🎶 G.Soul - StayGüzel bir sabaha uyanmıştım. Elimi boynuma götürüp Jungkook'un dün boynuma taktığı kolyeyi hissettim ve gülümsedim. Olması gereken bu değildi. Onunla konuşmalı ve gerçekleri öğrenmeliydim ancak bunu yapmamış ve gözlerimi gerçeklere kapatmıştım. Bunu ne kadar geciktirirsem o kadar acı çekeceğimi biliyordum çünkü onunla birlikte daha fazla anı biriktiriyordum. Bu anılar aklıma geldikçe bana zarar verecekti, biliyordum. Yine de gerçekleri öğrenmek için henüz erkendi. Benim için.
Yataktan kalkıp hazırlanmış ve annemin hazırladığı kahvaltıdan ayak üstü bir şeyler atıştırmıştım.
"Rosie, oturup yesene." Başımı iki yana salladım.
"Şimdi çıkmazsam geç kalırım." Annem saatini baktı.
"Seni ben bırakırım." Aceleyle başımı iki yana salladım.
"Gerek yok. Tüm gece ayaktaydın. Gidip uyumalısın." Koşarak annemin yanına gitmiş ve yanağına bir öpücük kondurmuştum. Annem dün gece hastanede nöbete kaldığı için yorgun olmalıydı. Yine de asıl neden bu değildi. Asıl neden kapımın önünde okula beraber gitmek için beni bekleyen sevgilimdi.
Annemin itirazlarını dinlemeden ayakkabılarımı giymiş ve dışarı çıkmıştım. Karşıdaki direğin yanında dikilen Jungkook'u gördüğümde içimde bir şeylerin kıpırdandığını hissetmiştim. Bunlar midemde uçuşan kelebekler miydi yoksa kalbimin üstünde tepinen filler miydi bilmiyordum.
Jungkook'un bana bakmadığını gördüğümde ona doya doya bakabilmek için eline bir fırsat geçmişti.
Giydiği basit bir kot pantolon ve hoodie ile bile nefes kesici gözükmeyi nasıl başarıyordu ? Derin bir nefes alıp yanına ilerledim. Jungkook başını yerden kaldırıp ona doğru ilerlediğimi gördüğünde kollarını iki yana açmıştı. Gülümseyerek adımlarımı hızlandırdım ve kolları arasına girerek beni sarıp sarmalamasın izin verdim.
"Günaydın." dedi Jungkook saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondururken.
"Günaydın. Bugün biraz geç kaldım. Neden bekledin ? Keşke önden gitseydin." Jungkook başını iki yana salladı.
"Bunu yapmayacağımı biliyor olmalısın." Güldüm ve elini tuttum. Birlikte okula yürürken okulumuza giden birkaç öğrencinin dönüp bize baktığını ve aralarında fısıldaştığını görebiliyordum ancak artık bunu umursamıyordum. Sadece bu eli hala tutabildiğim için mutluydum.
Okula vardığımızda Lisa ve Taehyung'u bahçede otururken görmüş ve yanlarına ilerlemiştik. Lisa bizi gördüğünde yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmiş ve el sallamıştı. Tae ise ayağı kalkıp beni Jungkook'un yanından itmiş ve kendisi yanına geçmişti. Bu haline güldüm ve Lisa'nın yanına oturdum. Tae garip bir şekilde arkadaşını benden çok fazla kıskanmaya başlamıştı. Lisa'yı ne kadar fazla sevdiğini bilmesem belki de onun Jungkook'a aşık olduğunu bile düşünebilirdim.
"Okula yine birlikte gelmişsiniz." dedi Lisa sırıtarak. Başımı salladım.
"Rosekook, Taelisa ve Jinsoo. Ah eserlerime hayranım." Kaşlarımı çattım.
"Tüm bunlar da ne ?" Lisa başını iki yana salladı. "Ah boşver. Bilmesen de olur. Ancak aklımda bir soru var." Bakışlarımı tüm ciddiyetimle Lisa'ya çevirdim.
