eve giren hırsız ya da ruhlar

3.2K 313 143
                                    

Oda boştu.

Jimin birilerinin evinde saklandığı ihtimalini düşünerek, boğazından yukarı tırmanan dehşeti bastırmaya çalıştı. Etrafa göz atarak ilerlerken, evindeki davetsiz misafir saldırmaya karar verirse diye korunmak için bir şeyler arıyordu. Fakat gri odanın içinde, büyü kitapları, tarot kartları ve süpürgeden başka bir şey yoktu. Jimin, birkaç aksesuar alma konusunda keşke teyzemi dinleseydim, diye düşünmekten kendini alıkoyamamıştı. En azından bir vazo veya sanattan anlıyormuş gibi dursun diye garip çizimlerle dolu bir tablo alabilirdi.

Jimin'in ela gözleri, artık bir şeyler yapması gerekiyormuş gibi fıldır fıldır etrafta dolanıyordu. En sonunda köşedeki süpürgeyi almaya karar vermişti. Sadece dört adım atacak ve süpürgeyi alacaktı ama ayakları yere sabitlenmiş, korkudan dolayı tek bir adım dahi atamıyordu.

Ölüleri diriltebiliyorsun ama aptal gibi evine giren hırsızdan mı korkuyorsun? Genç cadının her zaman tam da doğru anda ortaya çıkan önsezisinin bu küçük içsel sesi, yardımına koşmuş ve gerçekleri söylemişti.

Ayaklarını korkunun ellerinden çekip kurtarırken, süpürgeyi aldı ve sapını sımsıkı kavradı. Dağınık saçları, uykudan dolayı -yaklaşık on iki saattir uyuyordu- şişmiş suratı, sarı ördekli pijaması ve elindeki çoktan milattan önce kalmış süpürgesiyle artık tamamen hazırdı.

Çabucak birilerinin kolayca saklanabileceği yerlere göz attı. Bunun için en uygun şey, beyaz örtüyle kaplanmış masasıydı. Aslında, saklanmak için olan tek yer orasıydı. Jimin iç mimari konusunda biraz minimalist ve düzenliydi. Bu konuda kendini övmekten asla geri kalmazdı. Eğer bu konuda eğitim alsaydı, kesinlikle ünlü bir mimar olabilirdi.

Jimin süpürgeyi masanın altına sokup sağa sola sallarken kedisi Catsi hızla masanın altından kaçtı. Jimin anın verdiği heyecan yüzünden bir kedisinin olduğunu bile unutmuştu. Siyah kedi sinirle sahibine bakarken, Jimin masumca gülümsedi. Elbette, küçük kedi Jimin'e daha sonra bunun hesabını soracaktı fakat çok fazla uykusu olduğu için sadece ters ters bakmış daha sonra sahibinin odasına uyumak için ilerlemişti.

Jimin, fare arıyormuş gibi hırsız arama girişimine devam etti. Fakat hiçbir şey yoktu. Genç cadının hızlanan nabzı kulaklarına çarparken, ensesindeki tüyler hazır ola geçmişti. Tedirginlik hissi resmen üzerinde çöreklenmişti. Sadece aptal bir yanılgı olduğunu, ya da rüzgarın sesi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Çünkü ev bomboştu ya da saklanan kişi kendini belli etmemekte ustaydı. Belki de gerçekten evini ruhlar basmıştı. Büyüler ve kartlarla oynamak kolay iş değildi, kesinlikle ölü bir ruhu kendine düşman etmiş olmalıydı.

''Buradayım.''

Tok ve yabancı bir ses hemen arkasından geldi. Jimin, dönüp bakmayı reddetmiş, anında zihnine dolan süpürgeyi kullan sözcükleriyle baş başa kalmıştı.

''Gecenin bir saatinde rahatsız ettim, umuyorum ki senin için bir mahsuru yoktur.''

Ses artık daha yakınından geliyordu, sanki geriye doğru bir adım atsa arkasındaki bedene çarpacak kadar yakındı. Jimin hala süpürgeyi sımsıkı tutarken, ince beyaz boynunu aşağıya eğdi ve ses çıkarmadan beklemeye başladı.

''Aslında,'' dedi arkasındaki ses, ''hareketsiz kalınca görünmez olmuyorsun.''

Arkasındaki yabancı ona doğru bir adım daha attığında Jimin yavaşça döndü. Boynu hala eğik duruyor, sarı kakülleri gözlerini kapatıyordu fakat kafasını kaldırıp nihayet ona bakabildiğinde göz göze geldiler. Karşısındaki genç ve yapılı adamın kırmızı keskin gözleri, sarışın cadının yüzünde dolanıyordu.

you don't need to run | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin