Soyunma odasına girdigim gibi kapıyı kapattım. Hızla arkasına yaslanıp derin bir nefes aldım.
"Ulan dövüşte bu kadar adrenalin yaşamıyorum anasını satayım ya.." kendi kendime Türkçe mırıldanırken karşımdan Isaac'in yarı endişe yarı neşe karışımı suratıyla bana yaklaştıgını farkedince kafamı arkamdaki kapıya sertçe vurup tavana bakarak ofladım.
"Senin için endişelenmekte haklılar Bee." Haklı olabilirler ama Allah aşkına sizce ben vazgeçermiyim? No.
"Haksızlarmı dedim?" Tamam listede bizim erkek kılıklı korkak hannibal olabilir. Kendisi Bethany hani şu dövüşte bıçakla karşıma çıkıp dayak yiyen kız? Siz hatırlaya durun bende egomu indireyim bi sn. Babasıda seyircilerin Vip bölümünde oturuyo olarabilir Clark bey amcacım.
Amca falan ama cidden taş gibi adam yalnız bunu söylemeden geçemem.
"Neden bu kadar rahatsın?" omzundaki havluyu dolabın karşısında bulunan siyah koltuga bıraktı, tam karşıma geçip gögsünün üzerinde ellerini kavuşturdu.
"Kendime güveniyorum diyelim." göz kırpıp yanından geçecektim ki kolumu tutmasaydı. Gözlerimi devirip gözlerine baktım son olaydan sonra aramızda saglam bir sogukluk vardı.
"Beril. Karşındakiler mafya bunun farkındasın degilmi? Kızını dövmene ilkinde ses getirmemiş olması birşeyler planlamadıgı anlamına gelmez. Tekrar yanında kesici alet getirecegini sanmıyorum çünkü buna cesaret edemez. Dövüş boyunca, önce ve sonra sakın birşeyler yiyip içme."
"Tamam babacım, şimdi çıkarsan rahatlıkla giyinebilirim?" kafasıyla onaylayıp dışarı çıktıgında kendimi resmen dolabın önüne attım. Tamam ben bu çocuga beni asla öpemezsin demiş olabilirim, ama bu benim öpemeyecegim anlamına gelebilirmi?
Allah var yakışıklı çocuk yani.
Bitter Karam gibi çocuk yemin ediyorum. Ama salak, bu dediklerini ve yaptıklarını unutmayacak kadar iradeliyim sonuçta. Hızla çantamdan aldıgım yarım siyah sporcu südyeni şeklindeki üstü ve siyah şort taytı üzerime geçirdim. Kırmızı sargılarımıda gerekli yerlere sardıktan sonra hazırdım.
Bulundugumuz yer Queen's Stage.
Normalde boks eldivenleriyle dövüşülür, ama ben onun içerisindeyken vuruşumu tam olarak hissedemedigim için takmıyorum. Tercih meselesi sonuçta. Eşyalarımı dolaba tıkıp kapattıktan sonra çıplak, sargılı ayaklarımla dışarı çıkmadan önce son anda unuttugum siyah ipek bornozumu üzerime geçirdim.
Kuşagını bagladıktan sonra kapıyı açtım.
Tamda bekledigim gibi Isaac elinde bir dosya ve agızlıgımla duvara yaslanmış, elindeki pilot kalemi ritmik bir şekilde dosyaya vuruyordu.
Çıktıgımı görünce bogazını temizleyerek dikeldi.
Koridorda bana dogru sırıtarak yaklaşan abimi görünce benimde dudaklarım yukarıya dogru kıvrıldı.
"Girdiginde Vip koltuguna bak bakalım kimleri göreceksin?" göz kırptıgında tek kaşımı kaldırdım.
"Clark?" söyledigimle kafasını iki yanına salladı.
"Çogul ekini boşuna mı kullandım sence dil anlatımı kıt kardeşim?" Elimle haraket çekerek dil çıkardım.
"Dedi bunu matematikten 0,5 çakan çocuk." Kaşlarımı çocuk gibi hızla yukarı aşşagıyla sallamamla pes etmiş bir şekilde gözlerini devirip bana sarıldı. Kıkırdayayarak kollarımı beline sardım. Alnıma bir öpücük kondurup geri çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ver elini Amerika!
HumorAbisiyle birlikte Amerikaya Voleybol için giden bir kız. Yeni arkadaşlar , yeni bir okul, yeni bir takım. Kız tam bir bir bela mıknatısı, çok zekidir ayriyetten çok iyi dövüşür demişmiydim? İşine gelince kötü işine gelince cici kız. Birazda dengesi...