Selamlar. Ben geldim. Nasılsınız?
Biraz duygusal ve olaylara geçit bölümü gibi düşünün bu bölümü. Bölüm şarkısı çok düşünmedim o yüzden 3 tane sevdiğim, çevirirken dinlediğim random, uyumlu gelen şarkıyı bırakıyorum.
Patrick Watson - Je Te Laisserai Des Mots
Evelyn Stein - Quiet Place
The Cinematic Orchestra - To Build A Home
Keyifli okumalar
Seninle değil.
Avlu onun etrafında bir bulanıklıktan ibaretti.
Seninle değil.
Ayakları çimenlerin donuk yığınlarını dövüyor, taşa çarpıyor ve aynı zamanda yankılanıyordu:
Seninle değil.
Neredeyse ılık hava yüzünü tokatlıyor, saçlarına saldırıyordu.
Seninle değil.
Kulaklarında pompalanan kanın içinde ve dışından ses kümleri sızıyordu.
Seninle Değil.
Dairesinin kapısının görüş alanına girdiğini görüyordu, havanın ciğerlerini parçaladığını, içerisinde kalanların kırılgan vuruşlarını duyuyordu.
Anahtarları el yordamıyla aradı ve şıngırdatıyordu, ama kilide uydular ve omzuyla elinden geldiğince sert bir şekilde iterek açmaya çalışıyordu çünkü sadece içeri girmeye ihtiyacı vardı, şu anda bu kapının açılmasına ihtiyacı vardı.
Ve çekip gitmeye ihtiyacı vardı.
Eve gitmek istiyordu.
Tek istediği buydu.
Tek düşünebildiği buydu.
Pekala.
Hepsi bu değildi.
Seninle değil, Louis.
Görünen her türlü giysisini çantasına tıkıyordu (ve çok fazla vardı - hiç bir zaman bir pasaklıdan başka bir şey gibi davranmamıştı.) çoktan yüzünü ıslatan gözyaşlarını kırparak geri atıyor, ıslak, suçlayıcı izlerin altında onu titretiyordu. iPodunu, telefonunu, ceketini ve yanları yırtıklarla dolu Toms'unu buldu, dudakları anılarla yanıyordu.
Her şey yanıyordu.
Her şey soğuktu.
Ateş ve buz içinde ölüyordu ve evet, şu anda dramatik olmaya hakkı vardı çünkü kahrolası ruhu parçalanıyordu ve daha önce asla hiç bu kadar korkunç hissetmemişti.
Belki bazı insanlar aşk için yaratılmamıştır.
Belki bazı insanlar yeterince güçlü değildir.
Boğuk hıçkırıklarını, küçük düşürücü ve lanet olası anılarını yutarak -Harry'nin yumuşak saçlarını ve daha yumuşak teninin hissi ve Louis'yi kendisine çekerken boğazından kaçan derin, gümbürdeyen mırıltılar,
Louis'yi çekmişti- bu yakıyordu, anılar taze hıçkırıklar ve kalp sıkışmaları gönderiyor ve Louis'ye çarparak onu irkiltiyordu. Çantasını omzuna astı, Niall için bir not karalamak için bile duraksamadı -neyse ki, hala tekne yarışındaydı ve kesin galibiyetini kutluyordu. Daha sonra, her şey o kadar da hassas, taze ve kanlı olmadığında, kırık iplerle zar zor bir arada tutulduğunda ona bir mesaj atabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y&B
FanfictionTHIS IS NOT MY STORY. Ben sadece yarım kalmış son bölümlerini çeviriyorum. Kendi hikayem değil.