Yazım ve ya çeviri hatalarım varsa, şimdiden özür dilerim. Bölüm çok uzun olduğu için bölmek zorunda kaldım. Kalan kısmı çevirip en kısa sürede atmaya çalışacağım.
Bu tipde yazı görüdüğünüzde bilinki kendi notumu yazdım.
P.s: Lewis Capaldi- Forever dinleyerek okumanız tavsiye olunur.
Keyifli okumalar.
**
Sabahın çok erken saatleriydi. Louis, soluk görünen güneş ışığının odaya süzüldüğünü ve havayı toz parçacıklarıyla parlattığını görebiliyordu.
Kremsi, incecik kumaşın beyaz ateşe atılmışcasına aydınlatıldığını söyleye bilirdi.
Harry'nin soluk tenin altında nasıl parladığını söyleyebilir, saçlarının parıldayan, kıvırcık ışıkta nasıl halelendiğini ve nefes alışının pastel mavi gökyüzüne yuvarlanmaya başlayan bulutlarla nasıl mükemmel bir şekilde birleştiğini söyleye bilirdi.
Louis bütün gece belki de toplam elli dakika uyuya bilmişti. Ve bu çalkantılı bir elli dakikaydı.
Çünkü uyurken bile Harry'i (her zaman Harry'i) düşünüyordu ve kolları uyurken etrafını daha sıkı kavramıştı, onun tekrar kayıp gideceğinden korkuyordu. Çünkü, siktir, Harry tam anlamıyla kapısının önünde ortaya çıkmıştı.
Hiçbir yerden.
Göz açıp kapayıncaya kadar gidebilirdi, soğuk ve zalim dünya tarafından bir kez daha yutulabilir, Louis'nin kollarını boş ve başını bulanık bırakabilirdi. Ve gerçekten, bu Louis'ni çok ürkütüyordu, çünkü bu resimde çok korkunç derecede yanlış bir şeyler vardı.
Bu daha çok Louis'nin gözünün altındaki torbalarla, duygusal açıdan sıkışmış bir çocuğu mengene gibi tutmasıyla ilgiliydi.
Bu kesinlikle üniversiteyi hayal ettiği gibi değildi.
Güneş ışığı güçlenirken, mutlu bir şekilde uyuyan Harry'e tutunarak o şekilde kaldı,ta ki sonunda mesanesi konuşana kadar - ve bu sürtükle tartışmayacaktı. Dikkatle, kolları göğsünde sıkışmış, temas koptuğu için hemen kaşları çatılan Harry'den kendini uzaklaştırdı. Ayakları soğuk tahta zemine çarparken, elleri Harry'nin sıcak ve yumuşak gömleğinin kumaşından kaybolurken Louis kendini tutamayarak buna gülümsedi. Harry'nin sessiz, küçük ve taze bir şekilde kendine doğru kıvrılmasını izledi, ve siktir. Harry yalnız uyumak istemiyordu, sadece istemiyordu- onun Louis'nin oraya geri dönmesine, çok uzun uzuvlarını ve minyon kemiklerini sarmasına ihtiyacı vardı. Louis'in şu anda o yatağa geri dönmesi gerekiyordu.
Fakat.
Ama şimdi gerçekten işemesi gerekiyordu.
Mesanesinden nefret ediyordu.
Bu yüzden kalbi ateşler içindeyken sessizce odadan çıktı.
Yatak odasına geri döndüğünde, buz gibi cildi Harry'nin tatlı, uyuyan figürünü kucaklamak için şimdiden kaşınıyordu, (bu konuda ürkütücü hissetmeyi reddediyordu- yavru kediler gibi bir araya geliyordular ve bunu sorgulamıyordu, değil mi?) Ön kapıdan başka bir vurma sesi daha geldi.
Louis gözlerini kırpıştırdı.
Ziyaretçi mi? Bu saatte mi? Misafirleri bile olmazdı.
Sarışın bir enerji topuyla neredeyse yere düşmeden önce, bir şekilde yavaşça kapıyı açtı.
"Selam dostum. Günaydın." Niall dairedeki sessiz huzuru şimşek gibi gürleyerek bozmuştu. "Üzgünüm, dün gece eve gelmedim- yine de uyuyacağını anlamıştım. Ama şimdi buradayım! Gerçekten başka bir yedek anahtar yaptırmalıyım ve Rory'ye de set tutturmalıyım." Berrak mavi gözleri ve soluk, altın rengi saçlarıyla sabaha benziyordu, gülüşü güneş ışınları saçıyordu, buruşuk yeşil süveteri ve siyah süet ceketi taze çimen gibi yumuşak ve temiz görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y&B
FanfictionTHIS IS NOT MY STORY. Ben sadece yarım kalmış son bölümlerini çeviriyorum. Kendi hikayem değil.