Louis koltukta yanında oturan Harry'ye doğru yaklaştırdı yüzünü. Harry ondan tarafa bakmıyordu. Asılmış,sinirli görünen yüzü aşılması zor görünüyordu. Louis kahve kupasını onun elinden yavaşça çekerek önündeki masaya koydu. Sonra en sevdiği yere,kucağına oturdu ve ellerini boynuna sardı. Harry'nin ondan tarafa bakmamaya inat etmiş gözlerine karşı o kararlılıkla bakışlarını ona dikmeye devam ediyordu.
"Bana bakar mısın?"
"Beni biraz rahat bırakır mısın?"
Louis, Harry'nin isteğini gerçekleştirmedi. İnatla ona doğru eğildi,parmaklarını çenesinde gezdirirken sıcak nefesi Harry'nin boynuna çarpıyordu. Belirginleşmiş boyun damarının üstüne dudaklarını hafifçe değdirdi. "Biraz abartmadın mı sevgilim?"
"Abarttım mı?" Harry sinirle ona doğru döndü. Harry ağzını açtığında Louis devamında ne geleceğini biliyordu. Dudaklarını dudaklarıyla buluşturarak onu engellemeye çalıştı.
"Her neyse,tartışmayalım şimdi."
Harry iri elleriyle kucağındaki çocuğun belini kavrayarak onu üzerinden indirdi ve aniden ayağa kalktı. "Hep aynı şeyi yapıyorsun. Bir sorun olduğunda beni baştan çıkartıp dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun. Hiçbir şeyi konuşarak halledemiyoruz bile. Hep öteleyip duruyoruz. Bundan bunaldım artık."
Öyle mi yapıyordu? Evet,öyle yapıyordu ama Louis yine de bunu onun ağzından duymaktan rahatsız olmuştu,sinirlenmişti hatta.
Harry yüzüne bile bakmadan bir süre aramakla vakit kaybettiği araba anahtarını bulduktan sonra kapıya doğru yöneldi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Hava alacağım."dedi gözlerini devirerek. Çıkarken kapının çıkardığı ses Louis'nin ürpermesine neden olmuştu.
Bütün bunlar olurken mutfak masasının arkasında işlerini halletmeye çalışan Zayn kapı sesiyle birlikte sonunda gözlerini ona dikti. Kendini kendi evinde davetsiz bir misafir gibi hissediyordu bazen. Ya da daha çok köşedeki sessiz ve objektif gözlemci,belki de ara bulucu.
"Of..." Louis derin bir iç çekerek onun yanına geldi ve önündeki paketi eline aldı. İçinde kalan tek sigarayı almak için bir süre sinirle cebelleşirken Zayn sakinlikle ve sabırla onu izliyordu.
"Ne zaman kavga etmeyi bırakacağınızı merak ediyorum."
"Hiçbir zaman."dedi Louis sigarasını yakarken. Kaşlarını bir çocuk gibi çatmıştı.
"Bir anlamda haklı olduğunu biliyorsun."
Louis bazen Zayn'in bu objektiflik ve doğruculuk tavırlarından rahatsız oluyordu. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu o da biliyordu,değil mi? Sadece itiraf etmiyordu. Bazen düşündüklerinizi yansıtmanıza hiç de gerek yoktu. Bazen sadece arkadaşınızın yanında olduğunu göstermeliydiniz. Bazen yalan söylemeliydiniz ya da onun gibi şeyler işte. Önemli değildi,kendisini iyi hissettirmesini sağlaması gerekiyordu. "Onu değil beni desteklemen gerekiyordu. Sen benim arkadaşımsın."
"Tamam Louis,haklı olan sensin. Mutlu oldun mu?" Zayn alaycı bir tavırla söyledi.
"Mutlu olmadım. İnandırıcı olmadığın sürece bir anlamı yok."
"Üzgünüm,iyi bir oyuncu değilim. Keşke sen de haklı olsaydın da buna gerek kalmasaydı."
Louis küllüğün üzerinde bir düşmanını eziyormuş gibi sigarasını söndürdü. Tüm dünya ona karşı olmak zorunda mıydı? Harry ilk defa biraz haklı olabilirdi. Ama genelde o haklıydı. Ne vardı tartışmayı sevmeyen bir insansa? Olayları nazikçe kapatmak kötü bir şey miydi? Harry'nin gereksiz ve abartılı kıskançlık krizleriyle uğraşmak daha mı mantıklıydı? Eğer onlarla uğraşsa şimdiye kadar defalarca ayrılmışlardı. Ayrıca sinirli olduğunda çok seksi oluyordu ve Louis'nin düşünebildiği tek şey üzerine atlamak oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy to love you
FanfictionHarry ve Louis genellikle birbirlerinden nefret ediyorlar.