Flashback
[Jungkook'un anlatımından]
Çoğu gün ki gibi yine çocukların alay konusu olduğumuz için doğru düzgün yemek bile yiyememiştik. Yatağımız da karnımız guruldadığı için Jimin ile beraber en alt katta ki mutfağa sessizce inmeye çalışıyorduk. Ama Jimin eskiden yaşadığı bazı olaylardan dolayı karanlıktan ve kapalı alanlardan çok korkardı bu yüzden koluma yapışmış zar zor yürümeye çalışıyorduk. Birden şimşek çakınca korkudan çığlık atmıştım. Jimin ile ilk birbirimize bakıp sonra çığlık atarak mutfağa doğru koştuk. Kesin herkes uyanmıştı ve şu an işimiz bitmişti.
Ben bu küçük yaşımda bildiğim bütün duaları ederken kapının orada bir gölge görmüştük. Mutfakta duvara asılı olan tavayı alıp, o canavarın buraya gelmesini bekledik. Kapının pervazına kadar gelip ışığı açmaya tam yeltendiği zaman Jimin ile üstüne atlayıp ben tavayla boyum nereye geliyorsa gelişi güzel vuruyordum tombul yanaklı arkadaşım da canavar kaçmasın diye bacağını ısırıyordu. En sonda canavar nefes nefese yere düştüğünde koşarak ışığı açtım, arkadaşımı da geriye çekerek canavar sandığımız kişiye baktık. Mingyu hyung yerde özel yerini tutarak inliyordu. Jimin ile birbirimize bakıp kahkaha atmaya başlamıştık.
Tanrım! Canavar sandığımız kişi Mingyu hyungmuş. Umarım bizi azarlamazdı. Jimin'e kızarsa direkt öne atlardım. Ben bunları düşünürken Mingyu hyung biraz daha toparlayıp mutfakta ki bir sandalyeye oturdu. Bize bakıp konuşmaya başladı, "Tanrı aşkına sizin bu saatte burada ne işiniz var?! Çığlık sesi duyunca koşup buraya geldim bir de ne göreyim iki bücür yaramaz."
İkimizde Mingyu hyungun dayanamadığını bildiğimiz için bilerekten gözlerimizi doldurup ellerimizi önümüzde birleştirmiştik. Bu sefer hafifçe gülümseyerek ayağa kalkıp," Açsanız bana söyleseydiniz, babam bugün fırtına olacağını haberlerden görüp çocuklar korkmasın diye burada kalmamı istedi. Müdür olsanız da patron o" dedi dolaptan fazla ağır olmayan yiyecekler çıkarırken.
"Hyung, çok acıkmıştık senin burada olduğunu bilmiyorduk ama Jungkook şimşekten korktuğu için çığlık attı" Jimin, masanın üstüne dizilen yemeklere sanki 10 gündür yemek yememiş gibi bakarken dedi.
Ben ona göz devirerek sandalyeye oturup kaşığı elime alıp yemek dolduracekken elime vurup," Kook! İlk önce dua etmeliyiz her gün unutuyorsun" diye azarladı. Elimizi yukarıya kaldırıp dua etmeye başladık daha çok o ediyordu gözleri kapalıydı ben ise gözüm açık onu izliyordum her zaman ki gibi çünkü onu izlemeyi daha çok seviyordum.
Flashback end
🍒
Günümüz
Mingyu hyungla konuşmalarımızdan sonra geçen birinci haftaydı. Dersim olmadığı zamanlar Sanny'e bakmak için beni yanına çağırıyor ya da akşamları bana bırakıyordu. Yine o günlerden biri Seokjin hyung ekonomi okuduğu için bizden biraz daha meşguldu o yüzden evde değildi. Tae ile ben avukatlık okuduğumuz için aynı fakültedeydik. Dersimiz yoktu bu yüzden ikimizde evdeydik ve yanımızda Sandara da vardı.
Taehyung, bol eşofmanı, beyaz tişörtü ve karışık siyah saçlarıyla elinde cips kasesiyle mutfaktan çıkıp karşı koltuğuma oturdu. Kucağımda ki Sanny'e bakarak, "Şimdi Mingyu hyung bize güveniyor falan buraları geçelim de çocuğunun vasiyetini niye sana veriyor ki? Hadi verdi diyelim niye şimdi? Yardıma ihtiyacı var gibi gözüküyor ayrıca borçlardan da bahsetmiş sana. Kesin bundan bir bokluk çıkacak söyleyeyim sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave Children • Jikook
Fanfic[tamamlandı] Küçükken bazı nedenlerden dolayı ayrılan, büyüyünce kaderin tekrardan karşılaştırdığı ve bu sefer engellere beraber göğüs geren iki cesaretli genç. Gömmek birer birer cesetleri, Ölüp de dirilmek bir şekilde, Muzaffer olup mağlup olmak...