Merhabalarrr, nasılsınız, iyisinizdir umarım. Bölümü okurken şarkıları açarsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar!
Hilal'in çaresiz yüzüne baktığımda kafasındaki yarıktan akan kıpkırmızı kanlardan dolayı yüzünü buruşturmuştu. Ben de yüzümü hem onun kafasına sanki bıçak saplanmış gibi gözüken yarasına bakarken hem de sanki kolum kopmuş üstünden de kamyon geçmiş hissini tattıran tarifsiz acıdan dolayı buruşturmuştum. Hilal'in kafasında acımasız şimşekler her saniye çakmayı sürdürürken aynı kafadan çıkan kızıl kanların gaz maskesini yok etmek istercesine kapladığını gördüm. Gözlerini acıdan kısmışken nefes alamadığı ve birazdan boğularak öleceğini zannediyordu, ama o an hissettiği her şey psikolojikti. Gaz maskesindeki bütün oksijeni bitirdiğini zannediyordu, ama bitirmemişti işte. Beyni ona saklambaç oynarken psikolojisi de körebe oynuyordu, bu kadar basitti olay.
Kandan gözükmeyen gaz maskesini sağ kaşının hemen üzerindeki namütenahi yarığa değdirmeden çıkarmaya çalıştım. Ah insanın bakarken bile canı yanıyordu. Sağ kolumu hareket ettirdiğimden nefes aldırtmayacak bir ağrı saplandı sağ kolumun eklem bölgesinin biraz altına. İnlerken dişlerimi sıktım, aynı anda dudağımı da ısırıyordum. Maskesini elime aldığımda kan ellerimi yapış yapış yaptı. Ellerimden akan kan damlaları kolumdan süzülüp dirseğime ulaştığında kot pantolonuma damladı. Sağ kolumu oynatmamaya çalışırken hızlıca gaz maskemle onunkini değiştirdim. Maskeyi geçirdiğim anda yüzünü kaplamış kanlar geçirdiğim maskesine de hiç vakit kaybetmeden bulaştı.
Gözleri çok uyuşuktu, tam kapanmak üzereydi, hayat ışığı bulunan gözleri artık bomboş bakıyordu. Hilal oturduğu yerde uçağın hareketi sayesinde sallanıyordu, kemeri olmasa öne doğru düşerdi, kafasını kemerine yaslamıştı onun dışında hareket etmiyordu. Aklımdan saçma sapan düşünce kirliliği geçerken Hilal'in sol elinin titrediğini fark ettim. Canı yandığında gün yüzüne çıkan bir tiki vardı: sol eli titrerdi. Aynı şu anda bana da olduğu gibi. Rahatça nefes alırken gülümsedim, yaşıyordu. Yine de nabzını kontrol etme ihtiyacı duydum. Titremeyen elini elime aldığımda bileğindeki damarların üstüne iki parmağımı koydum. Ve tik tik tik sesleri çıkaran kalbinin atışıyla yüzümde güller açtı. Gülümsemek iyi geliyordu insana. Yapış yapış olan kanlı maskesini titreyen sol elimle kafama geçirirken yangının yakıcı, kanın bakır kokusu burnumu delip geçti. Hilal bu bunaltan kokulardan dolayı nefes alamamıştı anlaşılan. Hilal sanki az önce burnu kapalıymış ta şimdi açılmış gibi rahatlıkla nefes alırken ona doğru gülümsedim. Kızıl kan, kızıl olan saçını daha fazla kızıllaştırıyordu Hilal'in.
Öndeki savaş alanını temsil eden koltuklar alev alevdi. Bir öğrencinin hazırladığı resim tablosundaydık sanki; Sadece kırmızı ve tonlarının bulunduğu, fırçanın yumuşak darbeleriyle, gün batımını izliyorduk. Ama bu gün batımı, kıyametin gün batımıydı. Kırmızı, vahşice maruz kaldığın saldırıdaki namütenahi yaradan akan, rengi solan acılı kan, sarı ise gözünün akını bileşenlerine ayırıp, ısıtarak yok eden, irisinin hayat ışığını eriten ışıktı. Turuncu aralarda kaybolmuştu, iki tarif edilemez işkencenin arasında kaybolmuştu...Alevle bağ kurmuş koltukların hepsi daha fazlasını istercesine yanıyordu. Yanıyordu, her şey. Eşyalar yanıyordu, insanlar yanıyordu, ruhlar yanıyordu bu akkor cehenneminde ...
Öksürdüm. Oturduğumuz yeri arka taraftan seçtiğim için kendimi biraz şanslı hissettim. Evet ya çok şanslıydım, yanan bir azabın içinde denize çakılıp yaralanıp öleceğimden dolayı bayağı şanslıydım.
Ama bizden kötü olan yerler vardı. Mesela ön taraf. Ön taraf dehşete düşürücü derecede korkunçtu: son nefesleri olduğunu bile bile atılan vaveylalar, kalplerinin en derinine işlenmiş olan alevlerin tüyler ürpertici gerçekliğinden dolayı akan göz yaşları, boğazlarını yaran haykırışlar, canhıraş feryatlar, yanarken insanların hissettiği vahim acı çığlıkları, yaralananların sadece ama sadece kendilerinin duyabilecekleri umutsuz yardım bağırışları, yakınları ölenlerinin iç kanatan kasvetli sonları... Her bir küçük detayıyla ön taraf ölümcül derecede umutsuz vakaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancılar
Science-FictionYabancılar... Bir o kadar ulaşılamaz ama bir o kadar da burnumuzun dibinde, kafamızı oynattığımızda bulabileceğimiz olan o kelime... Kuzey Dora ve ablası Hilal Dora, evrenin güzelliğine aşık bir şekilde, en istedikleri ve en tehlikeli meslek olan as...