"Jenmin mi ? Yoksa Jenkai mi ?" Onu ciddiye aldığım için gerçekten her seferinde pişman oluyordum.
"İkisi de değil." Lisa elini havaya kaldırıp beni susturdu.
"Fikrini sormadım Rosie Poop."
"Ya ! Lalisa !" Ben bağırdığımda Tae aniden Jungkook'un kolunu tutup onu yanımızdan götürmeye çalıştığında gözlerimi ona çevirdim.
"Kalk." dedi aceleyle. "Sihirli kelime söylendiği gibi buradan kaçman gerek." Jungkook Tae'ye aynı bizim gibi anlamayarak baktığında Tae bağırdı.
"Kaç Jungkook ! Canını seviyorsan kaç ! Bu sihirli kelimeler büyük bir savaşın başlangıcı." Tae Jungkook'u bırakıp geri doğru adım atmaya başladığında hepimiz şaşkınlıkla ona bakıyorduk.
"Hangi kelime ?" diye sordu Jungkook hala anlamaya çalışarak.
"Rosie Poop ve Ya! Lalisa !" Tae bizi takli edip son bir umut tekrar Jungkook'u kolundan tutup kaldırmayı başardığında ikisi birlikte gözden hızla kaybolmuşlardı.
"Al işte. Kaçırdın çocukları." Sinirle gözlerini Lisa'ya çevirdim.
"Önce senin sevgilin kaçtı yalnız ?" Lisa ayağı kalktı ve okula doğru ilerledi.
"Senin sevgilin de itiraz etmedi yalnız ?" Derin bir nefes aldım.
"Ya ! Lalisa !" Lisa hızla koşmaya başladığında bende arkasından koşmaya başlamıştım.
Ah ! Her zaman böyle oluyordu. Her zaman kedi köpek gibi birbirimizi kovalıyorduk. Lisa sonunda nefes nefese durup kollarını havaya kaldırdı.
"Tamam. Pes. Dur. Son zamanlarda benden habersiz spor mu yapıyorsun sen ?" Ben de nefes nefese durup güldüğümde Lisa'da bana katılmıştı.
"Gidip dolaptan kitaplarımı alacağım. Hoca benden önce gelirse söylersin." Lisa başını sallayıp sınıfa ilerlerken bende nefesimi düzene sokmaya çalışıp dolabımın yanına ilerlemiştim. Aslında asıl amacım başka bir not gelip gelmediğini öğrenmekti. Yoksa dolabımı bu kadar sık kullanmazdım.
Dolabıma vardığımda derin bir nefes almış ve açar açmaz kitapları değil herhangi bir kağıt parçasının olup olmadığını kontrol etmiştim.
"Tahmin ettiğim gibi." diye mırıldandım beyaz kağıdı elime alırken. Bu durumdan gerçekten sıkılmıştım. Woojin bunu yapanın o olmadığını söylese bile bunu yapabilecek ondan başka birini tanımıyordum. Başka biriyse bile bugün okuldan sonra kamera kayıtlarını izleyip tüm bu saçmalıkları kimin yazdığını görecektim. Neyseki güvenlik görevlisi ile aramız iyiydi. Böylece kamera kayıtlarına ulaşmam daha kolay olacaktı.
Kağıdı açtığımda yine aynı el yazısıyla yazılmış kısa bir cümle görmüştüm.
"Bugün okuldan sonra basket sahasında buluşalım. Tanışmanın zamanı geldi."
"Sonunda." diye mırıldandım kendi kendime. "Tüm bu ucuz numaralarından sıkılmıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Make Me a Sad Girl | Rosékook
Fanfiction"Ben Jeon Jungkook. Ve bu da küçük kızım Rosie." Dudaklarımdan küçük bir kıkırtı kaçmıştı. Jungkook gözlerini kısıp anlamak ister gibi yüzümü inceledi. Tuttuğu elimi geri çekip gülümsememi yüzümden silmeye çalıştım. "Ah, özür dilerim. Köpeğinle adaş...