Selamlar Ben geldim. Nasılsınız aşklar?
1 ay sonra gümbür gümbür dönüş yapıyorum. Çevirirken canı çıktı resmen. Haftalardır geceler uyumuyorum bu bölümü bitirmek için. O kadar uzun ki bir an hiç bitmeyecek sandım. 7500+ kelime var en az.
Bölümün özeti tam olarak duygusal bir Roller Coaster. Bölüm ağzınıza sıçacak tabiri caizse. benden söylemesi. Hadi hepinize geçmiş olsun. Yazım ve ya çeviri yanlışım varsa şimdiden özür dilerim.
Milyon tane şarkı önerebilirim ama bunlar en sevdiklerim.
SUFJAN STEVENS - FOURTH OF JULY
LANA DEL REY - THE BLACKEST DAY
KATY PERY - E.T.
LANA DEL REY - HAPPINES IS BUTTERFLY
LANA DEL REY - YOUNG AND BEAUTIFUL
Keyifli okumalar.
"Louis. Buradasın." dedi Rory rahatlamış bir şekilde, Louis asansörden çıkar çıkmaz.
Beklemiş olmalıydı ve bu onun için keskin sarsıntılara neden oluyordu.
"Üzgünüm, beni annem getirmek zorunda kaldı. Eve gitmiştim." diyordu, gözü yakındaki sandalye kümesinde tanıdık bir yüz arayarak. Hastane çoğunlukla boştu.
Rory biraz huysuzdu. "Buraya daha erken gelseydin hiçbir şey değişmeyecekti." Onu sırtından hafifçe vurdu "Seni gördüğüne sevinecek."
"Kim?"
"Zayn."
Louis derin bir nefes aldı.
Bu çok, onun alanın dışındaydı.
Başını sallayarak odayı tekrar taradı.
"O nerede?" diye sordu, nefes nefese, kendini güçlendirerek.
"Liam'la."
Umudun sıcak damlasını kafa derisinde hissederek, başını Rory'ye döndürdü.
"Uyandı mı?"
"Hayır."
Ve damla durdu.
"Ama o iyi olacak."
Damlama bir sele dönüştü.
"Evet?" diye sordu Louis, gözlerindeki nemin geri döndüğünü hissederek. "Onlar mı söyledi?"
Rory başını salladı, yorgun gözlerinin altında bir gülümseme belirdi, eli hale Louis'nin sırtında nazikçe duruyordu. Ve sonra çekti.
"Hadi. Seni görmek isteyecek."
**
Louis'nin Liam'ı görmesine izin verilmiyordu, ki bu bir sürpriz değildi. Gizlice rahatlamıştı. Bu işlerde iyi değildi, bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu ve Liam'ı makinelere bağlı, renk ve bilinçten yoksun olduğunu görmek...
Louis gizlice rahatlamıştı.
Ama Zayn'i görür görmez - bekleme odasında bir o yana bir bu yana volta atarken, hala saten yakalı ceketi, pantolonu ve gevşemiş kravatıyla, tabanları zemine çarparken floresan ışıkların altında parıldayan cilalı ayakkabılarıyla görür görmez -her şey paramparça oldu. Bir hayalet kadar solgun, gözleri siyah, tüm tavrı kararsız ve ölmekte olan bir yıldız gibi parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y&B
FanfictionTHIS IS NOT MY STORY. Ben sadece yarım kalmış son bölümlerini çeviriyorum. Kendi hikayem değil.