y&c | lavinia

207 33 117
                                    

yorum ve oylarınızı bekliyorum, iyi okumalar. ❤️

tanrı yeryüzünü gözyaşlarıyla taçlandırıyordu. yere düşen her bir gözyaşı, gökgürültüsü ile birleşerek korkunç bir kasvete düşüyordu tüm şehri. korkunç derecede güzel bir kasvet.

böyle düşünüyordu kıvırcık saçlı adam. güneşli günler görebileceğini düşünmüyordu. o kasvete alışmıştı. hastane odasının kasvetine, yoğun bakımın kasvetine, yalnız kaldığı evinin kasvetine...

tek aydınlığı çiçekçisiydi.

çiçekçisiyle bir bütün haline gelen gözlüklü.

"yine gelir mi acaba..." diyerek mırıldandı kendi kendine. dün ona sarılıp ağlamak öylesine rahatlatmıştı ki içini... öylesine iyi hissetmişti ki... karanlıktan umudun aydınlığına çıkmak ilk defa yormamıştı gözlerini.

bir yıl üç ay olmuştu gözlüklü hayatına gireli. karanlığın umut ışığı oluvermişti habersizce. sarı karanfil istemişti dükkana ilk gelişinde. çekinerek şiir de sormuştu. gülümseyerek cevap vermişti kıvırcık saçlı adam. sevdiğini, nişanlısından bahsederken acı bir şekilde anlamıştı.

kol saatine baktı. beş dakika kalmıştı saatin on olmasına. gülümsedi kendince. hep bekleyecekti. şu cani dünyaya gözlerini sonsuza kadar yumana dek, insanlığın ayakta duruşunu gösteren gözlüklüyü bekleyecekti.

sokaktaki hayvanlara bakan gözlüklüyü bekleyecekti.

her haftasonu yetimhaneye gidip oradaki çocukların abisi olan gözlüklüyü bekleyecekti.

naif kalpli o adam yüreğinden hiç gitmeyecekti.

tezgaha yaklaştı. her zamanki gibi bekleyecekti içeri girişini. bıraktığı yeşil çayı eline aldı. dudaklarına götürecekken yere damlayan kanları fark etti. eli refleksle burnuna gittiğinde, "kahretsin..." diyerek mırıldandı.

peçete almaya gitmek için hızla arkasını döndüğünde başının döndüğünü hissetti. ardından, dengesini sağlamak için bir yerlere tutunmaya çalışsa da çoktan kapanan bilinciyle birlikte gözlüklü için hazırladığı sarı karanfil yere düşmüştü.

gök gürledi. saat onu gösterdiğinde gözlüklü oğlan içeri adımladı. etrafa bakındı, yerde bilinci kapalı şekilde yatan kıvırcık saçlı adamı gördü. kaşlarını çattı. telaşla, baş ucuna düşmüş sarı karanfili alarak kenara koydu.

elini nazikçe kıvırcık saçlı adamın şah damarına yasladı. atıyordu. yavaş olsa da atıyordu işte! bilinçsizce tuttuğu nefesi verdi. hızla ambulans çağırdı. gelene kadar da elini tuttu.

"ne oldu sana böyle..." burnunun kanaması durmuştu ama beyaz kazağında kan izleri vardı. gözlerinin dolduğunu hissetti. canı yanıyordu. nişanlısının onu aldatışından sonra ilk defa bu kadar canı yanıyordu.

ambulans kısa süre içerisinde geldi. kıvırcık saçlı adam sedyeye alınırken elini bir an olsun bırakmadı gözlüklü oğlan. siren seslerine aldırmamaya çalışarak dudaklarını avuç içine bastırdı ve burukça tebessüm etti.

"sesinden duymam gereken yüzlerce mısra var kıvırcık saçlı adam, gidemezsin."

kıvırcık saçlı adama serum bağlayan görevli kadın gülümsedi. bakışları gözlüklü oğlanın hiç bırakmadığı kıvırcık saçlı adamın eline kaydığında, dünyada hâlâ naif insanların var olduğunu hatırladı.

y&c

hastane odasında yorgunlukla uyuyan kıvırcık saçlı adama dikti gözlerini gözlüklü oğlan korkuyla. öleceğini düşündükçe göğüs kafesi sıkışıyor, nefes almakta zorlanıyordu. doktorun sözleri kulaklarında çınlarken oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve odanın içerisinde turlamaya başladı.

"barbaros bey'in tümörü beynini sarmış. baş dönmeleri, bayılmaları, burnunun kanamaları... artışları bu yüzden. ameliyat olmazsa ne yazık ki onu kaybedeceğiz."

derin bir nefes aldı gözlüklü oğlan. kıvırcık saçlı adamı kaybetmek... bunu istemiyordu. acılarını gömen adamı kendi elleriyle toprağa gömmek istemiyordu.

uzun süredir tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı. adeta bir mahkûmun seneler sonra denizi görmesinin özgürlüğü gibi firar ettiler. yutkundu gözlüklü oğlan. pencereden dışarı baktı. belki de hava bugün bu yüzden kasvetliydi.

tanrı, kıvırcık saçlı adamın yasını erkenden tutmaya başlamıştı.

ağır adımlarla kıvırcık saçlı adama yaklaştı gözlüklü oğlan. ağırlaşmış göz kapakları, çökük göz altları, dağılmış saçları ve acıyla yoğrulmuş yüz hatları öylesine farklı görünüyordu ki... kıvırcık saçlı adam can verirken bile kusursuzdu.

çekinerek baş ucuna oturdu gözlüklü oğlan. titreyen elini, kıvırcık saçlı adamın yanağına yasladı ve göz altlarını parmağıyla okşadı hafifçe.

ardından, dudaklarından bugün kıvırcık saçlı adama içinden gelerek araştırdığı şiirin dizelerini mırıldandı.

sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsan ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar,
yanımda kal.

sana gitme demeyeceğim,
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.

sana gitme demeyeceğim,
ama gitme lavinia.
adını gizleyeceğim,
sen de bilme lavinia.*

özdemir asaf - lavinia

yellow carnationHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin