32~{Part two}

1.1K 120 260
                                    

Ben geldim. Nasılsınız?

2000+ kelimelik pek uzun olmayan bir bölüm bu. Ama daha da geciktiremezdim. Çok soft sizi yumuş yumuş yapacak bir bölüm. Keyifle okuyacaksınız.

Yazım ve ya çeviri hatalarım varsa şimdiden özür dilerim.

Bölüm şarkıları. 

Frank Sinatra - Killing Me Softly

Lana Del Rey - Salvatore.

Çok melodik ve huzurlu şarkılar oldukları için bunları seçtim.

Keyifli okumalar. 

"Evet. Evet yapacağım, söz veriyorum. Sadece artık bunu yapma. Böyle şeyler yapamazsın."

Duraklama.

"Biliyorum." 

Başka bir duraklama.

"Yapacağım."

Ve başka bir tane daha.

 "Yapamam. Ama - Ama evet. Deniyorum. Yapacağım. Fırsatım olursa gelirim. Sadece okulum var..." Harry dudağını ısırdı. "Okula gitmem gerek baba."

Louis onun elini sıktı.

Harry geri sıkınca neredeyse kalbi duracaktı. 

"Tamam tamam tamam neyse. Ben sadece -hayır baba, değilim- tamam evet. Evet tamam, ben - hey? Alo?" Ve  sonra Harry telefonu kulağından aldı, masa üstüne atmadan önce bir anlığına baktı. 

"Her şey yolunda mı?" Louis sessizce sordu, bırakmayı reddederek. 

Harry, Louis'ye üzgün gözlerle bakmadan önce, hareketsizce durduğu yere baktı.

"Hayır. Geri dönmemi istiyor. Dünyanın  neden onun etrafında dönmediğini anlamadığı için sinirleniyor." İçini çekti, gözleri birbirine bağlı ellere düştü ve onları kucağına çekti. 

Louis'nin kalbi biraz daha sert çarptı. 

(Tamam. Bu bir yalandı. Louis'nin kalbi çok daha sert çarpmıştı.)

"O böyle yaptığında ne söylemem gerektiğini her zaman bilemiyorum." Louis'nin elini tutarken sessizce devam etti. Sesi gençti, küçüktü.

Louis bakıyordu.

 Harry ilk kez rahatlamak için Louis'yi istiyordu. Hiç çekinmeden. Sadece dürüst, açık, rahat. 

Ve bir an için, acı verici olduğu kadar güzel olan kısa bir saniye için Louis, sahip olabileceklerinin bu olduğunu iddia edebilirdi. Demek ki, onlar buymuş. Birlikteymiş gibi davranan, bir bütün, genç ve güzel bir çift, dünya ayaklarının altında ve asla tek başlarına omuzlanmak zorunda kalmayacakları sorunlarla.

"Her zaman zorunda değilsin," demişti Louis, gözleri Harry'nin yüzünden ayrılmadan. "Sadece elinden geldiği kadarını yapabilirsin, Harold. Ve bu şekilde, bu her zaman doğru olan şey olacak." 

Harry'yi incelerken yüzünde bir gülümseme titredi, eli Louis'ninkine karşı sıcaktı. 

"Sen şeyler hakkında böyle mi düşünüyorsun?" 

Louis gülümsemeye karşılık verdi, etraflarındaki evren sıcaktı. "Öyle, evet." Durdu, Harry'nin gözleri resmen parıldıyordu. Can yakıcıydı. "Bu ve kelimenin tam anlamıyla hata yapamam çünkü, hiç benimle tanıştın mı?"

Y&BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin