Paraşütün yere doğru süzülmesiyle kırmızı evin çatısına indim. Etrafımdaki rakip ayak seslerini ve havada inen rakipleri görmemle elim ayağım birbirine girdi. Acil bir silah bulmam lazımdı.
Bir numaranın atlattığı yere genelde çok adam atlardı ve buralarda oynayamazdım. Doğruyu söylemek gerekirse ölmekten korkarım ve pusucu oynarım. Ama şu an atladığımız yerde pusmak imkansız gibi bir şeydi.
Çatışma seslerine bizim takımın veletlerinin bayılması eklendi. Ben tava ile gezdiğimden -aslında onları kurtarmayı canım istemediğinden- yanlarına gitmedim.
"3 numara gelsene!" Lanet olsun ki onlara bir numaranın aksine ben daha yakındım.
Ne diyeceğimi düşünüp mikrofonu açtım.
"Silah yok, gelemem!"
"Ya kurtasana yaa!" Tam cevap verecektim ki yayıncı olan bir numara konuştu.
"Tamam ben geldim, bi sakin olun. Kübra sen kurtar onları, ben adamların ikisini bayılttım zaten."
İstemsizce iki ve dört numaranın yanına koştum. İki numaranın canı daha az olduğundan ilk onu tuttum. Onu tuttuktan sonra dört numaraya gitmedim ve silah aramaya devam ettim. Veletler birbirini kurtarır, bana ne!
Üst kata çıktığımda yerde gördüğüm silahla gözlerim fal taşı gibi açıldı.
M24 ve 6x dürbün!
Bismillah tövbe yarabbim! Bu bal nereden geldi şimdi? Ama bu kalabalıkta bununla yakın temas oynayamam ki! Bende ki şans anca bu kadar işte! Kutupta güneş kremi bulurum ben anasını gıdıkladığım!
"Lan! Of sen nereden çıktın? Abi nolur gel?!" İki numaranın tekrar bayılmasıyla sinsice güldüm. Ama gülmeden önce mikrofonu kapattım mı diye kontrol ettim tabi.
Rakiplerin iki numarayı bitirip lobiye göndermesiyle gülümseyişim genişledi.
Üçümüz onun öldüğü yere gittiğimizde yayıncı abimiz yeteneğini gösterip rakiplerin üçünüde öldürmüştü.
Bense hiçbir hasar vermeden adamların loot (mühimmat)'larına kondum.
"Hadi arabaya binin de adam arayalım." Ölen iki numara oflarken bende sessizce yayıncının kullandığı arabaya bindim.
Çok adam atlayan bölgelere ilerlerken annemin sesini duyar gibi oldum. Kulaklığı çıkarıp doğru duyduğumu fark ettim. Telefonu yatağa bırakıp odadan çıktım ve beni çağırdığı yere gittim. Salonda kanepeye uzanmış pembe dizisini izliyordu. Kapının eşiğinden bakıp "ne var?" anlamında kafamı salladım.
"Kimle konuşuyorsun içerde?"
"Oyun oynuyordum."
"Elin adamlarıyla konuşma demedim mi?"
"Adam yok çocuk var! Sanki ben çok meraklıyım konuşmaya! Konuşmayınca oynanmıyor."
"Allah sonunu hayır etsin!"
"Amin cümlemize. Sanki muhabbet ediyorum ya! Sen bana şükret şükret! İrem gibi olsaydım görürdün o zaman!" İrem benim kuzenimdi ve kaç tane sevgilisi olduğunu sayamamıştım. Ailesi yani teyzemgil ne kadar kızsa da İrem'e güç yetiremiyorlardı. O da benim gibi kapalıydı ama süslüman tarzdandı. Bu aralar kaçtığı adamla evlenme çabasındaydı. Hep anneme İrem'i hatırlatsam beni kovardı hehe!
"Yürü git duyamıyorum kızı!" İzlediği diziye göz ucuyla bakıp koşar adımlarla odama gidip telefonu aldım. Neyse ki ölmemiştim ama bizim takımın biraz ilerde çatıştığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAMER | E-SPOR
Teen Fiction"O kadar Pubg, CS:Go, Zula oynadım ama bu kadar güzel vurulmadım." Utancımdan sadece gülümseyebildim. "Ne diyeceğimi bilemedim. Bakma öyle." Gözlerinin içi parlıyordu ve bakışları beni alıp götürüyordu. "Benim Aykız'ım sultanım." #4- aşk 19.05.21 #1...