Berkay'ın agzından devam;
Taksi bizim evin sitesine geldiginde kapının önünden siren sesleri geliyordu.4 Şöföre fazlasıyla para bırakıp koşarcasına indim. Kriz geçirmemiş olsun ne olur.
Bahçeden içeri girdigimde kardeşim sedyenin üzerinde baygın birşekilde yatıyordu. Saçları dagılmış , Göz makyajı yüzüne akmış, Üzerine giydigi gömlegin ve pantalonun üzerinde kan vardı.
Özellikle gömlegi baya kan olmuştu. Siktir.
Hızla koşup önüme gelen ilk görevliyi yakaladım.
"Kardeşiyim ben ! Neyi var? iyimi? konuşsanıza!" polis olan bir adam gelip görevliyi elimden aldı.
"O iyi , sadece sinir krizi geçirip kafasını duvara vurmuş. Kafatasında deri aşındıgı için kanama yapmış. Kanama yapmasına ragmen durmadan vurmaya devam etmiş gibi duruyor. Bunlar şimdilik söyleyebileceklerim. İzin verirseniz hastane durumuna bakacagız" önünden çekildigimde ambulansa binip kapıyı kapattı.
Kardeşim , herşeyim o arabadaydı.
Hemen garaja koşup arabama atladım ve ambulansı takip etmeye başladım.
Arkamdamda benimle birlikte gelen bir polis arabası vardı. Telefonum bu sırada ardı ardına çalıyordu ama tek düşüncem kardeşimdi. Zorla telefona ulaştıktan sonra bulanık bakışlarla telefonu açtım. Kulagıma götürmeden önce elimin tersiyle gözümden akan bir damla yaşı sildim. Araya bakmamıştım.
"Alo Berkay, Beril iyimi arıyorum ama ulaşamıyorum?" tek elimle direksiyonu sıkı sıkı kavramıştım. Yutkundum. Arayan Melisaydı. Severdim bu kızı iyi biriydi , Beril'lede iyi anlaşıyordu zaten. Sesimin güçlü çıkması için derin bir nefes aldım.
"İyi olacak, hastaneye gidiyoruz" dedim kafamı iki yana salladım. O benim kardeşim. İyi olacak. Olmak zorunda.
"Ne! Ne hastanesi! Neyi var, bişey mi-" konuşmaya devam edecegini farkettigimde telefonu suratına kapattım. Şuan ne hissettigi umrumda bile degildi.
Hastanenin ismini mesaj olarak attım. Ah be kızım neden hoşlana hoşlana böyle bir piçi buldun?
Hastaneye girdigimizde hızla sedyenin arkasından koştum. Berili ameliyathaneye soktuklarında kapıda kalakalmıştım.
Adam ne demişti ? O iyi.
"Baba önüne bak!" diye bagırdıgımda çok geç kaldıgımın farkındaydım. Babam endişeyle dikiz aynasından bana bakıp kendini bize siper etti ardından anneme sıkıca sarıldı.
"Abi neler oluyor?" Bana endişeyle bakan minik gözlere ne diyecegimi bilemiyordum. Arabanının freninin patladıgını farketmiştim. Henüz 8 yaşında olmama ragmen arabalara büyük bir ilgim vardı. Hızla Berile sarılıp koltugun arkasına sindim.
Ardından gelen tok ses ve hissizlik.
Tam tamına 3 saattir ameliyattalar. Madem ciddi birşey degil neden bu kadar uzun sürdü? Kapı açıldıgında çöktügüm duvardan kalkıp hızla doktorun yanına gittim. Bu süre zarfında Melisa digerlerine de söylemiş olacakki o piçte dahil herkez buradaydı. Michael ve Helena da yoldaydı.
"Neyi var?" dedim yanına vardıgımda. Doktor bana döndü , kır saçlı yaşlı bir doktordu.
"Hastanın neyi oluyorsunuz?" dedi gözlerime bakarak.
"Kardeşiyim" dedim. Kafasını sallayıp odasını işaret etti. Odaya girdigimde arkamdan kapıyı kapattı. Odası beyaz ve sadeydi. Döner sandalye , masa ve karşılıklı duran 2 deri koltuk vardı. Eliyle koltuklardan birini işaret etti. Oturdugumda gelip tam karşıma oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ver elini Amerika!
HumorAbisiyle birlikte Amerikaya Voleybol için giden bir kız. Yeni arkadaşlar , yeni bir okul, yeni bir takım. Kız tam bir bir bela mıknatısı, çok zekidir ayriyetten çok iyi dövüşür demişmiydim? İşine gelince kötü işine gelince cici kız. Birazda dengesi...