•The Devil's Return•

95 17 8
                                    

Otobüse binen Liz sinirle kafasına vurdu.

"Aptal, aptal! Nasıl yine ölebildin geri zekâlı. Şimdi ne olduğunu asla öğrenemeyeceğim off! Başa döndük yine!" Dedi kendi kendine. Otobüs şoförü dikiz aynasından kıza baktı ama sesini çıkarmadı. Deli herhâlde diye düşündü. Zaman geçerken Liz de hareketlerini gözden geçirdi. Fırsatım var ise bir şeyleri tekrar değiştirebilirim diye düşündü. Hawkins'e varınca hareketlerini tekrarladı. Müdürü manipüle edip tekrar kaydını yaptırdı. Koridorlardan geçti. Bir öğrenciye çarptı. Kafeteryaya girdi.

Bu sefer farklı bir şey yaptı. Basketçilerin masasına ilerledi ve Lucas'ı ensesinden yakalayarak ayağa kalkmaya zorladı. Sonra onu sürükleyerek Dustin ve Mike'ın yanına götürdü. Selamlaşma merasimi bittiğinde Liz gürültüyü fırsat bilerek Eddie'ye yaklaştı.

"Satıcı olduğunu duydum. Bu gece sana gelsem sorun olur mu?" Dedi sahte bir kur ile.

"Senin gibi biri için sorun olmaz sanırım." Dedi Eddie aynı şekilde karşılık vererek. Liz gülümsedi. Bu sefer fazla uğraşmayacak ve tek başına halledecekti. Geçen sefer gerçekten tekte halledebileceğine inanmıştı oysaki. Dustin ve Mike ile kaçırdığı zamanları konuşmaya devam etti.

Zil çaldığında derse girmek yerine tuvalete yöneldi. Max oradaydı. Kapının önünde çarpıştılar. Liz sıkıca ona sarıldı. Max konuşmayı kısa tutarak resmen ondan koşarak kaçtı. Herhâlde kendini kötü hissediyordu diye düşündü. Teker teker tüm tuvalet kabinlerini kontrol ederken Chrissy'i buldu. Bingo dedi içinden.

"Tanrım sen iyi misin?" Diyerek kalkmasına yardım etti. Kusmuş gibi görünüyordu. Liz elleriyle kızın saçlarını düzeltti ve yüzünü yıkamasını bekledi. Hamle yapmak için doğru anı kolluyordu. Ne kadar çabuk çözerse o kadar iyiydi.

"Yardım ettiğin için teşekkürler. Midemi bozmuş olmalıyım." Dedi Chrissy beceriksizce.

"Dersi asmaya ne dersin?" Dedi Liz beklemeyerek. Chrissy şaşırdı. "Bildiğim iyi bir hamburgerci var." Dedi yalan söyleyerek. Chrissy açıkça rahatsız olmuştu.

"Sen herkesin konuştuğu şu mahkûm kız değil misin?" Dedi lafını esirgemeyerek. Liz, duyduğu cümleye şaşırdı. Ne diyeceğini şaşırdı.

"Pek öyle değil aslında." Diyebildi zar zor. Fırsatı elinden kaçmak üzereydi.

"Sanırım derse gideceğim." Dedi Chrissy ve ayrılmaya yeltendi fakat Liz onu kolundan tutup durdurdu.

"Gerçekten gitmesen iyi olur." Diye gevelendi Liz. Chrissy öfkeyle kolunu Liz'den kurtardı ve ona dokunmamasını söyledi. Hızla arkasını döndü ve kapıya yürümeye başladı. Liz onu bir çırpıda arkadan yakalayarak kulağına inanması gereken şeyleri fısıldadı. Işıklar tekrar gidip geldi ve burnu kanadı. Chrissy belli ki sakinleşmiş ve mayışmış biçimde Liz'e döndü.

"Tamam gidelim." Dedi aklı karışık bir sesle. Burnunu elinin tersiyle silen Liz Chrissy'nin elinden tuttu ve hızla onları okuldan çıkardı.

****
Rastgele bir lokantaya giren ikili hamburger söyleyerek sohbet etmeye başladı.

"Ee Chrissy hayatın nasıl gidiyor?" Dedi Liz ilgili biçimde. Chrissy hayatı boyunca bu soruyu beklemiş gibi konuşmaya başladı. İyiymiş, ponpon kız olmak bazen yorucu olabiliyormuş, Jason son zamanlarda ilgisiz davranıyormuş, ayakkabıları ayağını sıkmaya başlamış, geçen gün mutfakta yanlışlıkla elini kesmiş, saçını kestirmek istiyormuş. Epey konuştu fakat o kadar sıkıcıydı ki biz bile dinlemedik. Liz artık bıkmış olacak ki sonunda lafını böldü ve konuştu.

"Biliyor musun aslında bir medyum ve falcıyım. Falına bakmamı ister misin?" Dedi. Bu sefer doğal manipülasyon kullanacaktı. Mecbur kalmadığı sürece gücünü kullanması anormal biçimde zamanı bozabilirdi.

Heaven And Hell-Stranger ThingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin