
Birkaç kez gözlerini kırpıştırarak odasına baktı ve yavaşça doğruldu.
Az önce yaşlı kadınla beraberken şimdi burada, Buzulun Çocukları'ndaydı...Briseis yerden kalkarken ayağının dibine yuvarlanmış küreyi gördü. Kürenin mavi dumanı griye dönmüştü.
Küreyi eline aldı ve kimsenin görmemesi için yastığının altına koydu. Kürkünü ve zırhını hızla üstünden çıkartırken kolunun ağrısını da unutmuştu.
Bina içi kürkünü de aynı hızla giydikten sonra odasından dışarıya çıktı. Yaşlı kadının da dediği gibi henüz kimse Buzulun Çocukları'na gelmemişti. Koridorlarda hiç ses yoktu...Briseis koridorun loş ışığının altında yürümeye başladı, koridordan sağa döndü ve üst sınıflar koridoruna gitmek için taş merdivenleri çıkmaya başladı.
Öğrendiği her yeni bilgi beyninde dönüp duruyor ve sürekli "neden?" diye sorgulamasına sebep oluyordu.Neden Wendigo'lardan bize bahsedilmedi?
Merdivenin sonuna geldiğinde üst sınıfların kaldığı ve çok daha geniş olan koridora çıktı. Buraya her geldiğinde kalabalık olduğundan koridorun bu kadar geniş olduğunu fark edememişti.
Buzulun Çocukları mimarisine göre bu koridorun sonundan aşağıya inildiğinde Yasak Kütüphane'ye varılıyordu. Kütüphane kendi içinde yedi kata sahipti ve derinlere inildikçe tehlikenin arttığı öğrenciler tarafından konuşuluyordu. Bu kütüphane öğrencilere kesinlikle yasaklanmıştı.
Briseis koridorun sonuna doğru yürürken bir yandan ayakları geri geri gidiyordu.
Şimdiye kadar hiçbir kuralı çiğnemeyen Briseis kalbinin boynunda attığını hissedebiliyordu. Sonunda koridorun sonuna geldiğinde aşağıya inen merdivenleri gördü.
Merdivenler yine meşaleyle aydınlatılsa da her yerden daha karanlıktı. Yasak bir yere girildiğini belli etmek için yapılmış gibiydi.
Briseis yavaş adımlarla merdivenlerden inerken tahta tırabzanı kavradı. Sonunda son merdivenden de indiğinde karşısında demirden bir kapı gördü.
Kapının hep kilitli olduğunu sadece öğretmen ve hizmetliler tarafından açılabileceğini biliyordu. Ancak şu an kapı bir insanın rahatça geçebileceği kadar aralanmıştı. Birileri içeride olmalıydı.Briseis tedirgin bir şekilde kapıya baktı. Buraya gelirken kapının kapalı olacağını ve girmekten vaz geçip odasına geri döneceğini düşünmüştü ancak şu an bu düşüncelerinin gerçekleşmeyeceğini biliyordu.
Bunun Üç Kardeş'lerin bir işareti olup olmadığını sorguluyordu.
Cesaretini toplamak için derin bir nefes aldı ve kapıya doğru bir küçük adım attı. Önce kapıdan içeriye baktı ve birilerinin olup olmadığını kontrol etti. Daha sonra kapının yanında duran meşaleyi aldı ve içeriye girdi.İçeriye girdiği anda boğazını yakan ve neredeyse hapşırmasına sebep olacak toz yığını gözlerine dolmuştu. Burası hiç havalandırılmıyor muydu?
Meşalesini önüne doğru tuttu. Kitap rafları sıralı şekilde dizilmiş ve küçük koridorlar oluşturmuştu. Briseis her yürüdüğünde yerden tozlar kalkıyordu. Buraya yıllarca girilmemiş olmalıydı.
Briseis raflara yaklaştıkça içinde büyüyen kötü his de artıyordu. Bir an fısıltılar duyduğunda arkasını dönse de hiçbir şey göremedi. Bu kütüphane onu vok rahatsız etmeye başlamıştı ama buna rağmen devam etmeye kararlıydı.Briseis hep başarılı bir öğrenciydi. Öğretmenlerinin sözlerinden pek çıkmaz ve derslerine gereken önemi hep verirdi. Bütün dersleri çok iyiydi ve çalışkanlığı öğretmenlerinin dilindeydi. Ancak şu an yaptığı kuralları çiğnemekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPSOLMUŞ RUHLAR (Devam Edecek)
פנטזיהNiglacya'da doğan her çocuk Üç Kardeşler efsanesini bilirdi. Her zaman Üç Kardeşler saygıyla anılır ve onların tüm güzellikleri Niglacyalılara bahşettiği düşünülürdü. Briseis de bu efsanelerle büyüyen bir kızdı. Buzulun Çocukları yetimhanesinde büyü...