''Jeongguk?'' diye seslendi büyükbabası. Sesi hem alçaktı hem de sinirini belli edecek kadar gürdü.
Jeongguk kendisine seslenen büyükbabasına, kapı aralığından meraklı gözlerle baktı. Yaşlı adam, yaşının verdiği yorgunluğu tüm yüzünde ve vücudunda taşıyordu. Sırtı gittikçe kamburlaşmaya başlamış, saçlarına aklar düşmüştü. Gözlerinin etrafında kırışıklıklardan dolayı küçük olan gözü daha da küçülmüş, kaybolmaya başlamıştı.
''Efendim?'' dedi, ardından arkasında gizlendiği kapının boşluğundan ayrıldı ve büyükbabasının hemen önünde duran sandalyeye oturdu. Havadaki gerginliğin yanı sıra büyükbabasının öfkesinin kokusunu duyumsayabiliyordu.
''Neden yaptın?''
Jeongguk anlam veremeyerek başını salladı. ''Anlamadım?''
''Kurdun ona karşı bir çekim mi hissetti?'' dediğinde Jeongguk bir an panikle büyükbabasına baktı. Neyden bahsettiğini anlamıştı. ''Ondan özür mü diledin?''
''Hayır, büyükbaba,'' dedi endişeyle. ''Dediğin gibi bir şey yok.''
''Seni ben büyüttüm, tepkilerinden tek bir bakışına kadar neler hissettiğini, neler düşündüğünü anlayabilirim.'' Başını iki yana salladı, artık gülüyordu. ''Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.''
Omuz silkip, büyükbabasına biraz daha yaklaştı. ''Kimseye hisler beslemiyorum! Onun gibi biriyle asla duygusal bir bağ kurmam anlıyor musun? Evet, özür diledim. Bunu sadece bize daha ılımlı yaklaşsın diye yaptım! Ona ihtiyacımız olduğunu, ikna etmem gerektiğini söyleyen sendin."
''Ona ihtiyacımız olduğunu söyledim! Ona karşı iyilik meleği olmanızı değil.'' Sesinin tınısında öfke hakimdi. ''Bize ılımlı yaklaşmasının hiçbir önemi yok. Onun keyfine göre hareket edemeyecek kadar güçlüyüz.''
''Biliyorsun,'' Jeongguk büyükbabasının gözlerine baktı. ''Şu an sadece beni denemek için boş boş konuşuyorsun. Ne sandın? Ondan etkilenip tüm her şeyi boka çevireceğimden mi korktun?''
Yaşlı adamın bakışları yumuşadı. ''Sadece... O adam gibi cahillik yapmayacağına emin olmak istedim.''
Sertçe yutkunup, ''O adam mı?' diye sordu.
''Jimin'in babası, onun gibi güçsüz biri olmayacaksın.'' dedi yaşlı adam aniden, ardından oturduğu sandalyeden yavaşça kalkıp cama ilerledi. Kar taneleri teker teker cama yapışıyordu. Yaşlı adam gülümsedi.
Aslında, Jeongguk, Park ailesine karşı neden bu kadar kin beslendiğini hiçbir zaman anlayamamıştı. Evet, sürüye ihanet etmesi yeterince tehlikeli bir şeydi ama neden bu kadar üstünde duruyorlardı bilmiyordu. Hiçbir zaman büyükbabasına bunun hakkında soru sormamıştı, yaşlı adam kendisine soru sorulmadan sadece karışmamasını önüne bakmasını söyleyip durmuştu. Zaten Jeongguk bu konuyu deşmeye pek hevesli değildi. O yüzden önüne bakmış geçmişe odaklanmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't need to run | jikook
Fanfiction━ ❝Kaçtığım ve ihtiyaç duyduğum kişi sensin❞ ━ witch×omega!jimin - delta!jeongguk