•Back to Hawkins•

353 24 34
                                    

Bölümü pekyown'a adıyorum. Bölümü yazmamda ki tek motivasyonum..

Kapıdan dışarı adım attığında güneş gözlerini yakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapıdan dışarı adım attığında güneş gözlerini yakıyordu. Arkasındaki güvenlik görevlisinin sesini duydu.

"20 metre ileride bir durak var. Seni Hawkins'e götürür."

Kız kolunun altına sıkıştırdığı üç beş parça eşyasıyla beraber taş yolda yürümeye başladı. Hawkins yakınlarında, başka bir eyalette bulunuyordu. Otobüs durağına yürürken rüzgar sanki kızı cezalandırırmışçasına hızlı esiyordu. Tekrar özgürlüğüne kavuşmanın verdiği rahatlığı hiçbir şeye değişmezdi. Taşlar ayağının altında ezilirken Hawkins 'teki dostlarını düşündü. Acaba ölen olmuş muydu? Rahatsızca irkildi ve bunları düşünmemeye çalıştı.

Çok da uzun olmayan bir yolculuğun ardından otobüs durağına vardı ve sabırsızca beklemeye başladı. Giydiği gri tulumdan sonunda kurtulmuş olsa da iğrenç kokusunu üstünden atamamıştı. Sol koluna taktığı eski saat ve bileklikleri dövmesini kapatsa da yine de rahatsızca kolunu gizliyordu. Alışkanlık olmuştu artık. Diğer dövmelerinden pek farklı olmasada insanlar sorunca açıklama yapmakta zorluk çekiyordu. O sırada otobüs boş durağa yanaştı ve yolcuyu aldı, Hawkins'e doğru yola koyuldu. Otobüs bedavaydı çünkü ıslah evinin kendi otobüsüydü. Dönecek parası olmayanlara hizmet veriyordu. Kız, Hawkins'e varınca olacakları düşündü. Taşla sopayla kovalanacakmış gibi hissediyordu. Bunları düşünürken uykuya daldı.

***

Hawkins Lisesi

Mike ve Dustin sağa sola volta atarak yürüyor ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Lucas maç için onları satmıştı ve akşam oynayacakları oyun için destek güce ihtiyaçları vardı. Çünkü tanıdıkları zindan ustası* son savaşta onları alaşağı etmek için tüm sınırları zorlayacaktı. Büyücüleri olmadan kareli düzlemden sağ çıkamayacaklarını biliyorlardı. Ayrıca eksik oyuncuyla Eddie asla oyun başlatmazdı ve erteleme söz konusu bile değildi. Okul çıkışına kadar ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlardı.

"Erteletmeyi denesek olmaz mı? Lucas olmadan olmayacak." Dedi Mike tekrar.

"Delirdin mi Eddie bizi çiğ çiğ yer. Bu gece olmak zorunda." Diye yanıtladı Dustin. Onlar tartışmaya devam ederken hava hafiften bozmaya başladı. Sanki fırtına yaklaşıyordu, etrafa tekinsiz bir sessizlik çöktü. Dustin'in içi irkildi. Zil çalınca bir anda yerinden sıçradı. Mike olanlara anlam veremese de çok umurunda değildi. Eleven ile olan buluşması kafasını yeterince dolduruyordu. İkisi de kalabalıkla beraber derse girdiler.

Dersten sonra kafeteryada Eddie ile otururken gazetelerin masaüstü rol yapma oyunları hakkında yazdıkları saçma sapan haberleri konuşuyorlardı.

"BU RESMEN SAÇMALIK!" Diye elini masaya vurdu Eddie. "Dalga geçiyor olmalılar bu oyun nasıl şeytani ve zararlı olabilir?" Dedi bir yandan gazeteyi buruştururken. Kalabalığın sesi onları bastırsa da Basketbol kaptanı Jason ile göz göze geldiler. Jason okulun tipik popüler çocuğuydu. Konuşması kuvvetliydi insanları motive etmeyi beceren tiplerdendi. Politikada şansını denese başarısız olmazdı hani. Yine de Eddie ve tayfasıyla uğraşmayı severdi. Billy'nin yokluğunda zorbalığı tek eline almış ve resmen tahtına oturmuştu. Eddie 'Ne bakıyorsun?' Anlamında kafasını salladı. Jason göz devirmekle yetindi. Böyle şeyler için fazla egoluydu.

Eddie'nin masasında tartışma hararetle sürerken Dustin dikkati üstüne çekmek için boğazını temizledi. Gözler teker teker Dustin'e döndü.

"Eddie...D&D demişken..." diye kem küm etti.

"Lucas akşam basketbol maçında olacağı için Hellfire'a gelemeyecekmiş." diye tamamladı Mike.

"NE?" diye yükseldi Eddie. "NE DEMEK GELEMEYECEKMİŞ? Nasıl o aptal oyun için bizi ekebilir? Yedeklerde değil mi ayrıca oynamayacak bile. Yemin ederim elime geçirdiğim anda mahvedeceğim o solucanı!"

