9

2.6K 56 75
                                    

SEHER

Bazen istemesek de yalan söylemek durumunda kalırız. Kimi insanın, yalan söylediğinde içi rahat olur. Kimi insanın ise içini bir huzursuzluk kaplar. Bazıları oyuncu gibi yalan söyler, bazıları ise her şeyi batırır. Ben, içini huzursuzluk kaplayan ama oyuncu gibi yalan söyleyebilen bir insanım. Pişman olacağımı bilsem bile, yalan söylemekten asla vazgeçmem. Çünkü, yalnızca kendimi düşünürüm. Tıpkı şimdiki gibi...

"Almam gereken kitaplar var anne. Finalde o kaynaklardan sorumlu olacağız."

"Ne kadar lazım?"

"200-300 civarı atsan yeter."

Telefonu tutan elimin terlediğini hissediyordum.

"Tamam, birazdan atmaya çalışacağım. Tuğçe'ye selam söyle."

Telefonun diğer tarafından gelen cevap, biraz olsun rahatlamamı sağlamıştı.

"Sağol anne, görüşürüz."

Derin bir nefes alarak telefonu kapattım. Stresli bir şekilde pencereden dışarıya baktığımda, Tuğçe'nin bahçeyi süpürdüğünü görmüştüm. Yeni evimizin bahçeli olduğunu, buraya gelene kadar bilmiyordum. Biraz küçüktü ama şirin bir görüntüsü vardı. Hatta Arda, yaza doğru salıncak kuracağını söylemişti. Bunu gözlerimin içine bakarak belirtse de sevincimi ona göstermemeyi başarmıştım.

"Sanırım hocalarınız çok gaddar."

Boş odada yankılanan sesle arkama döndüğümde, elindeki kutuyla beni izleyen Mert'i görmüştüm. Gözlerini kısarak bana bakması, yeniden gerilmeme sebep oluyordu.

"Aynen, biraz öyleler."

Kutuyu yere bırakıp yanıma geldi ve benimle birlikte dışarıyı izlemeye başladı. Gözleri Tuğçe'yi bulduğunda gülümsemişti.

"Sence de anne gibi davranmıyor mu?"

Sorduğu soru sesli bir şekilde gülmemi sağlarken, bakışlarını bana çevirdi.

"Hadi aşağı inelim. Birazdan buradaki eşyaları getirecekler."

Başımla onaylayarak odadan çıktım ve merdivenlere doğru yöneldim. Mert de arkamdan beni takip ediyordu.

"Ev sandığımdan daha güzelmiş ama Tuğçe kirasından hiç bahsetmedi. Senin bilgin var mı?"

"Aylık 1900"

Net bir şekilde verdiği cevapla, kişi başına düşen fiyatı hesaplamaya çalışmıştım. Tabii ben hesaplayana kadar Mert, ne düşündüğümü anlamış olacak ki, ben sormadan onun da cevabını verdi.

"475"

Henüz eşyaların tam olarak yerleşmediği salona göz gezdirirken, aklıma gelen şey yüzünden alayla gülmüştüm. Mert'in, neye güldüğümü sorarcasına bakması ise beni daha çok keyiflendirmişti.

"Dışardan bakınca salak birine benziyorsun ama söz konusu para olunca cin gibisin."

Kurduğum cümleye karşılık tek kaşını kaldırdığında, ilk görüşmelerimizdeki gibi elimi ona uzatarak taklidini çekmeye başladım.

"Önce para, küçük hanım."

Hatırlattığım anıyla, bakışları anında ciddileşmişti.

"Cidden, seninle hiç de hoş bir şekilde tanışmadık."

Umursamaz bir tavırla omuz silktiğimde bana elini uzatması, şaşırmama neden olmuştu.

"Ben, Mert. Arda'nın en yakın arkadaşıyım. Hatta kardeşiyim de diyebilirim."

BİR DEFA DENEMEKTEN NE ÇIKAR?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin