3.8

398 23 23
                                    

Lust - Aslında

İlaç lazımdı, kalbim ağrıyordu. Başım ağrıyordu. Gözlerim ağrıyordu ağlamaktan, ağlayamamaktan. Ah R, senin bana ilaç olman lazımdı. Zehirmişsin meğerse. Büyük bir zehir.

"Geliyor musun?"

Kaşlarımı çatarak göz ucuyla Ayaz'a baktım.

"Nereye?"

Gözlerini devirip kapının yanından ayrılıp yatağa oturdu. Ellerini nereye koyacağını bilemeden biraz durduktan sonra önünde kavuşturdu. Boğazını temizledi.

"Almam gerekenler var, sen de gel. Hava almış olursun."

Düşünür gibi yaptım, düşünmüyordum çünkü. Yavaşça başımı sallayıp ayağa kalktım. Bu aralar acayip sıkılıyordum evde. Artık o parka da gidemiyordum. Çünkü her gittiğimde Deniz'i de orada görüyordum ve geri geliyordum. Farkettirmeden değil, beni görüyordu ve gidişimi üzgün gözlerle izliyordu. O zamandan beri tekrar gitmiyordum. Cesaret edemiyordum tekrardan gitmeye. Geri dönüyordum hep. Onu görebilevek kadar iyileşmemişti kalbim. En azından öyle sanıyordum.

"Geliyorum." Telefonumu alıp ondan önce odadan çıktım. Ben ayakkabılarımı giyerken o kendi odasına girip geri gelmişti. Beraber sessizce evden çıktık.

Eskisi gibi değildik. Bu bariz belliydi. Konuşmaya çekiyordu, çekiniyordum. Konu bulamıyorduk. Oysa eskiden ne de saçmalardık. Asıl sarsan kelime buydu zaten. Eskiden.

"Bana eskisi gibi olabileceğimizi söylemiştin. Biz eskiden böyle değildik ki. Böyle sessiz, çaresiz..." Duraksadım. O kelimeyi söylemekten korkuyordum ama omuzlarımı düşürüp cümleye devam ettim. "...yabancı."

Onun da omuzlarının düştüğünü gördüm. Derin bir nefes aldı. Neden vazgeçmiş gibi hissediyordum. Hayır, hayır. Vazgeçemezdi. Bana söz vermişti. Her şey eskisi gibi olabilecekti. Eskisi gibi...

"Bunun ne kadar zor olduğunu biliyor musun bilmiyorum ama çok yorgunum Gece. Bana biraz zaman ver lütfen. Bunu sindirebilmem için. Lütfen, çok yoruldum."

Gözlerimin dolduğunu farkedince sıkıca kapatıp başımı çevirdim. Böyle olmamalıydı, olmamalıydık. Büyüyünce her şey değişiyor diyorlardı. O zaman büyümüştük yoksa bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"Geldik."

Başımı kaldırıp geldiğimiz markete baktım. İştahım kabarmıştı. Neyseki yanımda ne olur ne olmaz diye para getirmiştm. Gerçi getirmesem bile Ayaz öderdi. Hatta belki yine ona ödetirdim. Ne güne duruyordu canım.

Market arabası alıp sürmeye başladım. Markete girince birden her şeyi alasım gelmişti. Buradan kendime koca bir stok yapıp film izlemek istiyordum. Hatta Ayaz'la izlerdim. Evet evet, onunla izlerdim.

"Çikolata da alalım."

Hafifçe başını sallayıp bir şeyi aramaya devam etti. Ne arıyordu deminden beri acaba? Bana sorsa bilebilirdim. Neden sormuyordu ki?

"Ne arıyorsun?"

"Mayonez." Bana bakmadan cevap vermesine biraz bozulsam da belli etmedim.

"Burada değil onlar, yan tarafta."

Beni beklemeden dediğim yere gidince duraksayıp kaşlarımı çattım. Neler oluyordu? Bana eskisi gibi olacağız diye söz verirken bundan mı bahsediyordu yani?

Gözlerimin dolduğunu farkedip arkamı döndüm ve hızlıca gözlerimi sildim. Tekrar onun yanına gidecekken zaten bana baktığını gördüm. İfadesiz gözlerle beni izliyordu. Başımı çevirip hızlı adımlarla önüne geçtim ve raftaki mayonezi alıp eline tutuşturdum.

"Eskisi gibi olacağız diye söz verince böylr olacağımızdan bahsetmemiştin. Ne yani? Eskisi gibi derken bir de Ankara'ya mı gidersin? Seni, sizi gerçekten anlayamıyorum."

Arkamı dönüp markette ilerlemeye başladım. Biraz abur cubur alayım bari. Arkamdan iç çektiğini duymuştum ama yürümeye devam ettim. Eskisi gibi derken bunu kastetmiyordu umarım. Yoksa gerçekten kırılacaktım. Çok fazla. Zaten kırılmamış mıydım? Eh, kırılacak daha çok yanım varmış demek ki.

