Kafasını tutarak doğrulmaya çalışırken, yanına gelen Robin hızlıca ona yardım etti. Siren sesinden irkilen Liz hızla kafasını o yöne doğru çevirdi. Yanlarından hızla geçip giden bir kaç polis arabasıydı sadece.
"Jason'a gidiyorlar." dedi Liz. Ayağa kalkıp üstünü başını düzeltti. Eddie çıtını çıkarmıyordu.
"Kiminle konuştun?" dedi Robin.
"Kardeşimle. Pek iyi gitmedi gerçi." dedi yere bakarak.
"Kim bu kardeşin? Sürekli lafı geçiyor da." dedi Eddie ikisini bölecek şekilde.
"Joyce ile birlikte yaşayan kız. Üvey denebilir. Beraber büyüdük sadece." bunları söylerken çoktan yürümeye başlamışlardı bile. Dükkanda müşterilerle ilgilenen Steve'i gördü.
"O kızı duymuştum. Garip birisiydi. Adını hiç duymadım ama." dedi Eddie düşünerek. Robin bıkkınlıkla nefes verirken Liz aynı biçimde yanıt vermeye devam ediyordu.
"Adı Jane. Jane Hopper."
"Hopper mı? Polis şefi Hopper mı? Aman tanrım sen onun kızı mısın?" dedi heyecanla. "Babanı mı öldürdün?" dedi bir anda dehşetle. Kafasını yerden kaldırmayan Liz duyduğu cümleyle irkildi.
"Hayır...babam değil. Jane'i yanına bırakmıştım. Yani... biraz karışık. Ayrıca onu ben öldürmedim." dedi gevelenerek. Neyi anlatıp neyi anlatmayacağına karar veremiyordu artık. Üçlü arabaya tekrar bindiğinde, Robin'in evine yol aldılar. Aldıkları abur cuburları ikisi tıkınırken Liz arabayı kullanıyordu.
"Ehliyetin olduğunu bilmiyordum." dedi Eddie ağızındaki cipsle.
"Yok ki. Harbiden Liz araba sürmeyi nerden biliyorsun?" dedi Robin merakla.
"Senle tanışmadan önce araba hırsızlığı yapmışlığım var. Yaşamak için para lazımdı." dedi Liz tek eli direksiyonda.
"Jane'e bakmak için mi?" dedi Eddie düşüncesizce. Sonra sorduğu için pişman olup sustu. Liz sorun yok dercesine cevapladı.
"Hayır. O sırada beraber değildik. Hırsızlığı bıraktığım zaman onu buldum." Geçmişi hakkında yalan mı söylese yoksa gerçeği tekrar mı anlatsa kararsızdı. Önceki döngüyüde katarsa 36 saate yakındır uykusuzdu. Bedeni önceki döngüyü hissetmese de mental olarak ölmek üzereydi. Düşünmek artık acı vermeye başlamıştı.
"Sabah olsun uzun uzun anlatırım. Şu an sadece uyumak istiyorum." dedi Robin'in evinin önüne yaklaşırken.
Robin arabadan inip Liz'in camına yaklaştı.
"Dikkatli ol tamam mı? Beni endişelendirme. Sabah yine adını haberlerde görmek istemiyorum." dedi gülerek ve moral vermeye çalışarak. Liz yorgun biçimde güldü.
"Emin ol göreceksin. İyi geceler."
"İyi geceler." diyerek camdan uzaklaştı ve eve girdi Robin. Liz yola devam ederken tek koluyla cama yaslanmıştı.
"Nereye gidiyoruz?" dedi Eddie ona dönerek.
"Maalesef senin karavanına. Ne kadar istemesem de kalacak başka yerim yok." dedi Liz ona bakmadan.
Sonunda karavan parkına vardıklarında Liz arabayı park etti. İkiside karavana girip yatağa devrildiler.
"Burada mı yatacaksın?" dedi Eddie yanında uzanan Liz'e. Liz çoktan gözlerini kapatmış, yana dönüp kıvrılmıştı.
"Büyü biraz Munson. Uyuyacağım büyütülecek bir şey yok. İstersen salonda yat." dedi Liz gözlerini açmadan.
"Tamam be." dedi ve oda tam ters yöne dönerek uyumaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven And Hell-Stranger Things
FanfictionHawkins alışveriş merkezi kazasından sonra suçu üstlenen Elizabeth 1 yıllık esaretinin ardından Hawkins'e geri döner. Bahar tatili yaklaşmaktadır ve yeni bir tehtid Hawkins'te boy göstermek üzeredir.