"Kadın, ben dedim sana bu kadar kısa giyme diye. Resmen inadina git bana bakanları öldür diyorsun!"
Babamın , anneme olan kıskanç sesini duydugum an o tarafa döndüm.
Üvey babam oldugu halde öz gibi sevmiştim onları.
Babam, annemi kollarıyla ahtapot gibi sarmalamış, etrafa öldürücü bakışlar atarken bizi farketmemişti.
Abimi dirsegimle dürtüp geldikleri yönü işaret ettim.
"Anne, baba burdayız!" Abimin bagırmasıyla annemgilde dahil olmak üzere herkez bize dönmüştü.
Umrumuzdamı? No.
"Beril , Berkay!" Annem hızla bize dogru uçup sıkıca sarıldı. O kadar sıkıyorduki kemiklerimden çatırtı sesi geldigini duymuştum.
Babamın, annemin etegini aşşagı dogru çekmesiyle ayrılmak zorunda kaldık. Kıkırdayıp babama sarıldıgımda az önceki siniri geçmiş, yerini rahatlama almıştı. Ardından Berkay'da sarıldıgında annemin yanına geçtim.
"Annemin giydigi o kadarda kısa degilki , Baba. Uçakta rahat etmek için giymiştir, takım elbise falanmı giymesini bekliyordun ki?" babam gözlerini kısıp işaret parmagını bana dogru salladı.
Gerçekten açık degildi yani. Salaş askılı, vücuttan kayan cinsten mavi ve dizin bir karış üstü güzel bir elbiseydi. Ayıptır söylemesi , annem güzeldir.
Öyle yaşlı sanmayın, genç. Kendisi 28 yaşında. Sonuçta üvey'iz gayet normal. Hala bizi neden evlat edindiklerine şaşırıyorum. Babamda 33 yaşında. Gayet taş bir adam.
"Gelir gelmez anne-kız dayanışması yapmayın hemen." Kıstıgı gözleriyle beni süzmeye başladıgında cici kız gülümsememi atıp annemin koluna girdim.
Annem'de anlamış olacakki elini omzuma atıp babama tek kaşını kaldırdı. Babam gidip abimin omzuna koluna attı.
Savaş mı istiyorsunuz? Kamon!
"Dobby'le kız tavlamak istermisin yakışıklı?" abime göz kırptıgım anda gözleri büyüdü. Babama yandan bir bakış atıp hızla bizim yanımıza geldi.
Kollarını ikimizinde omzuna atıp babama suçsuz bakışlar atmaya başladı.
"Bir kıza sattın beni hain evlat! Bu sırada Dobby?" Babam sahte kızgınlıkla abime bakmaya başladı.
"Köpegim." Kıkırdayıp bavullarını alıp arabaya yerleştirdik.
Bu hafta içinde abim kendine araba almıştı. Arabaya bindigimizde abim sürücü koltuguna bende yanına geçtim. Annemler arkaya oturmuştu, bu sırada bende onlara geçen günleri anlattım. En azından bişey çakmamışlardı.
Tabiiki kaçırıldıgımı falan anlatmadım saçmalamayın.
Kriz geçirdigimide.
Kafamdaki dikiş? Oh no no.
Dövüşte azılı bir mafya babasının kızına bulaştıgımıda söylemedim.
Acaba söylesem mi?
Arabadan inip eve girdigimizde babam kendini koltuklara fırlattı , Annemde etrafı incelemekle meşguldü. Bu sırada Dobby koşarak gelip babamın tam önünde durdu ve havlamaya başladı.
Babam onu görmedigi için havlama sesini duyunca koltugun sırt yaslama kısmından atlayıp yere düştü. Bu sırada biz kahkaha atmaya başladık. Gülmekten başım agrımıştı.
Gözlerimi yumdugumda abim beni farkedip çaktırmadan sarıldı. Ayakta durmama yardımcı oluyordu.
"Dobby! Buraya gel." Hızla gelip önümde oturdu. Dizlerimin özerine oturup sevmeye başladım. Özlemiştim keratayı. Taa sabahtan beridir görüşmüyoruz sonuçta degilmi?
"Meşhur Dobby buymuş demek." Babam üzerini düzeltip sanki düşen o degilmiş gibi havayla yanımıza geldi. Ciddi ciddi yürüyüp tam Dobby'nin önünde durdu ve elini uzattı.
"Çok güzelmiş." diyerek sevmeye çalıştıgında Dobby tekrar havladı. Bu sırada babam irkilip annemin arkasına geçtiginde gülmekten gözlerimden yaş gelmişti. Yerden destek alarak ayaga kalktım.
"Güzel degil , Yakışıklıdır benim oglum." diyerek düzelttim babamı.
"Dobby onlar yabancı degil , havlamana gerek yok." diyerek başını okşadıgımda havlayarak onayladı.
Ben boşuna demiyorum bu köpek Berkaydan zeki diye.
Biz oturdugumuzdaki evdeki görevliler önceden verdigim talimatı uygulayarak Türk kahvesi getirdiler.
Türk kahvesi kadar güzeli varmı be? Yok. Frappuccino da neymiş?
Hem içinde 2 harfli var dinimizce haram o bi kere. Söylemesi de ayrı dert zaten. En basiti Törkiş kafi. Annemler bana yandan bir bakış atıp koltuga oturdular.
Abimle yanyana gidip karşılarına oturduk. Bugünde amma iyi anlaşıyoruz abimle, kesin birşey çakıcaklar ha. Abimle bakışıp annemlere döndük.
"Nasıl gidiyor? Sorun varmı?" Soru kesinlikle babamdan banaydı. Dikkatle gözlerime bakıyordu. Sorunun ne oldugunu tahmin etmişsinizdir heralde.
"Hayır baba artık olmuyor. Burdan memnunum. Abimde öyle, yeni arkadaşlar edindik. Hem dövüşüde bırakmadım burda güzel bir yer var orda çıkıyorum. Bu aralar vücudumun esneklik kazanması için pilatese gidiyorum." Annem agzı açık gözleri irileşmiş bir şekilde bana bakıyordu.
"Sen?" dedi yutkunarak.
"Ben?" Tek kaşımı kaldırdım.
"Pilates? Hani şu genellikle kızların yaptıgı spor? Sana yalvarmama ragmen yapmadıgın spor?"
Babamda tek kaşını kaldırmış kuşkuyla bana bakıyordu.
"İş voleybol olunca akan sular durur may pörfekt aile bireylerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ver elini Amerika!
HumorAbisiyle birlikte Amerikaya Voleybol için giden bir kız. Yeni arkadaşlar , yeni bir okul, yeni bir takım. Kız tam bir bir bela mıknatısı, çok zekidir ayriyetten çok iyi dövüşür demişmiydim? İşine gelince kötü işine gelince cici kız. Birazda dengesi...