"Acaba ertelesek falan olmaz mı?" diyebildi zar zor Mike. Eddie için son damla gibiydi bu. Bağırıp çağırmaya başladı. Masanın üstünde boy gösterip diğer masalara sallamaya başlamıştı. Ortamdaki gerginlik sürerken birisi okula adımını atmıştı.

Müdürün ofisinden çıkarken herkesin gözleri ona dönmüştü. Üstünde siyah dizi yıpratılmış pantolon ve Tarkus* albüm kapağının bulunduğu tişört vardı. 70lerin tartışmalı zamanlarını kendi varlığıyla yaşatmaya çalışıyordu sanki. Islah evine girerken yanında başka kıyafet yoktu zaten. Kısacık kesilmiş saçları şimdiye kadar uzamıştı ama hala bir kız için(!) Bile kısaydı. Onun haricinde gittiği gibi geri gelmişti adeta. İnsanların hafızalarındaki görüntüyü tekrar canlandırıyordu. Tutuklanma anı, AVM'nin yanışı ve siren sesleri. Her adımında sanki hatıralar daha da keskinleşiyor daha çok dikkat üzerine toplanıyordu. 1 yıl boyunca Hawkins'te değildi ve insanlar hakkında çok fazla dedikodu yapmıştı bile. Tüm yaşananlara rağmen kafası dik yürüyordu. Çünkü mahkeme suçlamaların çoğu zaten düşürmüş ve işin çoğunlukla kaza olduğuna kanaat getirmişti. Tabi bu 1 yıl boyunca ıslah evinde kalmasına ve sosyal hizmet görevi almasına mâl olmuştu. Tabi bu insanların bildiği kısmıydı. Koridorda yürürken bir çocuğa çarptı ve eşyalarını yere devirdi. Umursamadan yoluna devam etti ve kafeteryaya yöneldi.

Walkmaninin kulaklığını indirip kafeteryanın kapısını iki eliyle ittirdi. Gözler teker teker kapıya dönüyor ve koridordaki fısıltılar kafeteryadakilere karışıyordu. Kısa süre sonra etraf sessizliğe büründü. Masanın üstünde şov yapan Eddie şaşkınlıkla kapıya bakıyordu. Haberlerde gördüğü kız okula gelmişti. Kız, bir şey ararmışçasına gözlerini içerde gezdiriyordu. En sonunda boğazını temizleyip içeride ilerlemeye başladı. Dustin, Mike ve Lucas bir anda yerlerinden fırladılar. Kızın onları görünce gözleri parladı. Bir anda birbirlerine koştular. Hep bir ağızdan sordu çocuklar.

"Liz! Ne zaman çıktın?" Heyecanlarından yerlerinde duramıyorlardı. Sonuçta kıçlarını kurtaran kızdı.

"Tanrım sizi çok özledim." Diyebildi sadece. Uzun zamandan sonra tanıdık yüzler görmek iyi hissettirmişti.

Onlar masalarına doğru ilerlerken Jason sadece sinirli gözlerle bir Lucas'ı bir Lizzie'yi süzüyordu. Takımından birinin böyle birisiyle ne işi olur diye düşünüyordu. Eddie ise masadan ayrı bir şokla inmiş kıza bön bön bakıyordu. Dustin ve Mike'ın onu masaya sürüklediklerini görünce bir toparlandı. Lizzie yabancı bir yüz görünce hemen ciddileşti. Eddie yerine otururken masada bir yer işaret etti. Liz Eddie'yi ittirerek masanın başına eskiden kendisine ait olan yere oturdu. Eddie'den önce okulda D&D oynatan tek yetenekli zindan efendisiydi. Eddie ününü duymuştu ama hiç oyunlarına katılmamıştı. Eddie yere düşer gibi olup hemen toparlandı. Liz, Eddie'nin ceketinin üstündeki Dio yazısını ve albüm kapağını gördü. Kafasıyla işaret edip,

"Güzel ceket, Dio severim." dedi yarım bir gülüşle. Eddie'de başka bir sandalyeye geçerken karşılık olarak,

"Güzel tişört, Emerson, Lake & Palmer' da güzel grup." Dedi. Liz 'iyi hamle' dermişçesine kafasını salladı. Kafeteryadaki insanlar olan biteni sükûnet içinde izlerken Liz bağırarak

"İŞİNİZE BAKIN ARTIK!" dedi. Fısıltılar yükseldi ve sonunda gürültüyle kayboldu.

Zindan ustası: Dungeon Master (DM) zindan efendisi anlamına gelen ve rol yapma oyunlarında oyuncuları yönlendiren kişidir.
Tarkus: Emerson, Lake & Palmer grubunun 1971'de piyasaya çıkan albümü

Bölümü nasıl buldunuz yorumlarınızı merak ediyorum

Oy vermeyi unutmayın^^

Heaven And Hell-Stranger ThingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin