🎶 SUNMİ-LALALAY
Anın sıcaklığıyla Woojin'in akşam beni yemeğe davet etmesini garipseyememiş, ondan daha da garibi Jungkook'un elimi tutmasına bir tepki bile gösterememiştim. Birlikte yol boyunca yürüyüp sahadan iyice uzaklaştığımızda elim hala avucunun içindeydi ve ben artık bunu tam anlamıyla farkındaydım. Kalbim sanki 4 kilometre hiç durmadan koşmuşum gibi atarken Rosie kucağımda huysuzlanmaya başlamıştı. Ancak Jungkook sanki otomatiğe bağlamış gibi hızını kesmeden yürüyordu. Elimi tuttuğunu bilmiyor bile olabilirdi."Jungkook ?" Ona seslendiğimde Jungkook aniden durmuştu. Ani haraketi Rosie'yi neredeyse kucağımdan düşürmeme sebep olacaktı. İki elimi birden Rosie'yi tutmak için kullandığımdan Jungkook'un avucundan elimi çekmek zorunda kalmıştım.
"Ah, dalmışım. Gerçekten özür dilerim Chaeyoung. Seninde gününü mahvettim." Jungkook uzanıp Rosie'yi kucağımdan aldı ve yere bıraktı. Rosie sanki özgürlüğüne kavuşmuş gibi yerde yuvarlanırken gözlerimi tekrar Jungkook'a çevirdim.
"Hayır. Benim günüm henüz mahvolmadı." Jungkook kaşlarını kaldırıp ne dememek istediğimi anlamaya çalıştı. Güldüm.
"Bulgogi yiyemezsem, işte o zaman günüm mahvolacak." Jungkook başını yere eğdi ve benim gibi güldü. Onu gerçekten güldürebilmek hoşuma girmişti. O böyle daha iyiydi. Gözlerindeki o soğukluk ona yakışmıyordu. Neyse ki gözlerindeki ateş sönmüştü.
"Öyleyse bugünün telafisi için, sana bulgogi ısmarlayabilir miyim ?" Diye sordu elini saçlarının arasından geçirirken. Başımı heyecanla aşağı yukarı salladım.
Birlikte minik Rosie için bahçeli, küçük ama sevimli bir restoran bulmuştuk. Rosie'yi bahçeye bağlayıp birlikte içeri girmiş ve bir masaya oturmuştuk. Orta yaşlı bir teyze gelip siparişlerinizi almış ve hazırlamak için yanımızdan ayrılmıştı. Fazla kalabalık olmadığından yemeklerimiz on-on beş dakika sonra önümüzdeydi.
"Afiyetle yiyeceğim." dedim heyecanlı bir sesle ve kaşığı elime aldım. Tam yemeğimden bir kaşık alacağım sırada Jungkook'un bana gülümseyerek bakan suratını görmüş ve duraksamıştım. Jungkook başını iki yana salladı.
"Afiyetle yiyelim." Gülümsedim ve sabahtan beri yemek istediğim bulgogiyi mideme indirdim. O kadar afiyetle yiyordum ki, Jungkook ara sıra gülümseyerek beni inceliyordu. Bu durum her ne kadar heyecandan yemeği üstüme başıma dökmeme sebebiyet verse de umursamadım. Jungkook masanın kenarında duran peçetelikten bir peçete aldığında gözlerini ona çevirdim. Peçeteyi tutan eli dudaklarıma yaklaştığında gözlerim yuvalarından çıkacak gibi açılmış ve nefes alıp verişlerim hızlanmıştı. Jungkook ağzımın kenarını silip elini geri çekti ve gülümsedi.
"Teşekkür ederim." dedim kısık sesimle. Başımı önemli değil der gibi iki yana salladı.
"Yalnız yaşamıyor musun ?" Sorduğu soruyla kaşlarımı havaya kaldırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Make Me a Sad Girl | Rosékook
Fanfiction"Ben Jeon Jungkook. Ve bu da küçük kızım Rosie." Dudaklarımdan küçük bir kıkırtı kaçmıştı. Jungkook gözlerini kısıp anlamak ister gibi yüzümü inceledi. Tuttuğu elimi geri çekip gülümsememi yüzümden silmeye çalıştım. "Ah, özür dilerim. Köpeğinle adaş...