Jimin
Yurt dışında ki alışkanlıklarımı, zevklerimi bırakamadığım için Yoongi ile birlikte Kore'nin en iyi yarış mekanlarından birindeydik.
Buraya gelişimizde ki yarışı kaybettiğim için sinirliydim. Yoongi ise hiç takmamış bir şekilde sigara içiyordu. O sadece izleyiciydi. Birkaç kere yarışlara katılıp birinci olmuştu ama bu kadar.
Arabaya yaşlanmış birkaç dakikadır aynı yeri izleyen Yoongi'ye ayağımla tekme attım. "Sikeyim seni! Kaybettim yarışı, ben kaybettim ya ben. Az ciddiyet ya."
Sigarasını söndürüp yüzünü buruşturarak bacağını ovdu. "Siktir.. Anladık siyah kuşağın var az yavaş vur, deli."
Onun bu hallerine göz devirip arabamın kaputunu açmaya gittim. Son bir kontrol yapacaktım. Ben kontrol ederken konuşmaya devam etti. "Hem birinci olamadın da ne oldu? Dünyanın sonu mu ne saçma haller bunlar ya. Abinden bir şeyler öğren."
"Sana benzeyeyim de üçüncü mü olayım?" Kaputu sertçe kapatıp ona döndüm. "Sen neye bakıyorsun kaç dakikadır?"
Gözleriyle arabalarla dolu caddenin bize en uzak yerlerinden birisini işaret etti. Bende oraya baktım. Yarıştığımız arabalar oradaydı. Ama etrafları kalabalık olduğu için sahiplerinin kim olduğu anlaşılmıyordu. İkimiz de orayı incelerken Yoongi beni dürtüp, "Şu senin çizimlerini çok beğendiğin modacılar değil mi?"
Dediği yere baktığım da gerçekten Jennie Kim ve Jung Hoseok oradalardı. K&J şirketinin himayesinde ana şirketin yanında büyük bir mağazaya sahiptiler. Düşünceleri çok özgün ve iddialı olduğu için çok beğeniyordum. Mağazanın adı bana eskiyi hatırlatıyordu. İkimizin de aklına dank etmiş ki birbirimize dönmüştük. Yoongi, "Jungkook'un annesinin adı Jungsu mu demiştin?" diye sordu. Başımı sallayarak onaylayıp söze atladım. "K&J şirketi himayesi altında ve şirketin ceolarından biri Jungkook. Ama neden bir moda evinin adını annesinin ismi yapmış ki?"
Yoongi omuz silkip geri oraya döndü. Gözlerinin dehşetle açıldığını görünce bende oraya döndüm. Kalbimin atış hızını normalinkinden iki katı hızına çıkaran kişiyi gördüm. Yırtık dar siyah pantolonu, gövdesini saran siyah tişörtü, üstünde ki deri ceketi ve kısa ama hafif tabanlı siyah botlarıyla sanatın beden halini bulmuş haliydi. Uzaktan bile belli olan karışık ve yumuşak saçları, yanağında ki eski anılarımızdan kalan yara izi, bileğinde ki hala taktığı bilekliği ve parmaklarında ki yüzükler ile görünüşüne daha bir çekicilik katmıştı.
Etrafında önceden ünlerinden bildiğimiz Kim SeokJin ve Kim Taehyung, modacı Jennie Kim ve Jung Hoseok ile beraberdi. Yakın arkadaş ya da başka bir şey olmalılardı.
Ben bunları düşünürken Yoongi'nin sesiyle düşüncelerimi susturdum. "Baksana yanındakilere dönünce ifadesi yumuşuyor etrafına dönünce yüzü sert bir kayaya dönüşüyor. Belli ki senin gibi onun da duvarları örülmüş ve onları tırmanmak epey zor olacak gibi gözüküyor."
"En azından yalnız olmaması mutlu etti beni. Biliyorsun güvende olması benim için en önemli şey."
Yoongi, ne söylediğimi anlamış ve katılmamış olacak ki yüzünü buruşturarak bana döndü. "Seninle de olsa kendini güvende tutabilir. Önemli olan senin ona verdiğin destek. Artık aynı ülkede aynı şehir de bulunan dünyaca ünlü ceolarsınız ve bundan sonra da çok görüşecekmişsiniz gibi gözüküyor. Biliyorum korkuyorsun ama akışına bırakmanın zamanı geldi eminim kendisi de çoğu tehlikenin farkındadır. "
Dediklerini bir süre düşünüp doğru olduğuna vardım. Bu süre boyunca kaçmıştım. Ama şimdi böyle olmayacaktı. Sorun varsa çözüm de vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brave Children • Jikook
Fanfiction[tamamlandı] Küçükken bazı nedenlerden dolayı ayrılan, büyüyünce kaderin tekrardan karşılaştırdığı ve bu sefer engellere beraber göğüs geren iki cesaretli genç. Gömmek birer birer cesetleri, Ölüp de dirilmek bir şekilde, Muzaffer olup mağlup olmak...