"Biraz zaman ver, lütfen."

Sesini duyunca hafifçe irkilsem de belli etmeden hafifçe arkama baktım. Biraz zaman...ne kadar? Derin bir nefes alıp hafifçe başımı salladım.

"Zamandan bol ne var. Ama lütfen çok bekletme. Yalnız olmak istemiyorum." Al işte yine gözlerim dolmuştu. Gözlerimi kaçırıp geri ittim. En olmadık zamanda gelmeyin yani sizde.

Marketten çıkıp sessizce yan yana yürümeye başladık. Ne o konuşuyordu ne de ben. Onun ne düşündüğünü bilmiyordum ama ben R'yi düşünüyordum. Ona düşüneceğimi söylemiştim. Hala düşünüyordum aslında. Ona ne cevap vermeliydim bilmiyordum. Şans vermek istiyordum ama korkuyordun da. Aslında şans vermesem olurdu. Yarın karne alacaktık ve onu 3 ay boyunca görmezdim. En azından ona olan sevgim azalabilirdi. Ah, kimi kandırıyordum ki? Ona olan aşkım bitecek miydi bilmiyordum ama tek bildiğim benim biteceğimdi.

Eve girip elimdekileri mutfağa bıraktım. Abur cubur poşediydi çoğu. Ayaz'ı bir şekilde ikna edip hatta zorlayarak film izleyecektim. Uzak durmasını anlıyordum ama istemiyordum. Biliyorum bencilceydi ama istemiyordum işte.

Zil çalınca uzandığım yatakta kıpırdanıp üşendiğime karar verdim. Ayaz açabilirdi.

"Ayaz! Zil çaldı." Benim bağırışıma aynı şekilde karşılık verdi.

"Duydum!"

Biraz sonra kapının açılma sesini duydum. Uzun bir süre boyunca evden çıt çıkmayımca kaşlarımı çatıp doğruldum. Kim gelmişti? Ve niye kimse konuşmuyordu? Nedensizce korkup ayağa kalktım. Bir yandan da Ayaz'a sesleniyordum.

"Kim geldi? Ayaz, cevap versene. Ayaz kim..."

Kapıdaki kişiyi tanımıyordum. Saçları iğrenç bir sarı rengiydi ve yüzü boya badana içindeydi. Kaşlarımı çatıp açıklaması için Ayaz'a baktım. Kızarık gözlerle bana baktı.

"Annem."

Durdum. Şok olmuştum. Burada olmaması gerekiyordu. Evet evet, kesinlikle burada olmaması gerekiyordu. Çok yanlış bir zamanda gelmişti. Aslında her zaman onun için çok yanlış bir zamandı. Hiç gelmemeliydi!

Kapıdaki üzerindeki sarı günlük elbiseyle ve elindeki pahalı siyah çantayla duran Ayaz'ın annesine sinirle baktım. Buraya gelebilecek yüzü nereden bulmuştu acaba? Ayaz'ı ve amcamı terkedeli yaklaşık 7 yıl oluyordu. Değişmiş miydi? Evet, dış görünüş olarak değişmişti. Kalın kaşlar, lensli mavi gözler, bolca boya badana. Eskiden bu kadar makyaj yapmazdı. Estetik yaptırdığı belliydi. Değişmeyen tek şey karakteriydi. O iğrenç mi iğrenç karakteri.

Beni görmezden gelip sadece Ayaz'a bakıyordu. Ayaz da ona bakıyordu ama gözleri dolmuştu. Ellerini yumruk yaptığını görünce elimi elinin üstüne koydum. O kadınla konuşmasını, eskiye dönmelerini istemiyordum. Ama sanırım Ayaz bunu istiyordu.

O kadın içeri girerken sadece konuşacağız demişti bana Ayaz. "Sonra da bu evden defolup gidecek."

Onların Ayaz'ın odasına gidişini göz ucuyla izledim. Hepimiz darmadağınken gelmişti. İşte bu en kötü zamandı. Belki de Ayaz'ın bir anneye en çok ihtiyaç olacağı zamandı. Bir an korktum. Onunla gitmesinden. Ama hayır, bana yıllarca ondan ne kadar nefret ettiğini anlatmıştı. Gitmezdi. Gitmesini istemiyordum. O kadının onu bir daha bırakmasını istemiyordum. Sessizce ağlayıp odama girdim ve kapıyı kapattım. Umarım konuşmaları hemen biterdi.

❄❄❄Bölüm Sonu❄❄❄

Ooo işler karışıyor :d yeterince karışmamış gibi odpxlxşkxlx diğer bölümde görüşürüüüzz🖤

R kişisi  | texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin