Selam, luvs. Ben gedim. Nasılsınız? bunu hiç sormadığımı fark ettim. Umarım iyisinizdir.
Final bölümü hariç hikayedeki en soft Larry kısımları olan bölüm bu bence. Çevirirken hem Louis'ye çok üzüldüm, hem de içim yumuş yumuş oldu. Emin seveceksiniz.
Bölüm şarkılarım var. O an hangisi sizi daha çok moda sokacaksa onu dinleyin diye karışık yazıyorum.
Lana Del Rey -Fine China
Amber Run - I Found
SYML - Where's My Love. (Louis'nin Harry'nin yanına parka gittiği kısımdan bunu dinlemeye başlarsanız güzel ortam olacak gibi geliyor)
Çeviri ve ya yazım hatası varsa şimdiden özür dilerim.
Neyse fazla uzatmadan.
Keyifli okumalar
Louis'nin üniversitedeki ilk yılının ikinci dönemi geçip gidiyordu, akıl sağlığı da öyle.
Kendinden zevk almadığıdan değil -gerçekten eğleniyordu ve babasını bencil, cahil tavırları için hor görse de, kendisine inanılmaz bir fırsat verildiğini inkar edemezdi.
Hayır, dahası çünkü her şey değişmiş gibi görünüyordu, büyük ölçüde ve onarılmaz bir şekilde tepetaklak edilmiş gibiydi... ve aynı anda her zaman olduğu gibi tamamen aynı kalıyordu.
Niall hala gündüzleri gülüyor, geceleri parti yapıyor, arkasında kırıntılar ve tuhaf kokular, bir puro duman izi, yankılanan bir piyano tuşu bırakıyordu: ya da bazen Rory'yi, bu durum Louis'yi çok sevindirirdi çünkü o Rory'di ve o rahatlatıcı birisiydi, özellikle de Louis'nin bilhassa karanlık gecelerinde büyük, özenle hazırlanmış dairesini doldurmak için başka bir ruha ihtiyacı varsa. Ve Louis'nin her zaman çok ciddi bir şekilde saygı duyduğu iyi, bir fincan çay yapıyordu.
Ama Niall yine de Niall'dı, gün içinde boşlukları dolduruyor ve ardında kaos bırakıyordu. Bu özellikle soğuk sabahlarda, Louis'nin odasına dalıp giriyordu -kör edici güneşten gözlerini zar zor açmaya başladığı anlarda- ve yatağa fırlayıp Louis'yi kolları arasına alıyordu.
"Bir Brit'e aday gösterildik ve Grimshaw muhtemelen mini bir tur yapmak için benimle buluşacak! 'Certain Things' hala yedi ülkede bir numara! Başardım! Tommo! Ve ben sadece 20 yaşındayım." Bir sabah adeta şarkı söyleyerek anlatıyordu, yanakları yumuşak ve kızarmış, saçları nemli, kaliteli sabun ve keten kokuyordu.
Louis inleyerek, onu üzerinden atmaya çalışıyor, kendisini bekleyen gerçeklikten çok daha hoş olan rüyalarının kırıntılarına tutunuyordu.
Bu da Niall'ın daha sıkı tutunmasını sağladı, daha da yakınına sokulurken gözlerini mutlulukla gözlerini kapattı.
Nick Grimshaw? Öncelikle, hayır teşekkürler.
İkincisi, tur mu? Des'le mi? Canlı saatli bomba mı? Kesinlikle hayır.
Üçüncüsü, bir Brit mi? Pekala, bu o kadar da berbat değil.
"Harry'nin bundan haberi var mı?" Louis sabah nefesiyle sallanırken, kulak tırmalayan sesiyle sordu.
Niall omuzunu silkti. "Bence öyle. Grimmy öyleymiş gibi söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y&B
FanfictionTHIS IS NOT MY STORY. Ben sadece yarım kalmış son bölümlerini çeviriyorum. Kendi hikayem değil.